Gazeteleri Almanca basalım

10. Frankfurt Türk Filmleri festivali için Almanya’daydım. Festival 10. yılında Almanya’daki yerli ve yabancı nüfusu iyi Türk filmleriyle buluşturmayı hedefliyor. Ve tabii Türk filmlerini Avrupa’da tanıtmayı.

Festival direktörü Hüseyin Sıtkı bunu özel seçkiyle başarmış. “Yüreğine Sor” filmiyle açılan festivalde “Kosmos”tan tutun da “Vavien”e kadar ödüllü pek çok Türk filmi bulunmakta. Bu filmlerin çoğunun Avrupa’da vizyona girmediği düşünülürse, yurtdışındaki Türkler için bu festivalin ne kadar önemli bir etkinlik olduğunu anlamak zor olmaz.
Almanya seyahatim sırasında Doğan Medya International Genel Müdürü Sevda Boduroğlu ve Hürriyet Avrupa Yayınlar Yönetmeni Halit Çelikbudak eşliğinde Franfurt’taki Hürriyet tesislerini de gezdim.
Tesislerimiz, matbaamız büyük ama çalışanıyla, atmosferiyle bir o kadar da sıcak ve samimi.
Üstelik tıkır tıkır da işlemekte, satışlar iyi.
Ama anladığım kadarıyla ileriki zamanlarda gazete satışlarının akıbetinin ne olacağı konusunda ciddi endişeler var.
Bu endişelerin temelinde Almanya’daki Türk gençliğinin bırakın Türkçe okuyabilmeyi, konuşmayı bile unutuyor olması yatıyor.
Frankfurt caddelerinde sohbet ettiğim (bakın ben de sokağa indim sonunda) 18-19 yaşlarındaki Türk gençleri gazete almadıklarını, internetten takip etmeye çalıştıklarını söyledi. İnternette ise daha çok Alman gazetelerini okuyorlarmış. “Türkçe okumak zor geliyor, anlamak için aynı cümleyi 5 kere okuyacağımıza Almanca okumayı tercih ediyoruz” diyorlar.
“Hürriyet gazetesi Almanca yayınlansa okur musunuz peki” dedim.
Aldığım cevap şuydu; “Hem de nasıl!”
Şimdi bana, “Sen Türkçe’yi bitirmeye mi niyetlisin, dilimizi böyle mi koruyacağız ve yaşatacağız” diye çıkışanlar olacaktır.
Ben de Almanca Türk gazetesinin çok meraklısı değilim ama bazen bir şeyleri korumak için başka şeyleri feda etmek gerekiyor.
Almanya’da Türkiye’den giderek daha fazla uzaklaşan Türk gençlerinin ülkeyle olan bağlarını korumak adına Türkçe gazete ve dergilerin Almancaları da çıkmalı. Çünkü dediğim gibi orada çok az genç Türkçe okuduğunu rahatlıkla anlayabiliyor.
Onlara Almanca yoluyla ulaşamazsak iyice kopup gidecekler.

Almanya’da İslamofobi yükselişte

Mahsun Kırmızgül’ün “New York’ta Beş Minare”si İslamofobiyi, İslam terörünü, Müslümanlara karşı olan önyargıları beyazperdeye getiredursun, şu sıralar Almanya İslamofobiyi körükleyen bir kitapla çalkalanıyor.
Almanya’da liste başı olan kitabın yazarı eskiden beri ırkçı tavırlarıyla dikkat çeken Thilo Sarrazin.
Sarrazin, “Almanya Kendini Yok Ediyor” adlı kitabında Türk ve Arap kökenli Müslümanlar’ın Almanya’ya zarar verdiğini anlatıyor kısaca. Ve Almanya’daki İslam fobisinin giderek tırmanmasına neden oluyor.
Konu 11 Eylül terör saldırıları olunca sanki tüm Müslümanlar kötüymüş gibi algılanıyor.
Karşı çıkacaksak her türlü din çıkışı teröre karşı çıkmalıyız.
Sarrazin bazı söylemlerini ırklar arasındaki gen farklılıklarına dayandırmış. “Alman toplumu yaşlanıyor, topluma entegre olamayan eğitimsiz göçmenler çoğalıyor, dengesiz bir zeka oranı var, böyle giderse ileride aptal bir toplum olmamız kaçınılmaz” bile diyor.
Yalana dolana gerek yok.
Almanya’da, üst düzey, eğitimli yabancıların yanında, modern hayata entegre olmamakta direnen ya da üçkağıdı yaşam biçimi haline getiren bir göçmen nüfusun olduğunu biliyoruz. Her gittiğimizde görüyoruz zaten.
Ama bu noktada tüm yabancıları suçlamak anlamsız ve abartılı.
Ben Sarrazin’in kitabıyla sarsılan Almanya’daki Müslüman düşmanlarına, Mahsun’un “New York’ta Beş Minare”sini izlemelerini öneriyorum.
İslam’a ve ülkelerinde yaşayan Müslüman halka at gözlüğüyle bakmaktan vazgeçmeleri için.

Pastırma!

Geçen gün Türk Hava Yolları’nın Adana-İstanbul uçağında pastırma verdiler. Bütün uçak koktu. Yiyenler evlerinde kokmaya devam etmişlerdir. Her pahalı yiyecek havalı olmuyor işte. İnsan, bırakın havayolunu, pastırma yüzünden sevgilisini bile değiştirir. THY’ye benden söylemesi.
Yazarın Tüm Yazıları