Ton balıklı sandviç belleği güçlendirir mi?

Televizyonda keyifle izlediğim mükemmel bir sit-com var. Tam bir stres savar: “Türk Malı”.

Dizinin geçen hafta yayınlanan bölümünde Abiye Hanım (Binnur Kaya) ertesi gün yapılacak reklam çekimi için elindeki metini ezberlemeye çalışan Erman’a (Şafak Sezer) belleğini güçlendirmek amacıyla “ton balıklı sandviç” hazırlamayı teklif edince “işte budur!” dedim. Demek ki balığın ve omega-3 yağlarının faydaları konusunda epeyce mesafe almışız...
ıster balıktan (ton balığı, sardunya, lüfer, palamut, hamsi fark etmiyor), isterseniz ceviz veya keten tohumundan bedeninize giren her omega-3 yağının belleğinizi güçlendireceği kesindir.
Bu köşeden hamile kadınların, bebeklerin, küçükler ve gençlerin omega-3 desteği kullanmaları yönündeki çağrılarımın nedeni de budur.
Aslında hangi yaşta olursanız olun vücudunuza daha fazla omega-3 desteği kazandırdığınız takdirde beyninizin, özellikle belleğinizle ilgili fonksiyonları yönünden size teşekkür edeceğinden hiç kuşkunuz olmasın!

B12 ÇOK ÖNEMLİ

Belleğin yiyip içtiklerinizle ilişkisi yalnız omega-3 yağlarıyla da sınırlı değil. B12 vitamininden yeteri kadar faydalanmadığınız zaman da belleğiniz yorgun düşüyor. B12 vitamin seviyeniz azaldıkça belleğiniz zayıflıyor. Bu soruna daha çok vejetaryen beslenen gençler ve yaşlılarda rastlanıyor.
Belleği güçlendiren diğer vitaminler arasında folik asit ve B6 vitamini de var. Bellek dostu minerallere gelince...
Demir bunların en önemlisi ama belleğimi güçlendireyim diye sakın ilave demir desteği almaya falan kalkmayın. Çünkü demirin fazlası da ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor.
En iyisi düzenli ve dengeli beslenerek özellikle haftada 2-3 kez kırmızı et yemeyi ihmal etmeyerek yeteri kadar demiri ve B12’yi vücuda kazandırmak gibi görünüyor.

ANTİOKSİDANLARI UNUTMAYIN

Antioksidanlar yönünden zengin olan yiyeceklerin özellikle renkli ve taze sebze ve meyvelerin belleğe iyi geldiği de aklınızda olsun. Siyah üzüm, siyah erik, çilek, kırmızı pancar, böğürtlen, kiraz, kızılcık, havuç, nar, kırmızıbiber (tazesi daha etkilidir), soğan, sarmısak bellek dostu sebze ve meyvelerin en önemlileridir. Bu listeye elmayı, kayısıyı, şeftaliyi ve nektarini, portakal ve muzu da eklemeyi unutmayın.
Ayrıca sık ve az yemeye, aç kalmamaya, öğün atlamamaya, hipogliseminiz varsa kontrol altında tutmaya, kan şekerini çabuk ve aşırı yükselten yiyeceklerden (beyaz ekmek, patates, şeker, mısır) uzak durmaya özen gösterin.

Yemeğinizi nasıl pişiriyorsunuz?

Eğer doğru pişirme yöntemleri kullanırsanız, yemeklerden kazandığınız sağlık yararı daha fazla olacaktır.
Özellikle vitamin, mineral ve omega-3 kaybını azaltmak istiyorsanız, kullandığınız pişirme tekniği önem kazanıyor. Çünkü C vitamini, bazı B vitaminleri ve omega-3 yağları gibi yağlar pişirme esnasında önemli oranda tahrip olabiliyor.
Ayrıca yine yanlış pişirme teknolojileri yiyeceklerin içindeki trans yağ oranını artırabiliyor. Mutfak ürünleri üreten bazı firmalar son yıllarda bu konuda daha dikkatli olmaya başladı. Bazıları (mesela Tefal) yiyecekleri daha sağlıklı pişirme konusunda oldukça güzel ürünler geliştirip bunları tüketiciye sunuyor.
Geçen yıl satışa sundukları “bir kaşık yağ ile bir kilo patates pişirebilirsiniz” sloganıyla yola çıkan “Actifry”, bu serinin ilk örneğiydi. Aynı firma şimdi çok özel bir düdüklü tencere daha geliştirdiğini ve bu tencerede pişirilen yemeklerin vitamin içeriklerinin ciddi oranda korunduğunu ileri sürüyor.
“Nutricook” adı verilen bu yeni pişirme tekniği özellikle sağlıklı beslenme konusunda dikkatli davranan herkesin ilgisini çekecek gibi görünüyor.

BELLEK DOSTU BESİNLER

* Balık
* Ceviz/fındık/badem
* Yaban mersini
* Siyah üzüm
* Kırmızı soğan
* Havuç
* Avokado
* Susam ve çörek otu
* Kırmızı et
* Çilek/kiraz/böğürtlen
* Muz
* Kayısı/nektarin/şeftali
* Kırmızı pancar
* Kırmızılâhana

Testosteron azlığı belleği zayıflatıyor

Güçlü bir bellek, cinsellikle, özellikle yeteri kadar hormona sahip olmakla da yakından ilgili. Erkeklerde testosteron, kadınlarda östrojenin azalması bellek kaybını hızlandırıyor.
Özellikle erkeklerde testosteronun azlığı bellek bakımından ciddi bir sorun haline gelebiliyor. Bu erkeklerin başka sorunları da var:
Halsiz ve yorgun olmaya eğilimliler, daha çabuk öfkelenip çabuk sinirleniyorlar, çabuk küsüyorlar, çalışma istekleri yavaş yavaş azalıyor, hatta depresif bir ruh yapısı bile ortaya çıkabiliyor.
Son zamanlarda Cambridge Üniversitesi’nde yapılan bazı çalışmalar, testosteron seviyesi düşük erkeklerde kalp krizi geçirme riskinin de arttığını gösterdi. Bu nedenle düşük testosteronlu erkekleri fazla üzüp sinirlendirmemekte fayda var.

