Meclis Kürtlere özerklik verdi mi

Geçen ay Diyarbakır’da toplanarak “Demokratik Özerklik” konusunu tartışan BDP kurmayları, avukatıyla görüşen Öcalan ve kimi Kürt yazarları son dönemde hep aynı tarihten bahsedip bir olay anlatıyorlar. Diyorlar ki, Büyük Millet Meclisi 10 Şubat 1922’de Kürtlere özerklik verdi. Üstelik ayrıntı da veriyorlar, yasa 64 “Hayır”a karşılık, 373 “Evet” oyuyla geçti. Meclis’ten Kürtlere özerklik veren bir yasa geçti mi? Gerçek ne?..

Haberin Devamı

KÜRT tarihiyle ilgili hangi kitabı okursanız okuyun hep bir tarih karşınıza çıkarılıyor: 10 Şubat 1922.
Öcalan da son dönemde avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde sık sık bu tarihe atıfta bulunuyor.
Geçen ay Diyarbakır’da toplanarak “Demokratik Özerklik” konusunu tartışan BDP kurmayları da sürekli bu tarihe vurgu yaparak siyasal değerlendirmelerde bulundular.
Peki ne olmuştu bu tarihte:
Ankara’daki Büyük Millet Meclisi Kürtlere özerklik vermişti!
Öcalan, 15 Temmuz 2009 tarihinde avukatına şöyle diyordu:
“10 Şubat 1922 tarihinde Meclis’in gizli oturumlu 18 maddelik bir kararı var. Bu karar 64 ret oyuna karşılık 373 kabul oyuyla kabul edilmiş bir yasadır. Dikkat edilirse 64’e 373! Bu, Meclis arşivlerinde mevcuttur, devlet yetkilileri bunu biliyorlar. Bu kararla Kürdistan’a başta özerklik olmak üzere birçok hak tanındı.”
Öcalan yanlış biliyordu.
Kim yanılttı/images/100/0x0/55eaf0f9f018fbb8f8a09265
Öcalan’ı, BDP kurmaylarını ve Kürt yazarları yanıltan neydi?
Sıklıkla dillendirilen bu iddianın kaynağı, Ortadoğu uzmanı Robert Olson’un The Emergence of Kurdish Nationalism and The Sheikh Said Rebellion, 1880-1925 (Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları ve Şeyh Said İsyanı) isimli çalışmasıydı.
Olson kitabında, Meclis’teki Milli Savunma Komisyonu’nun Kürdistan’ın idaresini ilgilendiren bir yasa taslağı oluşturduğunu, bu yasa tasarısının 10 Şubat 1922’de Meclis gizli oturumunda görüşüldüğünü, 65 (bir başka sayfada 64) milletvekilinin ret oyuna karşılık 373 kabul oyuyla yasalaştığını ileri sürdü.
Olson’un kaynağı, İngiliz Dış İlişkiler Dairesi’nin arşivinde bulunan, dönemin Türkiye Büyükelçisi Horace Rumbold’un Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a çektiği (FO 371/7781 Doğu, E 3553/96/65, No: 308 arşiv numaralı) bilgi notuydu.
Olson iddiasını sadece İngiliz Arşivleri’nde bulduğu mektup ve eki üzerinden yapmıştı. Büyük Millet Meclisi zabıtlarına bakıp bakmadığına dair bilgi vermemişti.
Ancak bazı araştırmacılar bu iddianın üzerine “balıklama atladılar” ve “Meclis gizli zabıtları açıklansın” şeklinde isteklerde bulundular.
