‘Dışı kalaylı içi alaylı’

LEMAN dergisi Yazı İşleri Müdürü Zafer Aknar, ilk depremden sonra Van’da çöken Bayram Oteli’nde kalmış; bu acılı anlarını anlatıyordu dergisinde.

Telefon etti: “Abi ben o otelde dört gün kaldım. Dört gece de uyuyamadım. Masaj koltuğu gibi sallanıp duruyordu.”
Orada gazeteciler, televizyonlar bizlere haber ulaştırırken, çektikleri sıkıntıları kimse anlatmadı. Onlar günlük ‘haber trafiği’ ile uğraştılar.
Her zaman tetikteydiler... TV’deki canlı yayınları izlerken, Aknar strese giriyordu iyice:
“7.2 ile duvarları patlamış bir otelde, zar-zor bir oda bulabilmiştim.
‘Aman Tanrım burada kalınmaz ki...’ diye düşünürken lobide oturan Japonları gördüm. ‘Onlar kalıyorsa vardır bir bildikleri’ demiştim... (Meslektaşlarımın kulakları çınlasın!)
Odaya çıktım, pazar gününden bu yana uykusuzdum. Kendimi taşıyamaz bir haldeydim. Yatağa yığılıp kaldım. Birbiri ardına gelen artçılar, direncimi tetikliyordu. Mizah aleminin mürekkebini yıllarca içine çekmiş biri olarak, ‘Kendini masaj koltuğunda gibi hisset uyursun’ dedim. Gülümsedim. Ama artçılar ne mizah dinliyordu ne de espri. Sokağa çıktım ve birkaç dakika içinde en fena artçı geldi. (5.4’müş.) Uğultu ve minik çatırtılar. Bütün Van halkı, sözleşmiş gibi, sokağa fırladı. Amaçsızca koşuşan, kaçışan, bağıran insanlar... Caddeler bir anda çığlık bahçesine dönüştü.. Nereye sığınacaktık!.. Nerede nasıl duracaktık.. Birbirimizi eziyorduk... Kısa sürdü, ama panik bitmiyordu.. Çöken karanlık, kesilen elektrikler, paniği daha da artırdı..
Ve herkes durdu sonra, yine sözleşmiş gibi... Sakinleştik...
Köşede bucakta, ne bulduysam atıştırdım... Tekrar odaya döndüm... Yatağa bıraktım kendimi, ama sinirleri altüst eden artçılar bitmiyordu... Sallanıyorduk hep birlikte... Resepsiyona indim, ‘Japonlar nerede? Onlara bir şey sormam lazım!’ dedim görevliye. ‘Odalarında uyuyorlar’ diye yanıtladı sorumu. Rahatladım. Son çıkışımda, artık dayanacak gücüm kalmamıştı.
Gün ağarırken bayılmışım.
Birkaç saat sonra uyandığımda öğrendim ki 5’in üzerinde birkaç sarsıntı daha olmuş.
Yaşıyordum ve sokakta yürüyordum..
Şoföre mizah dergisinden bahsedecek oldum.
‘Ahh be abim.. Acılardan, mizaha, böyle şeylere zamanımız kalmıyor ki’ dedi.”