“Bu yaştan sonra” da egzersiz yapılır!

Yaşlılar, hatta kalp hastalığı, yüksek tansiyonu (hipertansiyon), şeker hastalığı (diyabet) ya da eklem iltihabı (artrit) olanlar da egzersiz yapabilir. Doktor kontrolü sonrası, uzman görüşü alınarak seçilen ve uygulanan egzersizler sayesinde sağlık sorunları hafifletilebilir.
Akıl başta, kuvvet kasta
Yaş ilerledikçe hem kas kütlesi hem de kuvveti azalır. Aerobik kapasite denilen dokuların oksijenden yararlanabilme becerisi düşer. Başta kalp ve damarlar olmak üzere bütün organ ve sistemlerde yapısal ve işlevsel değişimler ve kayıplar ortaya çıkar. Bu kayıpları yavaşlatmada aktivite veya egzersiz son derece etkili olur.
Egzersizin yaşla ilişkili bedensel değişiklikleri engellemede çok önemli yararlar sağladığını gösteren pek çok bilimsel çalışma var. Düzenli egzersiz, kas kütlesini ve gücünü artırır. Kirişleri (tendon) esnetir, eklem ve kemikleri güçlendirir.
Dengeyi, belleği, uykuyu iyileştirir. Yaşlanma ile gelişen depresyonu önler. şeker ve kan basıncı yükselmelerini kontrol altına almayı kolaylaştırır. Özetle, ileri yaşlarda başlansa bile planlı egzersiz yapmak yaşam kalitesini artırır, yaşam süresini uzatır.
Kaş yaparken göz çıkarmadan
Önemli olan, faydalı olabilecek ama zarar vermeyecek egzersizleri doğru olarak belirleyebilmektir. Yaşlılar için hazırlanacak egzersiz programları, ciddi bir uzmanlık ve deneyim gerektirir.
Kişiye özel egzersiz planı hazırlanırken o kişinin hem kas-kemik yapısı hem de kalp-damar sistemi başta olmak üzere tüm bedensel ve ruhsal özellikleri dikkate alınmalıdır. Yürüyüş, yüzme ve uygunsa bisiklete binme gibi aerobik egzersizler ile germe ve direnç egzersizleri tercih edilebilir.
En az beş dakikalık ısınma ve program sonunda soğuma egzersizi iyi ayarlandığında en etkili anti-aging ilaçtan daha fazla yarar sağlayabilir.
Egzersiz sırasında nefes darlığı, göğüs ağrısı, denge bozukluğu, bulantı, çarpıntı, kas ve eklem ağrılarının ortaya çıkması programa derhal ara verilmesini ve doktora danışılmasını gerektirir. Dr. Evren ALTINEL

Smear sonuçlarının yorumlanması


Pap smear testi yaptığımız bütün kadınların eline geçen sitoloji raporlarının iyi yorumlanması gerekir. 2001 yılından beri smear sonuçlarının standardizasyonu için kullanılan Bethesda sistemine göre üç ana kategori vardır, bazılarının ise alt kategorileri vardır.
1- Negatif sonuçlar: Kanser, kanser öncesi gibi bulgular yoktur, bazen enfeksiyon bulguları veya reaktif hücre değişiklikleri olabilir.
2- Epitel hücre bozuklukları: Burada rahim ağzında kanser veya kanser öncesi değişiklikler olabilir.
a) ASCs: Bu terimde hücrelerde anormallikler olabilir ama bunların enfeksiyon, tahriş veya kanser öncesi olup olmadığı belirlenemez ve iki alt grupta değerlendirilirler:
* ASC-US: Çoğunlukla kanser öncesi lezyon değildir. Bazen 4-6 ayda testin tekrarı istenir, bazen de rahim ağzı kanseri yapan HPV virüsünün varlığı araştırılmak istenir ve HPV-DNA testi yapılır. Eğer yüksek riskli HPV bulunmuşsa, kolposkopi denilen mikroskopla rahim ağzının yakından incelenmesi, gerekirse biyopsi yoluna gidilir.
* ASC-H: Bu durumda yüksek dereceden bir değişiklik ekarte edilemez ve kolposkopi-biyopsi yapılması gerekir.
b) SILs: Yüksek veya alçak dereceli değişiklik olarak iki alt kategoriye ayrılır ve kolposkopi önerilir. Çoğunluğunda HPV pozitiftir, DNA testi önerilir ve yüksek dereceli olanları tedavi edilmelidir. Düşük dereceliler bazen kendiliğinden iyileşebilir.
Kanser, adenokarsinom, atipik glandüler hücreler: Mutlaka daha ileri tetkik ve tedavi gerektirir.
3- Diğer malign tümörler: Bu kategoride malign melanom, lenfoma gibi rahim ağzını nadiren etkileyen kanser formları söz konusudur.
Dr. Erhan CANKAT
Yazarın Tüm Yazıları