Başbakan’ın tarz-ı siyaseti

BAŞBAKAN son iki haftadır, hoşgörüden ırak, otoritesini pekiştiren, bazı yandaş liberalleri bile kızdıran bir söylem tutturdu. Neden?

Bu tavrı genellikle seçim yatırımı olarak değerlendiriliyor. Kimileri haziran seçimlerinde Anayasa’yı tek başına değiştirecek sandalye sayısına ulaşabilmek için MHP’nin altını oymaya çalışıyor diyor. Kimileri giderek pervasızlaşıyor diye kızıyor. Kimileri “gizli program” artık açıktan savunulmaya başlandı diye seviniyor veya üzülüyor. Kimileri Başkanlık rejimi provaları yapılıyor diye derde düşüyor.
Başbakan’ın muhakkak ki zihin dünyasında bir tarz-ı siyaset var.
Bu siyaset katiyen liberal-demokrat bir yönetimi hedeflemiyor. Benim sivil siyaset adını verdiğim bu anlayış Başbakan’ın zihin haritasına şekil veren otoritenin yanılmazlığı felsefesi ile pek uyumlu.
* * *
Ancak, Başbakan da bir insan. Onun da hepimiz gibi mağlup olduğu güdüleri var. Oturduğu makamın baş döndürmemesi ise mümkün değil. Hele hele otoriteye biadın kolayca otoriteye yalakalığa dönüştüğü ülkemiz gibi pederşahi geleneği hâlâ üzerinden atamamış ülkelerde liderin güdülerine mağlup olmaması çok zor.
Herkesin içinde “benden içeri bir ben” var ve (Freudien) “ide”i o makamda dizginlemek bir müddet sonra imkânsız hale geliyor.
Ben bu “ide”e nasıl mağlup olunduğunu iki eski Başbakan, hatta birinin kardeşi, diğerinin hanımında çok açık yaşamıştım.
* * *
Başbakan gerçek bir lider. Strateji dehası, muhteşem bir hatip, hayran olduğum seviyede çalışkan, dobra ve mert. Otoritesi tam bir pederşahi otorite.
İtiraz edene şahin, biat edene baba!
Ancak, onu da insan yapan bir denetlenemez güdüsü var.
Başbakan geçmişinde çok ezildiğini hissettiği için güdüleri onu rövanş almak üzere kodlamış. Ezildiği aşikâr. İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında bile İstanbul’un küstah alaturka burjuvazisinin kendisini nasıl dışladığını hatırlıyorum. 28 Şubat mezaliminin ruhunda açtığı yaralara bizzat şahit oldum.
Başbakan kızgın bir insan!
* * *
Kendine özgüveni arttıkça hem muhafazakâr kesimde, hem Ortadoğu’da şanı yürüdükçe; o da Başkanlık hayallerine ve dahi Ahmet Davutoğlu’nun kurguladığı Yeni Osmanlı’nın muhayyel emperyal gücüne daha çok kapılıyor.
(Emperyal) Başkan Erdoğan, (Sekretarya) Başbakan Davutoğlu!
Kendisi gibi kızgın muhafazakâr tabanın da bu hayale kapıldığını her geçen gün daha açık gördükçe, uluslararası dengelerin bu hayali sadece seyrettiğini/hatta rıza gösterdiğini hissettikçe kızgınlığının siyasi getirisi olduğunu da düşünüyor.
* * *
Ancak, sanırım iki noktayı atlıyor:
1) Otorite, güç kadar zaafı da içinde barındırır.
2) Kızdığı, rövanş almak istediği kesim (% 42) hâlâ ülkenin en dinamik insan sermayesini oluşturuyor, siyasette azınlık olan bu kesim ülkelerin motoru olan nitelikli insan gücünde çoğunluk. Başbakan diyor ki:
“Engeller kalkarsa 57 İslam ülkesi, üretimiyle, teknolojisi ve beyin gücüyle kendi kendine yetecek konuma gelir”.
Bunu başarmak için büyük çapta % 42’ye büyük ihtiyacı var!
* * *
Keşke Başbakan bu yazıyı bir muhalif yazısı olarak değil de, eski bir arkadaşın uyarısı olarak okusa!
Yazarın Tüm Yazıları