Yılın gazetecileri

YILIN gazetecileri orada görev yapan meslektaşlarımız olmalı.
23 Ekim’den beri Van’da zorluklar içinde çalışanları kutlamak gerekiyor.
Emin olun arama ve kurtarma ekipleri kadar çaba gösteriyorlar.
Hiçbiri için ayrım yapmamak lazım.
Böyle bir felaket bölgesinde yağmur, kar ve soğukla mücadele etmek kolay değildir.
Hepsi de nitelikli gazeteciler.
Daha çok Doğan Haber Ajansı mensuplarını tanıyoruz doğallıkla.
Depremin vurduğu otelden haber-fotoğraf geçerken, akşam yemeği için caddeye çıkmak için daha fırsat bulamadan enkaz altında kalan Cem Emir Diyarbakır; Sebahattin Yılmaz da Van Bürosu görevlileriydi.
DHA, Van’a yığınak yapmıştı; bütün büroların muhabirleri nöbetleşe bölgeye gidiyordu.
DHA Yazı İşleri Müdürü Mustafa Eşmen’le dün öğle yemeğinde konuşurken “Berberoğlu, Özkök, Ergin ve Hakan’ı da sayarsak bölgeye giden gazeteci sayımız 35’i buldu...” dedi.
Çok önemli bir ‘medya’ ağırlığı sayılabilir; haber, fotoğraf ve görüntü.
Hele... Önceki akşam Bayram Otel’in 3. katında DHA’dan Diyarbakır Şefi Gurbet Gökçe dahil dokuz gazeteci bir arada iken... Deprem vursaydı!
Allah korudu.
Hemen Van’a giden DHA Genel Müdürü Uğur Cebeci’den Cem ve Sebahattin’in iyi haberlerini bekliyoruz.
Depremden sonra neden hasarlı binalar için “Oturulmaz” raporu verilir. Aslında gerektiği durumda “Oturulur” raporu da verilsin ki insanlar huzurlu olsun.
Raporu veren de sorumlu olsun.

Hiçbirimiz masum değiliz

ALIN Yalova, Kocaeli’ndeki fotoğrafları, sonra bakın Van’daki fotoğraflara, hangisi Yalova hangisi Van söyleyemezsiniz.
Bu fotoğraflar bu ülkenin insanına, insanların da hayatlarına verdikleri değeri anlatmıyor mu?
Bu kadercilik öğrenilmiş çaresizlik haline geldi, biz başka galakside yaşıyormuşçasına siyasi tercihlerimizde vurdumduymaz davrandık.
Yani masum değiliz hiçbirimiz.
Siyasetçiler birer sonuçtur, sorun sebepte, yani bizde!
Zeki KIRLI

Tabiat ve siyaset yasaları çatışıyor

“TABİATIN Kanunu” bizi uyarıyor:
“Deprem için önleminizi alın!”
“Siyasetin Kanunu” ve Belediye Kanunu,(!) tabiatın kanununa karşı işlediği sürece, bir arpa boyu yol almamız mümkün değil diye düşünüyorum.
Mehmet YILDIZ
İBB Meclis Üyesi


Biliyor musunuz?

BEŞ yılda bir düzenlenen Türkiye Şehircilik Kongresi‘nin yedincisinin 15-16 Kasımda TMMOB İstanbul Şehircilik Odası’nın sekreteryasında Yıldız Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü ev sahipliğinde gerçekleştirileceğini...

VARLIK Vergisi’nin kabulünün 69’uncu yılı olan bugün saat 11.00’de Haydarpaşa Garı girişinde söz konusu vergiyi ve uygulamasını protesto etmek için Av. Cem Murat Sofuoğlu, İshak Alaton, Michail Vasiliadis, Prof. Dr. Serap Yazıcı ve Prof. Dr. Ergun Özbudun’un, bir bildiri ile hükümeti -geç de olsa- haksızlığa uğrayan vatandaşlardan özür dilemeye davet edeceklerini...

İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi Kütüphaneler ve Müzeler Müdürlüğü’ne bağlı Atatürk Müzesi kolleksiyonunda bulunan -10 kasım 1938’den edebiyete intikalinden itibaren -Dolmabahçe Sarayı’ndaki tören- cenaze albümündeki fotoğraflardan yararlanılarak hazırlanan ‘Edebiyete Yolculuk’ sergisinin CRR-Fuayeler’de açıldığını... (Sayın Ramazan Minder, bu belgesel sergi 10 Kasım’da mı haber verilir? Y.B.)

GÜNÜN SÖZÜ

“İlk depremden sonra sağlam evlere girilebilir denmesi bir zafiyettir. Uzmanlar bu konutları ayıkladıktan sonra böyle bir karar vermeliydiler; bu affedilecek bir şey değil.”
Prof. Naci Görür
Yazarın Tüm Yazıları