Adalet Bakanı Ergin'den önemli açıklamalar

Güncelleme Tarihi:

Adalet Bakanı Erginden önemli açıklamalar
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 10, 2012 12:36

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Türkiye'de yüzde 3, yüzde 2 de olsa 3 veya 2 yılın üzerinde tutuklu olanların sorununun kendilerini ilgilendirdiğini belirterek, kamuoyuna yansıtılanla olan arasında ciddi fark bulunduğunu, sanki cezaevlerinde olanların tamamı yıllardır cezaevindeymiş gibi bir algı oluşturulduğunu söyledi.

Haberin Devamı

Ergin, uzun tutukluluk sürelerini değerlendirdi ve bu kapsamda Yargıtay'ın iş yükü istatistiklerini paylaştı.

Uzun tutukluluk sürelerinin 2009'dan sonra tartışılmaya başlandığını ifade eden Ergin, Cezaevlerinin kapasitelerinin yüzde 96'sı ile çalıştığını, tahliyelerden sonra kapasite üstü fazlanın ortadan kalktığını söyledi.

Bazı bölgelerde yığılmalardan kaynaklı kapasite sorunu yaşandığını ifade eden Ergin, bu konudaki sorunu 2017'ye kadar kalıcı olarak çözmeyi planladıklarını kaydetti.

Uzun yargılamaları kısaltabilmek için ciddi çalışmalar yapıyoruz

Türkiye'de 36 bin 465 tutuklu bulunduğuna, bunların 27 bin 478'inin son 12 ay içerisinde tutuklandığına dikkati çeken Ergin, “Sanki cezaevlerinde olanların tamamı yıllardır cezaevindeymiş gibi bir algı oluşturuluyor” dedi.

Tutukluların yüzde 75'inin son bir yıl içerisinde tutuklandığının altını çizen Ergin, şöyle devam etti:
“1-2 yıl aralığında tutuklu olanların oranı yüzde 14.51 (5 bin 293 kişi), 2-3 yıl aralığında tutuklu oranların oranı yüzde 6.30 (2 bin 298 kişi), 3 yıl üzerinde tutuklu olanların oranı yüzde 2.52, 4-5 yıl arasında olanlar binde 86, 5-6 yıl arasında olanlar binde 26. Tutukluların kümelendiği yer son 1 yıl. 3 yıl üzerinde ise toplamda 3,84. Türkiye'de yüzde 3, yüzde 2 de olsa 3 yılın üzerinde, 2 yılın üzerinde tutuklu olanların sorunu bizi ilgilendiriyor ama kamuoyuna yansıtılanla olan arasında ciddi fark var.”

Uzun yargılamaları kısaltabilmek için ciddi çalışmalar yaptıklarını belirten Ergin, uzun tutukluluğun, uzun yargılamaların sonucu olduğunu söyledi.
Davalar temyiz mahkemelerinde uzadığını bildiren Ergin, yargılamaları hızlandırma tedbirlerine önce yüksek yargıdan başladıklarını hatırlattı.
Yargıtay'da daire ve üye sayısı artırımıyla bekleyen dosya sayısının azaldığına işaret eden Ergin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı dahil toplam dosya sayısı 2012 yılı başına kadar 1 milyon 200 bin civarındayken, şu anda bu rakamın 920 bine indiğini söyledi. Ergin, yıl sonu itibariyle bu rakamın 700 bine düşeceğinin hesaplandığını kaydetti.

“2 yıl içerisinde Yargıtay'ın elindeki iş yükü bitiyor”

Önceki dönemde Yargıtay'da yılda 120 bin dosya artışı olduğunu ifade eden Ergin, şöyle devam etti:
“2011'deki düzenlemeyle beraber yeni üyeler 2011 adli yılı açılışıyla Eylül ayında işbaşı yaptı. O tarihten itibaren artan trend, duraklamaya girdi ve hızlı bir düşüş gösterdi. Şu anda geldiğimiz nokta Yargıtay'da görülmekte olan dosyalar 624 binden 535 bine geriledi. Yıl sonunda 430 bin gibi bir rakama gelmesi bekleniyor. 2 yıl içerisinde bu stoklar, Yargıtay'ın elindeki iş yükü bitiyor. İlk derece mahkemelerinden gelen davalar doğrudan dairelere müzakerelere gönderilecek. Bu da Yargıtay içindeki tabire dayanarak söylüyorum, postayla çalışmak. Postadan gelen evrakı hemen müzakereye başlayacaklar. Bu da 2,5-3 ay içerisinde gelen dosyanın karara bağlanıp ilgili mahkemesine gönderilmesi anlamına geliyor.

İlk derece mahkemelerinde 7-7,5 ay, temyiz mahkemesinde 3 ila 3,5 ay arasında dosyalar karara bağlanıyor. Toplamda 12, bilemediniz 13 ay içerisinde temyiz süreci de geçmiş, kesinleşmiş yargı kararlarıyla buluşma imkanımız oluşuyor. Bu bizim açımızdan bir hayaldi ama şimdi gerçek oluyor. 2 yıl sonra artık Türkiye'de yargılamalar 12 ayda temyiz süreci de görülmüş olmak üzere karara bağlanır hale gelecek. Bu da uzun yargılamalarla ilgili şikayetleri önemli ölçüde engelleyecek.”

Cezaevinde kişisel bakımını yapamayanların durumu

Ergin, cezaevinde kalan ve kişisel bakımını yapamayan mahkumlar ile annelerinin yanında kalan çocuklarla ilgili çalışmalar hakkında da bilgi verdi. Bu konulardaki problemlere, kalıcı çözüm sağlayıncaya kadar geçici tedbir aldıklarını ve İstanbul Metris kampüsü içerisinde bir bölüm oluşturulduğunu anlatan Ergin, hasta tutuklu ve hükümlülerin gönüllülük esasına göre buraya getirildiğini, 24 saat doktor gözetiminde, hasta bakıcılar, fizyoterapistler, hemşire ve sağlık çalışanı nezaretinde tutulduklarını söyledi.

Bu yönde bir hizmetin, İzmir, Elazığ ve Türkiye'nin birkaç noktasında daha oluşturulacağını dile getiren Ergin, uygulamanın ilk neticelerinin pozitif olduğunu kaydetti.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile cezaevlerindeki sağlık şartlarını yerinde görmek amacıyla temaslarda bulunacaklarını belirten Ergin, “Metris R tipi cezaevinde kendi kişisel bakımını yapamayacak hükümlü ve tutuklular için oluşturulan imkan son derece önemli. Bunu özel hizmet alımıyla gerçekleştirdik. Daha önce yakınları aracılığıyla ya da yakınları gelemeyenler için ücretle bu hizmeti karşılıyorduk. Bu şekilde çok verimli bir netice elde ettik. Ümit ediyorum bunların kalıcı olarak sorunlarını çözen sonuçları olur” dedi.

İstinaf mahkemeleri

İstinaf mahkemelerinin devreye girmesi için yaklaşık bin 600 hakim-savcıya ihtiyaç bulunduğunu kaydeden Bakan Ergin, hakim-savcıların birinci sınıfa ayrılmışlar arasından seçilmesi gerektiğini işaret etti.

Ergin “Dolayısıyla ilk derece mahkemelerinde yetişmiş ekibin tamamına yakınını buraya almamız gerekiyor. İlk derece mahkemelerinde bu şekilde sıkıntıya sokacak bir sonuç ortaya çıkabilir. O açıdan bu çalışmalar son derece titiz bir planlamayla yürütülüyor. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu ile beraber bu konuda herhangi bir komplikasyon oluşturmaksızın, geçiş adına önemli çalışmalar yapılıyor” diye konuştu.

Türkiye'de yargının en önemli problemleri arasında sayılan uzun yargılamaların, hakim-savcı sayısındaki yetersizlikten ortaya çıktığını ifade eden Ergin, Avrupa Konseyi'nin bu alanda araştırmalar yapan biriminin verilerine göre, Avrupa'daki ülkelerin ortalamasında her 100 bin kişiye 22 hakim düştüğünü bildirdi. Ergin, Türkiye'de ise bu rakamın her 100 bin kişiye 10 hakim olduğunu söyledi.

