Dikey pikap hadisesi

Bu yazıyı tetikleyen karşılaşma bir D&R mağazasında gerçekleşti.
“Dergilerden neler var? Yeni Mojo/Uncut gelmiş mi? İki albüm baksam mı? Futbol dışı bir oyun alma girişiminde bulunsam mı?” şeklinde klasik dürtülerle girmiştim mağazaya.
Kararlı tüketici günüm değildi, raf müfettişi havasındaydım.
İşte böyle hoş gezenin boş kalfası bi anımda gördüm dikey pikap denen cihazı.
Duvara monte edilmiş, adı üstünde işte dikey pikap.
Plağı bir mekanizmayla yerine sabitleyip iğneyi koyuyorsunuz, yerçekimine inat dönüyor müzik, dönüyor dünya.
Evde aslan gibi, âlemin kralı Technics 1210 var; yedek kullanabileceğim Lenco (USB çıkışlıdır kendileri) pozisyonunu koruyor.
Yani bir pikap ihtiyacı yok, dikey çalışanına hiç yok.
Canımın içi Dylan veya Hendrix albümlerinden birini bu aletle riske atar mıyım, elbette atmam; garanti kapsamı ne kadar geniş olursa olsun, ne kadar emniyetli olursa olsun...
Prensip olarak yatay pikap taraftarıyım.

BOCALATAN BİR ALET

Fakat teknolojiyi öldür, hakkını yeme. Bir kere obje olarak ilginç.
Bu arada yeni bulunmuş bir hikâye olmadığını, geçmişte de dikey çalışan pikap üretimi yapıldığını belirtmeliyim.
Fakat ilk kez yakından inceleme imkânım oldu.
“Ne gereksiz şey yahu” ile “Aslında kolonu da içindeymiş, al bir tane as başucuna” arasında gidip gelerek bir süre orasını burasını kurcaladım.
Bu mutlu tesadüfü Twitter ahalisiyle de paylaştım.
Kimi “Ne mana?” dedi, kimi “Bizim evde vardı eskiden, babam kafayı takıp almıştı” dedi, kimi “Benim gibi küçük evde, dar alanda mücadele verenler için faydalı bir eser” dedi...
Bir takipçi de, “Toz tutmuyormuş, bak” diyerek bir web sayfasına yönlendirdi.
Hikâyenin seyri de bu noktada değişti.
Türkçe bir teknoloji sitesi (www.technologtr.com).
Faydalı bir çalışma, hazırlayanların eline sağlık.
Fakat ‘dikey pikap’ yazısındaki bazı ifadeler dikkatim üzerinde mıknatıs etkisi yarattı; paylaşayım:

ÜÇÜNCÜ BAHARINI YAŞIYOR

“...Büyükanne ve büyükbabalarını ziyaret eden büyük bir çoğunluğumuz pikap, plak çalar, kayıt çalar ya da vinil çalar diye bilinen bu eski tarihi eserlerle karşılaşmış olabilir.
Eğer hafızanız güçlüyse yatay şekilde duran plakların üstüne konan tozların ne denli sesi bozduğunu hatırlarsınız...
Babalar Günü’nde sizce de bu büyükbabanız için güzel bir hediye olmaz mı?..”
Siteyi hazırlayan arkadaşları gücendirmek istemem fakat bilgilerini gözden geçirmelerinde, tazelemelerinde, eğilimleri biraz daha yakından takip etmelerinde fayda var pikaplar ve plaklar konusunda.
‘İnternetten şarkı indirmece’, ‘dijital satış’ piyasanın yeni belirleyicisi olurken, onunla birlikte pazar payını düzenli olarak artıran tek format plak.
CD satışları dramatik şekilde düşmeye devam ediyor ancak plaklar ve haliyle pikaplar, üçüncü baharını yaşıyor.
Malum, 1990’ların ‘DJ atakları’ ikinci bahardı, 2000’lerdeyse plaklar yeniden ‘hiper cool’ hale geldi.
Araştırmalar, satış raporları, istatistikler ABD’de, Avrupa’da, haydi kısa yoldan tüm dünyada diyelim, plak satışlarının katlanarak arttığını gösteriyor.

BİR TAŞLA İKİ KUŞ

Grupların çoğu yeni albümlerini muhakkak plak olarak da satışa sunuyor, klasikleşen albümler 180 gramlık, 200 gramlık enfes baskılarla yeniden ve yeniden satışa sunuluyor.
Ayrıca plak alanlara şöyle bir güzellik de yapılıyor.
Plağın içinden bir kupon çıkabiliyor. Bu kupondaki kodla, şifreyle verilen internet sitesi adresine uğrayıp albümü mp3 olarak indirebiliyorsunuz.
Bir taşla iki kuş...
Yani pikaplar sadece büyükanne ve büyükbaba evlerinde değil, serinkanlı pek çok genç insanın evinde yer buluyor. Plak meraklısı olduğumu bilen pek çok genç okurdan “Nereden pikap alayım? Bildiğin ikinci el plakçı var mı usta?” şeklinde elektronik postalar cevaplıyorum sıklıkla.
Yani eski fakat kendisini yenileyen, ayakta kalan, satışlarını artıran bir formattan söz ediyoruz.
Hatırlatmış olayım.
Ha, bu arada plak tozlanırsa pikabı dik hale getirmiyoruz, temiz bir bezle hafifçe siliyoruz, yeterli oluyor.
Etiketi zedelemeden musluk suyuyla yıkamak da iyidir, aklınızda bulunsun.
Durum böyle...