İki alakasız ‘fırtınalı’ şey

Memleketteki kuğu fırtınası ansızın aklıma şu iki popüler kültür ürününü getirdi.

Haberin Devamı

İkisi de birbiriyle alakasız, birbirinden hayli bağımsız.
İlki, Ebru Gündeş’in evden eve tüp geçit filan yaptırmadığı o toy ama güzel zamanlarından bir popüler hit şarkı:
“Fırtınalar koparsa kopsun sürüklesin ikimizi”
Diğeri de Take Shelter/Sığınak adlı film.
Mart sonlarında sinemalarda gösterilen, ama çok kısa gösterimde kalan film Amerika’nın küçük bir kasabasında yaşayan bir ailenin hikayesini anlatıyor.
Hikaye de şu: Ailenin reisi Curtis yaklaşan bir fırtınaya dair gündüz gözüyle kabuslar görmeye başlıyor.
Kendisi dışında kimsenin bu fırtına alametlerini görmemesi onu yıldırmıyor ve evinin dışına bir sığınak yapmaya karar veriyor.
Cannes’da, Sundance’de ödüllere boğulan bu filmi bir yerlerden bulup mutlaka izleyin derim.
Sonra finali üzerine oturup konuşalım.
Fonda Ebru Gündeş’in “Fırtınalar” şarkısı çalarken mesela...

Haberin Devamı

Fırtına ismi Top 5

Amerikalılar gibi fırtınaları ismiyle anmaya alışık olmayınca “Fırtınaya kuğu ismini vermek de nereden çıktı?” diye düşündüm.
Oysa Kuğu Fırtınası, denizcilerin gözlemlerine dayanarak oluşturulan fırtına takviminde hep bilinen, adı geçen bir şeymiş.
Her yılın 16 Nisan’ında ortaya çıkarmış. Bu yılki çok şiddetli oldu, o ayrı.
Üstelik Kuğu gibi bir sürü ilginç fırtına ismimiz varmış meğer.
İşte fırtına isimlerine dair top 5’im:
-  Bıldırcın geçimi fırtınası
-  Çaylak fırtınası
-  Doğum günü fırtınası (evlilik yıldönümü de pekala fırtına ismi olabilirmiş)
-  Mihrican fırtınası
-  Koç katımı fırtınası

Milano’da tasarım koşuşturmacası

Bunca fırtına muhabbeti yapıyorum ama, tıpkı Marmara Depremi’nde hiç uyanmamam gibi Kuğu Fırtınası’nı da bir saat farkla teğet geçip Milano’ya geldim.
Çünkü Milano’da tasarım haftası var.
Türkiye’den de birçok tasarımcı/iç mimar şehre akın etmiş durumda.
Ve an itibariyle bir sürü aydınlatma, yüzlerce şekilden şekile sokulmuş sandalye, kimisi fonksiyonel kimisi de hayli saçma tasarım görmüş bulunmaktayım.
Ama bunlarla ilgili izlenimler ve Anadolu Mermeri’ni öne çıkaran şık sergi yarınki yazıda.
Şimdi biraz daha daha tasarıma bulanma zamanı.

Haberin Devamı

Karşılaşmalar

-  ŞİRİN EDİGER BAYÜLGEN’le HTC One’ın Sabancı Müzesi’nde verdiği davette karşılaştık. Karşılaşmamız gayet doğaldı, çünkü ikimiz de birer İstanbul videosu çekmiştik o gece gösterilmek üzere. Birbirini uzaktan tanıyan ama ilk kez tanışan iki insanın hayli açık sözlü diyalogu geçti aramızda:
- “Fotoğraflarınızdan daha sarışınmışsınız?”
- “Siz de çok daha minik gösteriyormuşsunuz...”
-  HALİT ERGENÇ’le sadece ben değil, Nişantaşı Atiye Sokak’ta yer alan tüm kafe müdavimleri karşılaştı aslında.
Ergenç gayet sakin bebek arabasını sürüyor, bir yandan da kendisini görüntüleyen kameralara aynı sakinlikte gülümseyip konuşuyordu. Eşi Bergüzar Korel de arkasından geliyordu.
Kamera görünce deliye dönen diğer ünlülerin aksine Ergenç’in olgun tavrı tüm Atiye Sokak sakinleri için şaşırtıcı bir deneyimdi nitekim.

Haberin Devamı

Havalimanı günlerimi özledim

İki yıl olmuş, şaka gibi. Evet, bundan iki yıl önce tam beş gün beş gece hiç dışarı çıkmadan Atatürk Havalimanı’nda vakit geçirip oradan bildirmiştim.
Önceki gün havalimanından geçerken o günleri anımsadım bir kez daha.
Ve iki yılda yaşanan olumlu değişiklikleri not aldım:
-   Pasaport kabinlerimiz çok soğuk ve sevimsizdi, artık öyle değiller. Şeffaf ve
sempatikler...
-   Pasaport sonrası güvenlik geçişi de en önemli değişikliklerden biri... Daha önce uçağın kalktığı kapıda güvenlikten geçiyorduk. Şimdi orada rahatız.
-   Geliş kısmındaki Duty Free’lerin arazisi genişledi. Hatta bana mı öyle geliyor, her yer duty free oldu
neredeyse...
-   Lounge’lar lüks ayrıntılarda yarışmaya başladı. Mesela en son Prime Class Lounge, misafirlerinin koltuklarının yanına birer iPad kondurarak çıtayı yükseltti.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları