Çek bir Abdülcanbaz tokadı

BABAMIN okuduğu Milliyet gazetesindeki çizgilere hiçbir şey anlamasam da merakla bakardım.

Kahramanları Zagor, Teks, Kızılmaske, Teksas ve Mister No olan bir çocuğun anlayamayacağı hikâyeler, tuhaf adamlar, anlaşılması güç laflar vardı.
“Uzay gemisi” denildiğinde Atılgan mürettebatını bir nefeste sayabilirdim; ancak “Sefine-ül kebir-ül arş-ı âlâ” derseniz “Gordon varsa alayım, yoksa kalsın bakkal amca” noktasında kalırdım.
* * *
Aradan yıllar geçti, çizgi roman merakımı kendi halinde bir koleksiyona çevirmeye başladığımda bu maceralara yeniden döndüm.
Milliyet Yayınları tarafından yapılan baskılar sahaflarda kolayca bulunuyordu; halen bulmak mümkün.
2000’lerde Yapı Kredi Yayınları daha özenli (kuşekâğıt vb.) bir seri yayınlayınca, onları da topladım.
İlk görüşte aşk değildi aramızdaki, zamanla sevdim, bağlandım, eğlendim.
Peki ama kime?
* * *
Osmanlı tokadıyla dünyaya nam salmış, “Bir İstanbul beyefendisi” olan Abdülcanbaz’ı tanıyalım:
“O, her çağda halkın özlemini duyduğu, düşlerinde gördüğü kahramandır.
İstanbul beyefendisidir.
Haksızlıklara tahammülü yoktur; iyi yüreklidir, mücadelecidir.
Bazen günümüzde sürdürür yaşantısını, bazen Osmanlı Devleti’nin cesur bir levendidir.
Bazen masal dünyalarında yaşar, kötü tabiatlı devlerle çarpışır, bazen İstiklal Savaşı’mıza katılır, bazen deniz diplerini kulaçlar, bazen Mezopotamya’da tekerleğin icadına katkısı olur, bazen de uzayı adımlar.
Zaman ve mekân tanımadan çıkar serüvenlerine.
Cesurdur, akıllı ve zekidir; çelikten kaslara sahiptir.
Bu üstün niteliklerini daima iyinin, haklının, ezilmişin yanında, zalimlere, sömürücülere, namussuzlara karşı kullanır.
Halkını seven her dürüst ve namuslu kişide az çok Abdülcanbaz’lık vardır...”
* * *
2010’da kaybettiğimiz usta çizer Turhan Selçuk, 1950’lerin sonunda Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’la başlar Abdülcanbaz serüvenine.
Ancak kısa süre sonra kahramanıyla baş başa kalır; hem yazmaya hem çizmeye başlar.
Fesli, haşmetli bir bıyığa sahip, yakın arkadaşları arasında Karanfil Hoca gibi bir ilim insanı, Tarzan gibi bir halk çocuğu, Fettah gibi esprili ve uyanık bir komedi unsuru vardır.
Baş düşmanı hilebaz, düzenbaz, madrabaz, hile ve desise timsali Gözlüklü Sami’dir.
Başı sıkışan, “Yandım!” diyenin yanındadır tulumbacılığıyla da meşhur olan Abdülcanbaz.
Yeri gelir Paris’te dünyanın bütün büyük dedektiflerini çaresiz bırakan davada Allahabad Elması’nı kurtarır; yeri gelir Gözlüklü Sami ve yancısı kötü adamların kurduğu Milli Dayanışma Futbol Kulübü’nün şikelerinden, hilesinden, hurdasından bıkmış olan Cibali Halk Futbol Kulübü’nü zafere taşır.
* * *
Turhan Selçuk, ölümünden önce Abdülcanbaz’ın yayın haklarını BİZ A.Ş.’ye bırakmıştı.
Bırakılan bu müthiş mirasa hakkıyla yaklaşmışlar.
Şu anda ilk 5 macera özel kutularında pırıl pırıl bir baskıyla D&R’larda bulunabiliyor.
Sadece 500 adet basılan ve numaralandırılan, bir daha da baskısı yapılmayacak olan sert kapaklı dev albüm ise her koleksiyonerin rüyasına girecek güzellikte.
Zamanötesi kahraman, i-Pad uygulamasıyla da okunur hale gelmiş bu arada.
Detaylı bilgi edinmek isteyenler (www.abdulcanbaz.biz) adresine başvurabilir.
* * *
Abdülcanbaz’ın harikulade maceralarını okurken futboldan siyasete günümüz meseleleriyle ilgili derslerin canlılığını koruduğunu görmek, bu orijinal kahramanın “zamanı ve zemini” aşma kuvvetini bir daha kanıtlıyor.
32 kısım tekmili birden...
Abdülcanbaz hâlâ aramızda; amansız düşmanları da...
O zaman çek bir Abdülcanbaz tokadı...
Yazarın Tüm Yazıları