Paylaş
1923 küçük bir kasabada yaşayan on yaşında bir çocuk ve dedesi aracılığıyla, bir ailenin ve bir ülkenin geçirdiği büyük değişimi perdeye taşıyor. Kalabalık ve sıcak Ege insanlarının hikayesini izlerken, mübadeleye, göçmenliğe, öteki olmaya, ait olamamaya, dışlanmaya ve filmin ikinci yarısında da 12 Eylül darbesine farklı bir yerden bakıyoruz.
DEDEMİN İNSANLARI |
Yön: Çağan Irmak |
Oyn: Çetin Tekindor, Hümeyra, Zafer Algöz, Yiğit Özşener |
Tür: Dram |
Türkiye’nin bir göç ülkesi olduğunu düşünürsek Dedemin İnsanları’nın neden genele hitap ettiğini anlamamız zor olmaz aslında.
1923 yılındaki mübadele bu göçlerin en büyüğüydü.
Tam bir yıl süren bu göç sırasında yaklaşık 3 milyon insan karşılıklı olarak yer değiştirdi.
Irmak’ın dedesi de, ailesiyle birlikte, işte bu gemilerin en bilinenlerinden biri olan Gülcemal’le gelmiş Girit’ten İzmir’e.
SANKİ İÇİNDE ŞEYTAN KAÇMIŞ
Çağan Irmak’ın dedesinin çocukluk yıllarına denk gelen bu yolculuk filmde güzel çekilmiş ve oynanmış bir geri dönüş sahnesiyle geliyor perdeye.
Bu geçmişten yaprak sahnesine gelmeden önce Mehmet Bey ve kalabalık ailesiyle tanışıyoruz.
Hikaye, torun Ozan’ın gözünden anlatılıyor.
Mehmet Bey’in canı ciğeri 10 yaşındaki torunu Ozan.
Yaz tatilini geçirmek üzere geldikleri yazlıklarında daha yakında tanıma imkanı bulduğumuz Ozan, özellikle filmin ilk yarısında içine şeytan kaçmış çocuk izlenimi veriyor.
“BEN GAVUR DEĞİLİM, TÜRK’ÜM TÜRK”
Her gün bir başka kötülükle gelen Ozan’ı karşısına alan Mehmet bey “sen kötü kalplisin çocuğum” demekten alamıyor kendini.
Ve sonrasında çok iyi kurgulanmış bir hikayeyle Ozan’ın büyüme sancılarına tanık oluyoruz.
Ozan’ın kötülüklerinin, hırçınlığının temelinde yatan şey Girit göçmeni dedesi nedeniyle arkadaşları arasında alay konusu olması. Ozan “ben Türk’üm Türk” dedikçe, arkadaşlarından gavur damgası yiyiyor.
Ee, ne de olsa dedesi sık sık bir şişeye koyduğu mektupları karşı kıyıya, Yunanistan’a ulaşsın diye denize bırakıvermekte!
HALKLARIN EŞİTLİĞİNİ AŞILAMAYA ÇALIŞIYOR
Ozan bir kimlik savaşı verirken bir kumaşçı dükkanı işleten dedesi Mehmet bey tam bir iyilik ve erdem timsali.
Geçirdiği zor zamanlar bilgelik olarak geri dönmüş ona sanki. Ötekileştirilenin, aşağılanın, dışlananın yanında olması benzerlerini kendisi yaşamış olmasından.
Dükkanına bir Kürt çocuğunu çırak olarak alması ve ona kol kanat germesi de bundan.
Yırtıcı çoğunluğa ait olmak isteyen torunuyla mücadele edip, ona insanların kardeşliğini aşılamaya çalışan Mehmet beyin perdeden izleyiciye geçen sıcaklığı filmin en çekici özelliklerinden.
Mehmet Bey biraz fazla mı iyi, fazla mı mükemmel o tartışılır tabii.
En azından Çağan Irmak’ın dedesini bu kadar erdemli biri olarak hatırlıyor olması takdire şayan.
Bu arada Çetin Tekindor’u yine yeniden tebrik etmek gerek. Bütün oyuncular iyi oynamış ama Tekindor filmin ana direği olarak sağlam duruyor.
Bu arada çocuk oyuncu seçiminin de çok başarılı olduğunu söylemem gerek. Durukan Çelikkaya rolüne oturmuş.
ÇAĞAN IRMAK DUYGU SÖMÜRÜSÜNDEN UZAK DURMUŞ
Çağan Irmak, ailesinin yaşadığı o zor günlere, Egeli edasıyla gülümseyerek bakan bir filme imza atmış. Film yeri geldiğinde ağlatıyor da, ama Irmak, kanırtıp, duygu sömürüsü de yapabileceği pek çok yerde geri durmayı, frene basmayı tercih etmiş.
Bu yönden gayet ahlaklı bir filmle karşı karşıya olduğumuzu da söylemeliyim.
Çağan Irmak Ulak ya da Prensesin Uykusu gibi farklı sularda yüzen, fantastik öğeler de taşıyan filmlerinde gişede istediği başarıyı yakalayamamıştı.
Ama kendisi ne zaman ki insan hikayelerine dönüyor, özellikle de bildiği Ege insanının hikayesini perdeye tüm detaylarıyla taşıyor, işte o zaman izleyiciyi avucuna almayı başarıyor.
Dedemin İnsanları, Babam ve Oğlum’un sıcaklığında, tadında bir film ama ona kıyasla çok daha başarılı bir sinema örneği.
Irmak, üç neslin hikayesini anlattığı filmini “deneme yapmadığı, anaakım sinema örneği bir çalışma” olarak tanımlıyor.
Hikayesi sağlam, her oyuncusunun mükemmel oynadığı, iyi çekilmiş, kurgusu dinamik, sıcak, samimi ve gülümseten bir film Dedemin İnsanları.
Gişesinin bol olacağını öngörmek hiç de zor değil.
Paylaş