Aslında kayıtlar açıktı. O döneme ait gizli kayıtlar kitap bile oldu. İş Bankası Yayınları dönemin Meclis kayıtlarını 1985’te “TBMM Gizli Celse Zabıtları” adıyla 4 cilt çıkardı.
Fakat bu kaynakçayı da yeterli bulmayanlar oldu. Dediler ki, “Bu kayıtlarda 9 ve 11 Şubat kayıtları var; 10 Şubat yok; görüşmeleri yayınlamıyorlar.”
Oysa, 10 Şubat günü cumaya geliyordu ve o dönem cuma günleri tatildi. Dolayısıyla, cuma günleri herhangi bir Meclis oturumunun olmaması kural/tüzük gereğiydi.
Ayrıca: 9 Şubat 1922 tarihli oturum “157. ini’kat” ve 11 Şubat 1922 tarihli oturum ise “158. ini’kat” olarak geçmekte. Yani bir başka deyişle, arada herhangi bir kayıp oturum yok.
Demek neymiş, Büyük Millet Meclisi’nde böyle bir gizli oturum olmamıştı ve böyle bir özerklik kabul edilmemişti.
Durun, bitmedi. Sormak durumundayız, Kürtlere özerklik içeren ve İngiliz arşivlerinde bulunan 18 madde neyin nesiydi?
Önce maddelere bakalım...
Özerklik maddeleri
Madde 1: Büyük Millet Meclisi, Türk Milletinin, medeniyetin gerekleri doğrultusunda ilerlemesini sağlamak amacıyla, Kürt milleti için kendi milli gelenekleriyle uyum içinde bir özerk yönetim/muhtar idare kurmayı taahhüt eder.
Madde 2: Çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu havali için, Büyük Millet Meclisi’nin karar vereceği şekilde Türk veya Kürt olabilecek bir Genel Vali Vekili ve bir müfettişle birlikte, bir Genel Vali Kürt ahali tarafından seçilecektir.
Madde 3: Büyük Millet Meclisi, tüm Kürtler tarafından benimsenen ve onurlu bir geçmişe sahip deneyimli bir yöneticiyi Genel Vali olarak seçecektir.
Madde 4: Genel Vali üç yıl için atanacaktır. Bu dönemin bitiminde eğer Kürt Milletinin çoğunluğu, önceki Genel Vali’nin görevine devam etmesini istemiyorsa, yeni bir Genel Vali Kürt Milli Meclisi tarafından seçilecektir.
Madde 5: Genel Vali’nin Kürt ve Türk olması, Büyük Millet Meclisi tarafından karara bağlanabilirse de, seçim doğrudan doğruya Kürt Millet Meclisi tarafından yapılacaktır. Fakat Genel Vali, Genel Vali Vekili ve Müfettiş tayini hususu Ankara Hükümeti’nin tasdikine sunulmalıdır.
Madde 6: Kürt Milli Meclisi, Doğu vilayetlerinde genel oya dayalı seçimle oluşturulacak ve her Meclis üç yıl için seçilmiş olacaktır.
Madde 7: Genel Meclis Doğu Vilayetleri idaresinin gelir-gider bütçesini tetkik etme ile sivil ve idari memurların karışmış oldukları haksızlıkları soruşturma hakkına sahip olacaktır.
Madde 8: Meclis, ülkenin ilerlemesini ve refahını ilgilendiren kesin kararlar alabilecek ve bu kararların tamamı, Büyük Millet Meclisi tespitine bağlı olacaktır.
Madde 9: Özerk bölge sınırları karma bir komisyon tarafından belirleninceye kadar, Kürdistan İdari Bölgesi Van, Bitlis, Diyarbakır Vilayetleri, Dersim sancağı ve kimi kaza ve nahiyeleri içerecektir.
