Biz neye tepki duyuyoruz?

İSTANBUL'da meydana gelen dört terör olayında 54 vatandaşımızı kaybedince haklı olarak hepimiz ayağa kalktık. Çünkü bu ölümlere yol açan türden ve o çapta olaylarla daha önce karşılaşmış değildik.

Peki ama isyanımızın sebebi 54 insanımızın haksız, gereksiz ve açıklanamaz bir nedenle ölmesi miydi yoksa bizim onların bu şekilde ölmelerine alışmamış olmamız mıydı?

Serinkanlı bir değerlendirme yapınca anlıyorsunuz ki, biz kaybettiğimiz insanlardan çok onları o şekilde kaybetmiş olmamıza tepki gösteriyoruz.

Bu değerlendirmemizi yadırgamış olabilirsiniz. Çünkü hepimiz aslında kaybettiğimiz insanlar nedeniyle çok büyük tepki gösterdiğimizi sandık.

O halde durup gerçeklerimize bir göz atalım:

Bayram nedeniyle 9 güne çıkarılan tatil, ‘‘Şöyle biraz dinlenelim’’diyen pek çok insanımızı yollara döktü. Ve tabii her bayram sırasında görmeye alıştığımız trafik kazası haberleri gazetelerde arz-ı endam etmeye başladı.

Önceki gün Hürriyet Gazetesi Bursa'dan Adana'ya gitmekte olan 5 kişilik bir ailenin tüm bireylerinin ‘‘hatalı sollama’’ nedeniyle uğradıkları kaza sonucu öldüklerini, bu felaketler dizisinin ilk halkası olarak duyuruyordu.

İkinci gün 5, arife günü de 15 vatandaşımız aynı şekilde öldü.

Son şubat ayında yaşadığımız Kurban Bayramı'nın bilançosu 114 ölü idi.

Ankara Ticaret Odası sadece son 5 yılın bayram tatillerinde kaybettiğimiz insan sayısının 1398'i bulduğunu bildiriyor.

Gerçi önlemler alınıyor. Örneğin Emniyet Genel Müdürlüğü bayram arifesinde halkımızı uyarıp:

Yorgun ve uykusuz olarak araç kullanmayın.

Uzun mesafeli yolculuklara tek başınıza çıkmayın türü nasihat veriyor.

Ama bu tür nasihat ve alınan öteki önlemlerle birlikte vardığımız nokta bu... Yani sadece son 5 yıllık bayram tatillerinde verdiğimiz kayıp sayısı yaklaşık 1400...

Bildiğiniz gibi yılda sadece trafik kazaları nedeniyle en az 6 bin vatandaşımız ölüyor.

Ve biz bunları hiç de önemsemiyoruz. Çünkü ölmelerine değil ölme şekillerine bakıyoruz. O ölüm aynen terör olayı gibi haksız, gereksiz ve açıklanamaz bir nedenle meydana gelse bile biz bu haksızlığı, gereksizliği ve açıklanamazlığı görmezden geliyoruz.

Bu tavrımızla ne kötü bir vurdumduymazlık içinde olduğumuzu ve toplumumuz adına ne büyük bir kayıp verdiğimizi bir başka açıdan kıyaslamak ister misiniz?

Birer kahramanlık efsanesi olan Birinci İnönü muharebesinde toplam 95; İkinci İnönü muharebesinde toplam 1493; Sakarya muharebesinde toplam 3288; Büyük Taarruz'da toplam 2543 ve tüm Kurtuluş Savaşı boyunca muharebe meydanlarında toplam 9168 şehit verdik. Yani bir buçuk yılda trafik kazalarında kaybettiğimiz kadar...

Şimdi lütfen siz söyleyin... Biz ölenlere mi acıyoruz, ölüm şekillerine mi?

Ölüm şekline isyan ediyorsak, bir yanlış içinde değil miyiz?

Eğer yanlış yapıyorsak, ölümün terörle veya trafik kazasında meydana gelmesine göre tepki göstermekten vazgeçip kendisine karşı önlem aramamız gerekmez mi? Bu da bizim topyekun bir bakış açısı değişikliğine ihtiyacımız olduğunu ifade etmez mi?
Yazarın Tüm Yazıları