Şifreli YGS ve ÖSYM’nin iletişim sorunu

ÖNCE iddiayı hatırlayalım:
Bu yıl 1 milyon 700 bin kişinin katıldığı üniversiteye giriş sınavının ilk basamağı olan YGS’nin matematik sınavında sorulan 40 sorudan en az 17’sinde geçerli bir çözüm formülü var.

Bu formüle göre, size verilen cevap seçeneklerindeki rakamları küçükten büyüğe doğru sıraladığınızda, sizin sıralamanızla YGS’nin cevap seçeneklerinden hangisi alt alta çakışırsa o sorunun doğru cevabı bu.
Esasen eğer gerçekten böyle bir formül işliyorsa, formülü bilenlere 40’da 17’lik bir avantaj yaratacak olması önemli elbette.
Ama bir şartla: Bu formül her durumda işliyorsa...
Öyleyse, bu son iddiayla güvenirliği bir kez daha sarsılan Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi ÖSYM’ye düşen tek bir görev var: Bu formülün her durumda işlemediğini kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kanıtlamak.
Ama maalesef ÖSYM Başkanı basın toplantısı yaptığı halde bu kanıtlamayı bize sunamadı.
Yapılması gereken iş son derece basitti:
Onlarca, yüzlerce, belki binlerce soru formunu tek tek gösterip, “Bakın bunda da formül çalışmıyor” demekti.
Bunu demenin yolu, ÖSYM’nin sınavın 1.7 milyon katılımcısı her birey için özel soru kağıdı basımı üreten algoritmasının, sadece soruların sıralamalarını değil aynı zamanda doğru cevap seçeneğinin yerini de rastgele biçimde karıştırdığını göstermekten geçiyordu.
Maalesef ÖSYM Başkanı bu algoritmayı anlatamadı veya anlatmamayı seçti.
Her geçen dakika ÖSYM’nin ve YGS sınavının güvenirliğinin aleyhine işliyor. Bana göre bu söylediğim açıklamanın ve kanıtlamanın acilen yapılması gerekiyor.

Şişko!

KENDİSİ de kilo verme mücadelesi veren ve benim gibi yeterince başarılı olamadığını da itiraf eden Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Obezlere bundan sonra şişko diyelim” demiş.
‘Şişko’ kelimesindeki alaycı çağrışımın ‘şişko’ları zayıflamaya yönelteceğini, bu utancın onlar için daha teşvik edici olacağını düşünüyor herhalde. Haddim değil ama bence yanlış düşünüyor Bakan Akdağ.
Yapılması gereken, Sağlık Bakanlığı’nın obezite ve morbid obeziteyi ‘salgın hastalık’ kategorisine alması, şişmanlık ve aşırı şişmanlığı birer ‘hastalık’ olarak tanımlayıp özel mücadele yöntemleri uygulamaya koymasıdır.
İşin bir ‘önleyici hekimlik’ boyutu var; okul çağından itibaren çocuklara doğru beslenmeyi öğretmek, doğru beslenecekleri ortamları teşvik etmek, obeziteye yol açan yiyeceklerin satışına sınır koymak vs gibi yöntemler gerektiriyor.
Ama bir de, mevcut şişman ve aşırı şişmanlarımız var, onları da vakit geçirmeksizin tedavi altına almak için seferberlik başlatmak gerek.
Bugünün genç şişmanları, yarın bu sağlık sisteminin üzerinde ağır yük olarak geri dönecek ve onların tedavisine bugün harcanacak kaynağın kat be kat fazlası harcanmak zorunda kalınacak çünkü.
Bu çok ağır sorunu çözmeye ‘şişko’ kelimesi yetmez; devlet ciddiyetiyle önlem almak gerekir.

Medya neden vardır: Kafa karıştırmak için mi kafa açmak için mi?

MAALESEF son sınav güvenliği tartışmalarında medyamız da kötü sınav verdi.
Gazetelerimiz ve televizyonlarımız, mevcut kafa karışıklığını azaltıp gerçek bilgilerle durumu anlamamıza yardımcı olacaklarına daha beter kafa karıştırmaya yöneldiler.
Aileleriyle birlikte 7-8 milyon kişiden oluşan geniş bir kitleyi heyecana salmazdan önce de, heyecan ortalığa yayıldıktan sonra da konuyla ilgili olarak medyanın bilgisinin son derece sınırlı olduğunu hep birlikte gördük.
Örneğin medyamız, ÖSYM’nin sınavlarını artık eskisi gibi iki veya üç kitapçık üzerinden değil 1 milyon 700 bin farklı kitapçık üzerinden yaptığını bütün kamuoyuyla aynı anda öğrendi, hâlâ daha da buna tam olarak inanamadı.
Oysa bu bilgi daha birinci gün biliniyor olsa, bazı okuyuculardan ihbar şeklinde gelen ‘YGS’de şifre var’ haberlerine daha temkinli yaklaşılacak, belki de en azından “Tamam bizim elimizdeki kitapçıkta şifre var ama acaba 1 milyon 700 bin kitapçığın hepsinde aynı şifre çalışıyor mu” sorusu sorulabilecekti.
Maalesef olaylar başka türlü ilerledi.
Tabii, medyayı bilgilendirme konusunda ÖSYM’nin de çok ciddi eksiği var. Bu eksik de hala giderilmiş değil.

Peki kaç cevap anahtarı var?

SORULAN ve ÖSYM tarafından açık seçik cevaplanmayan sorulardan biri de şu: “Madem 1 milyon 700 bin ayrı soru kitapçığı var, peki kaç cevap anahtarı var?”
Bence en önemli sorulardan biri bu ve ÖSYM buna nedense açık seçik bir cevap vermiyor.
Eğer ortada SORULARIN SIRALAMASI bakımından hiçbiri diğerine benzemeyen 1 milyon 700 bin kitapçık varsa durum başka...
Eğer ortada hem soruların sıralaması hem de CEVAP SEÇENEKLERİNİN SIRALANMASI bakımından hiçbiri diğerine benzemeyen 1 milyon 700 bin kitapçık varsa durum başka.
ÖSYM, sadece soruların değil cevap seçeneklerinden YANLIŞ OLANLARIN da sıralamasının değiştiğini söylüyor. Yani doğru seçenekler hep aynı yerde ama yanlışların yeri karışık.
Eğer durum buysa çok daha az sayıda cevap anahtarı gerekecektir. Ama ÖSYM’nin algoritması doğru cevap seçeneklerinin yerini de değiştiriyor olsaydı, o zaman 1 milyon 700 bin soru kitapçığına 1 milyon 700 bin cevap anahtarı gerekecekti.
Bilmiyorum ÖSYM’nin bilgisayarları bu kapasitede ve hızda işlem yapabiliyor mu?
Yazarın Tüm Yazıları