Madde 10: Kürdistan’ın yerel duruma uygun olarak bir yargı örgütü oluşturulacaktır. Bu örgüt şu an için yarısı Türk, diğer yarısı Kürt olmak üzere yetkin elemanlardan oluşacaktır.
Madde 11: Mecburi olan bütün mali katkılar, mahalli idarenin yetkisi dahilinde kaldırılacak; vergiler yılda bir kez ödenecektir. Vergiye tabi olacak net gelirlerin nispeti, Ankara Büyük Millet Meclisi ve Kürt Millet Meclisi mebuslarından karma bir komisyon tarafından tespit edilecektir.
Madde 12: Doğu Vilayetlerinde düzeni korumak amacıyla bir Jandarma Kolordusu oluşturulacaktır. Jandarmanın üst komutası gerekli görüldüğü sürece yüksek rütbeli Türk görevlilerin elinde olacaktır.
Madde 13: Türk Ordusu’nda bulunan Kürt subayları ve askeri, barış tesis edilip isteyen herkes kendi ülkesine dönünceye kadar halihazırdaki vazifelerini terk etmeyecektir.
Madde 14: Birinci Dünya Savaşı’ndan evvel ve sonra el koyulmuş bulunan tüm hayvan ve malzemenin kıymetinin takdiri ilk iş olacak ve en geç on iki ay içinde bedelleri ödenecektir.
Madde 15: Türk dili sadece Kürt Milli Meclisi’nde idari işlerde ve hükümet idaresinde kullanılacaktır. Bununla birlikte Kürt dili okullarda öğretilebilir ve yönetim, Kürt dilinin gelecekte hükümetin resmi dili olma talebine temel teşkil etmeyecek şekilde, bu dilin kullanılmasını teşvik eder.
Madde 16: Hukuk ve Tıp fakülteleri kurulması, Kürt Milli Meclisi’nin öncelikli görevi olacaktır.
Madde 17: Genel Vali’nin onayı alınmadan ve Büyük Millet Meclisi bilgilendirilmeden Kürt Milli Meclisi hiçbir vergi uygulamasına girişemez.
Madde 18: İlke olarak Büyük Millet Meclisi ile görüşülmedikçe ve onayı alınmadıkça, Kürt Milli Meclisi’ne hiçbir imtiyaz tanınamaz.
Nasıl yapmalı?
Sorumuzu yineleyelim:
Büyük Millet Meclisi’nde böyle bir yasa tasarısı görüşülmemiş ve geçmemiş iken bu 18 madde nereden çıkmıştı? Bu 18 maddeyi kim hazırlamıştı?
Şimdilik bilinmiyor. Bilinen ise, aynı taleplerin yıllar sonra tekrar gündeme getirilmesidir!
19’uncu yüzyılda Batı’nın Osmanlı’ya dayattığı “Tanzimat” bugünlerde karşımıza “Kürt Tanzimat’ı” olarak çıkarılıyor.
Bir saniye! Bu tespit nedeniyle yanlış anlaşılmak istemem; her konunun ve siyasal talebin konuşulmasından, tartışılmasından yanayım.
Yok sayarak, asarak, sürgüne göndererek, illegal yöntemlerle ya da Cumhuriyet’in kendi değerlerini hiçe sayan gerici dayatmalarla bu sorunun çözülemeyeceğini gördük.
Her hükümetin “Kökünü kazıdık” söyleminden bıktık.
Gerçeği tek yönlü görmekten vazgeçmeliyiz.
Demokratik bir çözümde uzlaşmalıyız.
Tarihsel korkuları yenmemizin, yalnızlaştırılmaya son vermemizin tek yolu sadece karşılıklı güvendir.
Biliyorum ki, Türk de Kürt de, kardeşliğe, özgürlüğe ve eşitliğe susamıştır.