Ergin, şöyle devam etti:
“Savcı sayısı bakımından her 100 bin kişiye Avrupa'da 10 savcı düşerken Türkiye'de 5.6 savcı düşüyor. Bu şartlarda yargılamaları makul sürede bitirebilmek için hem temyiz mercilerindeki gecikmeyi önleyecek tedbirler alacaksınız hem de hakim savcı başına düşen iş yükünü azaltacaksınız. Bunun iki tedbiri vardır, biri hakim savcı sayısını artırmak, ikincisi mahkemelere gelen iş yükünü azaltacak tedbirlere başvurmak. Biz bütün bu tedbirleri eş zamanlı alıyoruz.
Arabuluculuk Kanun Tasarısı komisyondan geçti, Genel Kurul'a geldi. Bu önleyici hekimlik gibi, adliyelere iş gelmeden önce arabulucular eliyle bir takım ihtilafların çözülmesi, azaltılması gayretidir. Diğeri de hakim savcı sayısını artırıcı tedbirlerdir. Bu noktada önemli oranlarda hakim savcı adayı aldık, almaya devam ediyoruz.

Bir yenilik daha getirdik. O da avukatlıktan hakim ve savcılığa geçişle ilgili kolaylaştırıcı bir takım tedbirler aldık. Daha önce 35 yaş limiti vardı, bunu 45 yaşa çektik. En az 5 yıl avukatlık yapmış olanlar ve yaşı 45'i aşmamış olanların ÖSYM tarafından yapılan seviye tespit sınavıyla beraber adaylığa gelmesi ve bunların 6 aylık stajla kürsüye çıkmaları öngörülüyor. Bununla ilgili 2011 yılı içerisinde 300 avukatımız adaylığa alındı.”

Cezaevi verileri

Adalet Bakanlığı'nın cezaevleriyle ilgili istatistiki verilerini de paylaşan Ergin, son 10 yıllık süreçte tutuklu ve hükümlülerin toplam sayısının 59 bin 429'dan, 120 bin 209'a çıktığını söyledi.

Bakanlığın kayıtlarına göre, Türkiye'deki cezaevlerinde, 2003'te 64 bin 296, 2007'de 90 bin 837, 2009'da 116 bin 340, 2010'da 120 bin 814, 2011'de 128 bin 419 tutuklu ve hükümlü bulunuyordu.

Yıllara göre tutukluluk oranlarına bakıldığında, 2002'de yüzde 41.4 olan oran, 2003'te yüzde 42.3'e, 2004'te yüzde 47.8, 2005'te yüzde 47.3 oldu. Tutuklu sayıları en yüksek orana, yüzde 49.2 ile 2006'da çıktı.

Bu yıllardan sonra sonra tutukluluk oranlarında düşüş yaşandı. 2007'de yüzde 41.9, 2008'de yüzde 38.9, 2009'da yüzde 34.7, 2010'da yüzde 28.4 olan tutukluluk oranları, geçen yıl yüzde 28.1'e düştü. 30 Nisan 2012 tarihi itibarıyla tutuklu oranı yüzde 30.3 düzeyinde gerçekleşti.
Tutuklu ve hükümlü sayısında yaşanan artışın, 1 Haziran 2005'te yürürlüğe giren 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun ile şartla tahliye oranının ortalama yüzde 40'tan yüzde 67'ye yükseltilmesi, mevzuatta yapılan düzenlemelerle cezaların artırılması, özellikle gasp ve hırsızlık suçlarında tutuklamanın kolaylaştırılması ve suçla mücadelede daha etkin yöntemlerin devreye konulmuş olmasından kaynaklandığı değerlendiriliyor.

“Denetimli Serbestlik Yasası'ndan 14 bin 823 kişi yararlandı”

Bu arada, 5 Nisan 2012'de kabul edilen Denetimli Serbestlik Yasası'ndan 14 bin 823 kişi yararlandı.

30 Nisan 2012 itibarıyla tutuklu sayısı 36 bin 465 kişi oldu. Bu sayı, cezaevinden bulunanların yüzde 30.3'üne tekabül ediyor. Verilere göre, Türkiye'de yıllık ortalama 3 milyon ceza davası işlem görüyor. Bu verilere göre tüm ceza davalarında tutukluluk oranı yüzde 1.21 düzeyinde. 30 Nisan 2012 itibariyle 36 bin 465 tutuklu içinde 1 yıldır tutuklu bulunanların oranı yüzde 75.35, 1-3 yıl arası tutuklu bulunanların oranı yüzde 20.81, 3 yıl ve üzeri tutuklu bulunanların oranı ise bin 396 kişi ile yüzde 3.84 olarak tespit edildi.

Verilere göre, 3 yılın üzerinde tutuklu bulunanların yüzde 3.84'lük orana sahip tutukluların bazıları, anayasal düzeni değiştirme, kasten öldürme, çıkar amaçlı örgüt üyeliği, uyuşturucu ticareti gibi suçlar nedeniyle tutuklu bulunuyor. Bu gruba girenlerin büyük bir kısmının diğer bir özelliği ise Yargıtay'da geçen sürenin uzunluğu ve aynı anda farklı bir suçtan da yargılanıyor olmaları.

Uluslararası Cezaevi Çalışmaları Merkezi verileri

İngiltere'de Essex Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Cezaevi Çalışmaları Merkezi (ICPS) verileri ile tutuklu oranı, cezaevindeki kişi sayısının nüfusa oranı ve cezaevlerinin doluluk oranı gibi veriler analiz edildiğinde, Türkiye'ye ilişkin verilerin dünya ortalamalarında olduğu görülüyor.

ICPS'nin ülkelere göre cezaevlerindeki tutuklu oranlarına bakıldığında Türkiye, yüzde 30.3'lük oranıyla 15 ülke arasında 7. sırada yer alıyor.

ICPS verilerine göre, cezaevlerindeki tutuklu oranlarında, yüzde 38.9 ile İsviçre ilk sırada, yüzde 36.4 ile Brezilya ikinci, yüzde 35.8 ile İsrail üçüncü sırada bulunuyor. Belçika yüzde 35 ile dördüncü, Danimarka yüzde 34 ile beşinci, Yunanistan yüzde 31.2 ile altıncı, Türkiye ise yüzde 30.3 ile yedinci sırada yer aldı.
Türkiye'yi, yüzde 23.1 tutukluluk oranıyla Avustralya, yüzde 22.8 ile İsveç, yüzde 22.5 ile Fransa izliyor. Listenin son sıralarında ise yüzde 20.8 ile ABD, yüzde 16.1 ile İspanya, yüzde 15.6 ile Rusya, yüzde 15.5 Almanya ve yüzde 14.2 ile İngiltere yer alıyor.

Ülkelere göre cezaevlerinin doluluk oranlarına ilişkin ICPS verilerinde de 13 ülke arasında Türkiye yüzde 95.9'luk oranıyla 10. sırada bulunuyor.
Brezilya yüzde 165.7'lik doluluk oranıyla listenin ilk sırasında bulunuyor. Brezilya'yı, yüzde 138'lik oranla İspanya, yüzde 129.6'lık oranla Yunanistan, yüzde 119.6'lık doluluk oranıyla Belçika, yüzde 113'lük oranıyla Fransa izliyor.

Verilere göre, İngiltere'deki cezaevlerinin doluluk oranı yüzde 111.2, ABD'nin yüzde 110.1, Avusturya'nın yüzde 105.9 oldu. Danimarka'nın yüzde 99 ile listedeki son 5 ülke arasına girerken, Danimarka'yı yüzde 95.9 ile Türkiye, yüzde 94.4 ile İsveç, yüzde 91.6 ile Rusya, yüzde 91.1 ile İsviçre izledi.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!