Marriott, arabesk, Beyrouth, eelence İstanbul’da çok keyifli bir hafta sonu

Geçtiğimiz hafta sonu iki günlüğüne İstanbul’a gittim.

Haberin Devamı

Tam 35 yıldır yaşadığım İstanbul’da, altı ay evimin dekoru nedeniyle Anadolu Yakası’nda Selami Çeşme’de kaldım. Ama onun dışında, bu yakada doğru dürüst Bağdat Caddesi, Erenköy, Göztepe ve Caddebostan’ın dışında pek bildiğim yer yok. Hatta bir keresinde, Caddebostan’dan o tarihlerde oturduğum Ataköy’deki evime dönerken, kendimi İzmit’ de buldum. Gülmeyin gerçek... Yani Anadolu Yakası ile sevdamız bu kadar. Neyse bu kez işim, Bostancı ve Göksu taraflarında olduğundan Anadolu yakasında İstanbul Marriott Hotel Asia’da kaldım. Çok da iyi oldu. Harika bir otel. İki tane de güzel insan tanıdım. Biri buranın Halkla İlişkiler Koordinatörü Pınar Bardakcı, diğeri de Güvenlik Direktörü Mehmet Erkol.  Bu arada  hovardalık yapıp, Exetive katta,  King Süit’de kaldım. Fiyatlar da çok uygundu. Anadolu Yakası’nın ilk uluslararası beş yıldızlı oteli Istanbul Marriott Hotel Asia’mış. Bu arada kaldığım odanın bir avantajı da spa, internet bedava... Ekip harika. Yemekleri de süper. Özellikle kahvaltı nefis. Ayrıca,  Güney Akdeniz mutfağının birbirinden lezzetli, geleneksel ve çağdaş örneklerinin sunulduğu  lobi katındaki, Orange Southern Mediterranean Grill Restoran’a mutlaka gidin.  Otelde, doğal ışıkla aydınlatılan ileri teknoloji donanımlı 3 balo salonu, bahçe ve teras da  havuz var. Otelin sahipleri benim de tanıdığım, Büyükhanlı kardeşlermiş.  Daha da sevindim. Vallahi muhteşem, gidin, kalın ve haklı olduğumu görün... Bu arada Sabiha Gökçen’e ilk kez indim ve buradan ilk kez uçtum. Harika. Bayıldım. Gururlandım. Darısı İzmir’in başına... Ha tabi kadı kızında da kusur bulunur. Burada da cafe ve restoranlar çoook pahalı yalnız...

Haberin Devamı

Doğu ile batının buluştuğu; Cafe Beyrouth

İstanbul’da hareket ve bereket, eğlence bana göre Avrupa yakasında. Dolayısıyla bir akşam, sırdaşım İsmail Akkaya ve can dostum İzzet Çapa ile buluştum. Sabaha kadar İstanbul’un altını, üstüne getirdik. Yeni yıla, İstanbul’da girmek isteyenlere de, yeni adresler çıktı böylelikle. İşte bunlarda biri, harika çocuk İzzet’in sahibi olduğu Cafe Beyrouth. Bu arada ben iki kez gittiğim Beyrut şehrine ve oranın yemeklerine hayranım. O nedenle daha da merak ettim Cafe Beyrouth’u. Beyrut’u çok güzel, neşeli ama hüzünlü bir kadına benzetir rehberler genelde. İşte o femme fatale kadın, hüznünü atmış üzerinden, neşesiyle Beyrouth Cafe olmuş. Akaret Sıraevler’de. Doğu ile batı burada buluşmuş. Yemekleri, kokteylleri, benzersiz dekoru ve sürprizleri ile bambaşka bir alemin kapıları açıyor size... Dünya mutfağının lezzetlerini, Lübnan dokunuşuyla tattırıyor. ‘Babagannuş’ ile steak nasıl bir araya gelir? ‘Ya Habibi Pizza’yı yerken,  nasıl bir duyguya kapılırsınız? Onun için tatmanız gerek. Yemek öncesi armut-votka ve “Yediğin Hurmalar... İçki Oldu” kokteylini deneyebilirsiniz. Diyelim ki isminden ürktünüz; dondurmalı bir kokteyle geceye başlayabilirsiniz tabi. Sürprizler burada hiç bitmiyor. Beyrouth Cafe Club’ın nargileleri de değişik.  Buranın yöneticilerinden, sevgili Burak, “Afrodizyaklı nargile ‘tutkulu’ misafirlerin,  daha ‘cool’  takılanlar votkalı, viskili, konyaklı ya da şampanyalı nargileleri tercih ediyorlar” diyor. Ben mi?  şampanya ve şeftalisini denedim...Pop Art’ın kralı, Andy Warhol, Lübnanlı bir dekoratör olsaydı eğer,  bence Beyrouth Cafe Club’e hayran kalırdı... Raflara dizilmiş Arap süpermarket ürünleri, klasik bir perdenin arkasından fırlayan kara tahta, duvara monte edilmiş üç boyutlu bir masa, şöminenin etrafına yerleştirilmiş onlarca kitap; tezatların, nasıl uyumlu bir festivale dönüşebildiğinin ispatı kısacası, Beyrouth Cafe Clup’un dekoru...Yemekler tek kelime ile kusursuz. Hepsi de benim damak tadıma çok uygundu. Ama İzzet, “Biraz da Arabesque’e takılalım” deyince, kalktık...

Haberin Devamı

Maçka’da Arabesque uçuyorrrr

Neo Lübnan Restorancılığının Türkiye’deki ilk öncüsü,  Arabesque. Açılması, kısa bir süre olmasına rağmen İstanbul gece hayatına damgasını vurmuş. Çapamarka’cılara bu proje için çok renkli bir kadın olan Anise Al Arabesque ilham vermiş. ‘Beyrut’ta başlayan yaşamında, dünyanın dört bir yanını dolaşmış olan Anise, Kral Faruk’un sofrasında oturmuş... Alfred Hitchcock, Frank Sinatra, John’da Wayne ve Grace Kelly gibi bir çok ünlü ile birlikte olmuş. Kısacık yaşamını, bir efsaneye dönüştürmüş. Şimdi kızı Susan, annesinin hayatı boyunca topladığı objeleri, anıları, onun en sevdiği kent olan, İstanbul’a getirmiş. Tüm bunlar  Arabesque’te toplanmış. Lüküs Saz’ın yerine açılan mekan, boğazın muhteşem manzarasıyla, bütünleşmiş. Girişten itibaren arabesk mimarinin tüm özellikleri, pop art sanatı ile harmanlanmış olarak, karşılıyor sizi. Sahne ise ayrı bir alem... Bir Arap marketi şeklinde düzenlenmiş.  Undan şekere, deterjandan, bakliyata kadar, bütün ürünler gerçekten Arap marketlerinden getirilmiş. Girişte bir duvarda Anis’in tanıştığı, John Wayne’den, Marlyn Monreo’ya, Sophia Loren’e kadar pek çok ünlünün fesli, peçeli, pop art tarzında, dev portreleri göze çarpıyor... Beyrut’un en ünlü grafiti sanatçısı Yahya Muhakkin, mekanın tüm duvarlarını kendine özgü çılgınlıkları ile süslemiş... Bu kez şaşaalı tahtlar, sandalyelerde değilsiniz... Plastik ve metal masalar, oturma gurupları, endüstriyel aydınlatmalar ile dev avizelerle harmanlanmış... Show ve müzik de, Beyrut’a parmak ısırtacak cinsten. Müzik direktörlüğünü jet sosyetenin ünlü DJ’i Alexis Nohra, yapıyor. Beyrut müzikhollerinde performans sergileyen, Arap müziğinin hitlerini seslendiren pop oryantal sanatçılarını, Ortadoğu’nun en ünlü şarkıcılarını dinlemek mümkün... Salı partilerinde, Süpermarket’te ev sahipliği yapan Arap kökenli Rana, mekanın ruhuna uygun, müthiş bir atmosfer yaratıyor.
Yemekler ise tamamen bir Çapamarka Rönesans’ı... Mutfakta her zaman olduğu gibi Gazi-Bilal kardeşler var burada da.  Ateş kardeşler ve ekibi, Ortadoğu mutfağına  yepyeni lezzetler katıyor. Ana yemeklerinden tutun da,  Beyrut’un soğuk mezelerine, Arap kızın garnitürlerinden, Sadrazam çıldırtan tatlılara kadar,  baharatlı bir mutfak.  Tabi İsmail ve ben burada da bir şeyler atıştırdık. Ana yemeklerin yanı sıra, Labne dolgulu ve sumaklı salatalık dolması, Hint kuskusu, nar ekşili tabouli, tepside çiğ köfte, yoğurtlu musakka, önerilerim...

Haberin Devamı

Cahide&Nahide eelence

Tabi eğlencenin tavan yaptığı yılların Cahide’si, günümüzün Nahide’sine uğramadan edemedik. Burada Fehmi Dalsaldı diye bir komedyen var. Sevgili dostum Saba Tümer’in, programlarında ‘Güllüm Show’dan da tanırsınız. Yıldız Tilbe’den, Seda Sayan’a, Gönül Yazar’dan, Zerrin Özer’e kadar, bire bir taklitlerini yapıyor. Kırıyor, geçiriyor eğlenenleri. Bu arada, haftada bir gün Bülent Ersoy, Yıldız Tilbe, Deniz Seki, Selami Şahin gibi starlar canlı performans yapıyorlar. İzzet Deniz’e, çok özel bir mini müzikal hazırladıklarını, belki kendisinin de, işin içinde olacağının müjdesini verdi. Finali o gece, bütün popüler isimlerin de gözdesi olan mix bir gece kulübü eelence’ de yaptık. Bir ara Demet Akalın ve kankası sevgili Tuğba Özerk’i uzaktan gördüm. Ayşegül Aldinç, Nilgün Belgün ile kapıdan bakıp çıktılar. Özgür ile konuştuk. Günay’da, rahmetli Cenk Koray’ın gecesinde yaşananlardan hala kendisini kurtaramamış. Bu arada 90’lı yılların, en sevilen şarkılarından ‘eelence 90’lar’ adlı bir albüm çıkarmışlar. Sağ olsun bana ve İsmail’e birer tane hediye etti. Aşkın Nur Yengi, Emel Müftüoğlu, Jale, Nil Burak, Nükhet Duru, Oya&Bora, Reyhan Karaca, Seyyal Taner, Sibel Tüzün, Fulden Uras ve Soner Arıca ile Yaşar’ın, o yıllarda hit olmuş şarkıları var. Denk gelirseniz, mutlaka alın. Kısa İstanbul turumdan aklımda ve gönlümde kalanlar bu kadar. Bir başka İstanbul seyahatinde sizlere daha çok adres ve öneri getirme umuduyla....

Haberin Devamı

DİKKAT!

Bu son ÇARŞAMBA

Efendim ellerim, beynim, kısacası bedenim çoooooooook yoruldu. 19 Aralık’ta 3. seneye girdi, Hürriyet Ege ile aşkımız. ALLAH uzun ömür versin. Senelerce de gider inşallah. Ama aşkımızın, sevgimizin, sizlerle daha sağlıklı yürümesi için haftada iki gün birlikte olacağız. BANA, ÇARŞAMBA günleri artık müsaade. Gerçekten bir köşe yazısı, üç günümü alıyor. En az 4 bin vuruş. 35 yıl sonra bu nazik parmaklar, S.O.S vermeye başladı... O nedenle, sizlerle sevdalı buluşmalarımız yeni yılda yalnızca CUMARTESİ ve PAZAR günleri...Anlayışınıza sığınıyorum...

Yazarın Tüm Yazıları