Haberin Devamı

Osmanlı liberalleriyle Kürt şeyhler anlaştı: KÜRTLERE ÖZERKLİK

Haberin Devamı

NAKŞİBENDİ şeyhi Ubeydullah, her Doğu’lu şeyh/şıh gibi “Seyyid” olduğunu iddia ediyordu.
O dönemin şeyhlerini bugünün şeyhleri gibi sanmayın, elinde silah cephelerde savaşıyorlardı.
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’na katılmak için İstanbul’dan silah isteyen Şeyh Ubeydullah’a ABD’den alınan silahlardan 20 bin “Martini” tüfek gönderildi./images/100/0x0/55eaf0f9f018fbb8f8a09267
Şeyh Ubeydullah Ruslarla savaştı ama daha çok bölgedeki Ermeni köylerine saldırıp talan/yağma etmesiyle şikâyet konusu oldu. Ayrıca Osmanlı’dan aldığı silahları da iade etmeyip İran’da sattı.
Yetmezmiş gibi Şeyh Ubeydullah, “savaşta gösterdiği yararlılıktan” dolayı İstanbul’dan para, nişan istedi.
Sonunda “Vay sen misin beni ödüllendirmeyen” diyerek 1879’da ayaklandı. Yenildi.
Peki sonra ne oldu dersiniz, Şeyh Ubeydullah’a 20 bin kuruş maaş bağlandı! Fakat Hicaz’a sürüldü ve 2 yıl sonra öldü.
Poştnişi dört oğlundan Şeyh Abdulkadir oldu.
Oğul Seyit Abdulkadir İstanbul’a taşındı.
1908 Temmuz Devrimi’nden sonra Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti’ni kurdu.
Osmanlı Ayan Meclisi üyeliğine seçildi.
Liberal, dinci ittifakın partisi, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın kurucularından oldu. Parti yönetiminde yer aldı.
Damad Ferid Hükümeti’ne Şûrayı Devlet Reisi olarak girdi.
Bu süreçte, Kürdistan Teali Cemiyeti, Kürt Neşr-i Maarif Cemiyeti, Kürt Talebe Heyvi Cemiyeti, Kürt Kadınlar Teali Cemiyeti ve Kürdistan Teşrik-i Mesai Cemiyeti’nin kurulmasına öncülük etti.
İstanbul Caddebostan’daki evi Kürt önde gelenleriyle dolup taştı.
Bu ev tarihi bir görüşmeye de ev sahipliği yaptı:
Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile Kürdistan Teali Cemiyeti arasındaki anlaşma burada imza edildi: Kürtlere Özerklik!
İngilizlerin bilgisi dahilinde yapılan toplantıya cemiyet adına Başkan Şeyh Abdulkadir ve üyelerden Said ve Mehmed Ali katılırken, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’ndan Konya mebusu Zeynelabidin, Karesi Mebusu Vasıf ve Mustafa Sabri katıldı.
Yapılan anlaşma şöyleydi:
“Çoğunlukla Kürt kavminin oturduğu memleketle, siyaset yönünden İslam Halifeliğine ve Osmanlı saltanatına bağlı olmak koşuluyla, bütün halkın çoğunluğunca seçilen bir yönetimin başlığı altında özerk bir yönetime sahip olacaktır.”
Özerklik anlaşması yapıldı ama Şeyh Abdulkadir bununla yetinmedi. İngilizlerle gizlice anlaşıp bağımsızlık yönünde lobi yapmaya başladı. Bu durum İstanbul Hükümeti’ni bile rahatsız etti. Şeyh Abdulkadir ve cemiyetin üyeleri Emin Ali Bedirhan, Mevlanzade Rıfat, Yüzbaşı Emin Babıâli’ye çağrıldılar. Bahriye Nazırı Avni Paşa yabancı devletlerle görüşme yetkisinin sadece hükümette olduğunu ve bağımsız bir Kürdistan kurma teşebbüsünden duydukları rahatsızlığı uygun bir dille anlattı.
İngilizleri arkalarına almış cemiyet üyeleri pervasızdı. İstanbul Hükümeti’nin Doğu Anadolu’yu Ermenilere peşkeş çektiğini söylediler.
Ayrıca Wilson prensiplerine göre her topluluğun kendi refahı için çalışmaya hakkı olduğu, Kürtlere özgürlük ve güvenlik sağlayacak tek devletin İngiltere olduğuna inandıkları için İngilizlerle görüştüklerini belirttiler.
Yer yer seslerin yükseldiği toplantıda, dönemin ünlü liberal gazeteci yazarı Mevlanzade Rıfat, Türklerin kendi başlarının çaresine bakamazken nasıl Kürtlere özerklik sağlayabileceğini sordu.
Bağırılıp çağrıldı ama sonunda toplantı, Kürt bölgelerine Kürt Valiler ve Kürt memurların atanması kararının alınmasıyla bitti.
Şeyh Abdulkadir yine de İngilizlerle görüşmeyi sürdürdü, ancak artık bağımsızlıktan vazgeçmiş yine özerklik yanlısı olmuştu. Fakat bu “dönekliği” Kürt hareketini böldü.
Aslında Kürt hareketi o yıllarda paramparçaydı, Anadolu’da bağımsızlık meşalesi yakan Mustafa Kemal’in yanında olan Kürtler de vardı. Unutmayınız ki, Erzurum Kongresi’nin 54 delegesinin 32’si Kürt’tü.
Uzatmayayım.
Bugün Erzurum Kongresi’ndeki Türk ve Kürt kardeşliği yeniden kurulabilir. Yeter ki her iki taraf da sorunun çözümünü bu topraklar içinde arasın.

 

Yazarın Tüm Yazıları