İstisnasız herkes kendini yüzde 40’ta görüyor

Güncelleme Tarihi:

İstisnasız herkes kendini yüzde 40’ta görüyor
Oluşturulma Tarihi: Mart 05, 2011 22:14

Prof. Dr. Ali Nesin, edebiyatın büyük ismi Aziz Nesin’in oğlu. Amerika’da yaşıyordu ve kendisini tümüyle bilime, matematiğe vermişti. Babasının ölümüyle birlikte Türkiye’ye dönüp, Nesin Vakfı’nın yönetimini üstlendi, ‘Matematik Köyü’ kurdu. Bugünlerde Şirince’deki binaların yıkımına karşı mücadele veriyor

Haberin Devamı

Kitaplar ve gazeteler içinde büyüdüm. Sadece kitap sırtlarını görmek bile insanda belli bir birikim oluşturuyor. Evde sürekli felsefeydi, sanattı, siyasetti, bilimdi bunlar konuşulurdu. Babam çok çalışırdı. Annemin de işleri vardı, dolayısıyla bizimle pek ilgilenemezlerdi. Bu yüzden sokaklarda ve özgür büyüdük. Bu da ergenlikle birlikte nerdeyse serseriliğe dönüştü. Meyhanelere giderdik, sohbet ederdik, kumar bile oynardık. 15 yaşımdayken bir arkadaşımla İstanbul’dan Marmaris’e otostopla gittik ve döndük! Ama çalışıyorduk da. Kitap okuyor, satranç oynuyor, tartışıyorduk. Çocukluğumda ressam olmak istiyordum. Resmi hiç bırakmadım. Ama bir buçuk yıldır resim yapamıyorum. Zamanım yok, hem de zor iş resim.

Ortaokula Saint Joseph’te başladım. Sonra lise için Lozan’a gittim. Babam yolladı. Türkiye’nin geleceğini, tırmanan anarşiyi gördü. 1973’te çıktım Türkiye’den. Çok okuyan çok yazan bir gençtim ama sınıf sonuncusuydum. Çok disiplinli bir okuldu Saint Joseph. Lozan’a gidince kendime geldim, okul dediğin işte böyle olurmuş dedim! Matematikçi olmaya 14 yaşımda karar vermiştim. Lozan’dan sonra matematik eğitimi için Paris’e geçtim. Fransa’daki ırkçılığa dayanamayıp üniversiteden sonra doktora yapmak için Amerika’ya gittim. Öğretim üyeliğine de orada başladım. Şahsıma karşı ırkçılık hissetmediğim için daha rahattım ama Amerika benim yaşayabileceğim bir yer değildi. Sevmedim Amerika’yı. İyi de oldu, kendimi matematiğe verdim böylece. Profesör olduktan sonra Türkiye’ye dönmeyi düşünüyordum. Nitekim öyle oldu. Babam ölünce, 1995’te yurda döndüm. 1981’de gitmiştim, demek 14 yıl kalmışım ABD’de.

Haberin Devamı


MATEMATİK KÖYÜ
Galiba dünyayı değiştiriyoruz

Amerika’dan dönüşümde Bilgi Üniversitesi’nin matematik bölümünü kurmam istendi. Yale, Harvard, Princeton gibi üniversitelerle boy ölçüşecek seviyede bir program hazırladım. Her yıl 10 sıra dışı matematikçi adayı mezun etmekti amacım. 30 yıl daha çalışsam, 300 matematikçi yetiştiririm, bu da Türkiye’yi birkaç yüzyıl idare eder diye düşünüyordum. Fakat öğrenciler böylesine zorlu bir programa hazırlıklı değildi, nefesleri yetmiyordu. Öğrencileri akşamları evime, hafta sonları da Nesin Vakfı’na aldım. Baktım bu da yeterli olmuyor, Antalya’da, Bodrum’da, Gümüşlük’te, Türkiye’nin dört bir yanında yaz okulları düzenledim. Zamanla kendi yerimizin olması gerektiğini kavradık. Sevan Nişanyan’ın yardımıyla Şirince’de bir araziyi aldık. İnşaatı Sevan üstlendi. Muhteşem bir köy çıktı ortaya. Her yıl binden fazla öğrenci geliyor. Türkiye’yi değiştirelim derken, galiba dünyayı değiştiriyoruz! TÜBİTAK hiç destek vermedi. Bu düşmanca bir tavır. Dünya çapında hocalar, yol paralarını ceplerinden ödeyerek geliyorlar buraya. Matematik Dünyası Dergisi’ni 2003’te devraldım. Satışı 10 bini geçiyor. Bir matematik dergisi için beklenmedik bir satış. Üstelik ÖSS matematiği, soyut seviyede, yarı popüler yarı akademik dergi. Kapak konularına göre eski sayıları sonra da satıyor, bir sayının satışı 15 bine varıyor.
Şirince’de 22 konutta yıkım olacaktı. Bunlar arasında Nesin Vakfı’na ait bir, Sevan Nişanyan’a ait iki ev vardı. 27 yıl boyunca bir köyde tek bir çivi çakılmasını yasaklamak ne demektir? Bu ne zulümdür! Köylüler gizli saklı ev inşa ederken, Sevan Nişanyan bu işi alenen yaptı. Kültür ve İçişleri bakanlıkları araya girdi, yıkımlar 15 gün kadar ertelendi. Devletin bütün kademeleriyle görüştük. Herkes durumun vahametini kavradı, yalnız kararı alan İzmir İl Genel Meclisi’nden çıt çıkmadı, ki birkaç koldan görüşme talep etmiştim. Vatandaşla görüşmeme gibi bir hakları olduğunu sanıyorlar. Padişah mı bunlar?

