İdealist dış politika bir yere gitmiyor

İDEALİST dış politika=İdeale/ fikri modele/ kurguya/ hayale dayalı dış politika.

Haberin Devamı

* * *
Dünyanın artık eski çift kutuplu politikaya dayanmadığı bir gerçek. Yeni kavram çok kutuplu dış politika.
Artık ABD-AB, Rusya dışında Çin, Hindistan, Brezilya vb. gibi yeni kutuplar var.
Türkiye ve İran gibi bölgesel politikalara oynayan aktörler de var.
Bu gerçek seçilen kutba göre o kutbun en güçlü ülkesinin üstünlüğünü kabul eden (ABD veya Rusya) reel (gerçekçi) dış politika oyununu ortadan kaldırdı.
Ama reel (gerçekçi) dış politika oyununu ortadan kaldırmadı!
Ülkeler artık çok değişkenli bir matrix karşısında dış politika geliştiriyorlar, farklı olgular karşısında farklı tutumlar alabiliyorlar ama her bir olgunun kendi gerçeğini öne çıkarıp kendi çıkarları doğrultusunda pragmatik politikalar seçiyorlar.
Dünyaya bir mesaj vermek, bir rejim ihracatını yaymak isteyen ülke sayısı artık çok az.
Çin, İran, Venezüella, Küba vb. gibi!
Ama bu kategoride de Küba’nın ideallerinden çoktan vazgeçtiği, Çin’in ise adım adım gerçekçi/pragmatist politikaya yönelmekte olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Brezilya Türkiye ile yaşadığı “Tahran Deklarasyonu” komedisinden sonra idealist politikayı ağzına almaz oldu.
Rusya, Çin’le birlikte, yine “İran politikalarında” görüldüğü üzere, çıkarının ABD ve AB’den yana ağır bastığı olaylarda onlarla birlikte davranıyor.
Dünyada idealist dış politika oyunu oynadığını sanan nerede ise üç ülke kaldı:
Venezüella, İran ve Türkiye!
* * *
Türkiye Sudan, Çin, İran gibi ülkelerde yaşanan insanlık dramlarını görmezden gelse de idealist dış politika güttüğü aşikar.
Bu idealist politikanın adı “Yeni Osmanlıcılık”.
“Tıpkı Britanya’nın eski kolonileri ile yaptığı gibi Türkiye de bir milletler birliğine dönüşebilir... Bana hatırlattı ki Britanya eski kolonileri ile bir ortak refah bölgesine sahip. Neden Türkiye liderliğini Balkanlardaki eski Osmanlı topraklarında, Ortadoğu’da ve Orta Asya’da yeniden inşa etmesin?” (Jackson Diehl’in Ahmet Davutoğlu ile yaptığı söyleşi, Washington Post, 5 Aralık 2010)
Davutoğlu veya Erdoğan ne kadar reddederse etsinler, Ortadoğu ülkeleri ne kadar rahatsız olurlarsa olsunlar, gönüllerde yatan aslan “tıpkı Britanya’nın eski kolonileri ile yaptığı gibi” Ortadoğu’da, Balkanlarda, Orta Asya’da Türkiye önderliğinde bir milletler birliği yaratmaktır. 
Benim derdim de bıkmadan usanmadan bu idealin hiçbir yere gitmeyeceğini, hatta ülkeye zarar verebileceğini kamuya anlatmaktır.
* * *
Ahmet Davutoğlu ısrarla komşularla sıfır sorunu hedefleyen “çok merkezli dış politika” izlediklerini söylüyor. Ben de ısrarla “netice odaklı dış politika” kavramı ile ifade ettiğim ve dış politika sonuçlarını somut ve gerçekçi fayda/maliyet analizleri ile irdeleyen bir takip yapmaya çalışıyorum.
Bugüne kadar Davutoğlu’nu destekleyenlerden duyduğum “netice odaklı dış politika” talebime en anlamlı cevap önemli miktarda komşu ülke ile vizenin kalkmasıdır. (Vizenin kaldırılmasının Schengen türü bir modelle hiç alakası olmadığını da yandaşların aksi iddialarına rağmen yine de hatırlatırım.)
Kanımca, Türkiye adı ister “çok merkezli dış politika” olsun, ister “Yeni Osmanlıcılık”, tuttuğu yolda şan/şöhret dışında hiçbir kazanç sağlayamadığı gibi bazı ülkelerce alabildiğine kullanılmaktadır.
(Yarın devam edeceğim.)

 

Yazarın Tüm Yazıları