Haberin Devamı

İDEOLOJİM
Artık anarşist komünistim

20’li yaşlarda Troçki’yle Stalin’in mücadelesini okudum. Troçkist olduğuma karar verdim. Fransa’daydım. Troçkist partilerden birine girecektim. Babama yazdım. Babamın cevabı şöyleydi: “Oğlum, siyasette doğru olan değil, kazanan haklı, kaybeden haksızdır. Troçki de kaybetmiştir. Vazgeç bu sevdadan.” Doğru söze ne denir! Vazgeçtim partiye yazılmaktan. Yaşla birlikte giderek daha fazla anarşizme meyil ettim. Yaşam biçimi olarak anarşist-komünistim diyebilirim. Solcu ve özgürlüklerden yana olduğum için EDP’ye üye oldum. 12 Eylül yöneticileriyle ilgili suç duyurusunda bulundum. Ama bir şey çıkacağını sanmıyorum.

NESİN VAKFI
Bağımsızlığımız için bir darphanemiz eksik

Vakfın günlük yaşamı için ayda 70 bin lira gerekiyor. 50’ye yakın çocuğumuz var. Nesin Yayınevi’ni kurduk beş yıl önce üç otuz parayla. Yayınevinden ayda 10-15 bin lira gibi bir para geliyordu. Sadece babamın ve benim kitaplarımı basıyorduk. Şimdi çocuk kitaplarına el attık. Bu yıl aylık gelirimizi 20 bine çıkaracağız. Evlerimizin kiralarından da 20-25 bin kadar geliyor. Gerisi bağış... Bir de çiftlik kurduk; ineklerimiz, koyunlarımız, tavuklarımız var. Eti, sütü, yumurtayı, meyveyi, sebzeyi, yoğurdu bahçemizden sağlamaya çalışıyoruz. Hatta kendi sabunumuzla yıkanacağız bu yıldan itibaren. Bağımsızlığımızı kazanmak için bir darphanemiz eksik!

Haberin Devamı

BABAM
O sözü bir serzenişti

Babama sormuşlar, “Türk milleti nasıl bir millettir” diye, “Kaza gaz, gaza kaz diyen bir millettir” demiş. Bana sorsalar, istisnasız herkesin kendini yüzde 40’ta saydığı bir millettir derim! Babamın “Halkın yüzde 60’ı aptal” sözü hakaret değil, bir serzenişti. Bu mertebeye ancak Aziz Nesin gibi yaşamlarını halka adamış yaşlı başlı fikir önderleri erişebilir. Sık sık, “Karşı çıkmıştım ama 10 yıl sonra Aziz Nesin’in haklı olduğunu anladım” diyenlerle karşılaşıyorum. “Bir gerçeği anlamak için 10 yıl gerekmişse hangi yüzdeye ait olduğunuz belli” demiyorum tabii.

ASKERLİK
Sevan ile beraber yargılandık

1986’da dört aylık kısa dönem askerlik için Türkiye’ye geldim. 12 Eylül dönemiydi, babam da önde gelen muhaliflerdendi. Uluslararası bir değer olduğu için ona bir şey yapamıyorlardı. Oğlu olduğum için beni hedef aldılar. Sevan Nişanyan da asker arkadaşımdı. Onunla beraber ‘orduyu isyana teşvik’ten yargılandık. Çılgınlık! Isparta’da üç ay tutuklu kaldık askeri hapishanede. Yurtdışındaki matematikçi arkadaşlarım yakından izlediler davayı. Onlar sayesinde kurtulduk diyebilirim.

Haberin Devamı

TÜRBAN SÖZLERİM
Dünya Ali’nin hoşuna gitsin diye kurulmadı

18 yaşını bitirmiş birinin türban taktığı için, inançlarından dolayı eğitim hakkını kullanamaması kabul edilemez. Kimse kimseye karışmamalı. Türbanlı öğretmen hoşuma gider mi? Hiç gitmez. Ama ne yapayım? Bu dünya maalesef Ali’nin hoşuna gitsin diye kurulmadı! Türbanla ilgili sözlerimden sonra bana kızanlar vakfa bağışlarını kestiler ama başka yerden geldi. Şimdi bu sözleri duyanlar Fethullah Hoca’dan gelmiştir diyeceklerdir! Oradan beş kuruş gelmedi. Aklı başında makul insanlar...

PORNO TEZİ
Tüyler ürpertici bir karar

Bilgi Üniversitesi, heyecanlı insanların olduğu özgür bir ortamdı. Maalesef o ortam elden gidiyor. Bilgi, kâr amacı güden Amerikalı bir şirkete satıldı. Porno tezine karşı çıkabilirsin, eleştirebilirsin. Ama bir profesörü, sanki bir şirket çalışanıymış gibi sorgusuz sualsiz kapıya koyamazsın. Bu tüyler ürpertici, saç baş
yoldurucu bir karar. Bir üniversite
için de bir leke.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!