Çocuğunuz okulda ne yiyip içiyor?

Çocuğunuz okula başladığı andan itibaren beslenmesi sizin kontrolünüzden çıkar.

Haberin Devamı

Çünkü bir-iki ara öğünün yanı sıra en az bir ana öğününü (öğle öğününü) evin dışında yemeye başlar.

Eskiden ana öğünler okul etrafındaki sandviççi büfelerinde geçiştirilirdi. Çok şükür şimdi çoğu okulda öğle yemeği veriliyor. ışte bu nedenle çocukların ev dışında (özellikle okul yaşamlarında) ne yiyip içtiklerini de iyi kontrol etmek zorundasınız. Bunun yolu da aile-okul işbirliğinden geçiyor.

Beslenme sorunları aslında ilkokuldan çok daha önce “yuva”larda başlıyor. Beslenme uzmanlarına göre beslenme problemleriyle karşılaşma olasılığı yuvalarda okullardan daha fazla. Çünkü bu yaşlardaki çocukların beslenmesi daha yakın ilgi ve bilgi gerektiriyor.

Yuvaların çoğunda yeterli beslenme organizasyonu bulunmuyor. Bu nedenle yuvaya giden çocukların ne yedikleri, ne sıklıkta yedikleri, ne miktarda yediklerini iyi araştırmak gerekiyor. Hatta biraz zaman ayırıp bir öğünü yerinde izlemek, gözlemek, yani bir “olay yeri keşfi yapmak” en iyi yol gibi görünüyor.
Böyle bir yaklaşım size o yuvanın hijyenik koşulları, işletim tarzı ve genel yaklaşımı hakkında da bilgi vereceği için önemli.

ALKIŞLANACAK KARAR

Okullarda verilen yiyeceklerin son zamanlarda eskisinden daha sağlıklı hale geldiğini söyleyebiliriz.

Okul yönetimleri ve ailelerin bu konuda daha duyarlı hale geldiği de kesin. Hatta bazı okullarda beslenme
uzmanları var.

Mutfağında, menü planlamasında gıda mühendisliği eğitimi alan gençlerden yararlanan okulların sayısı her gün biraz daha artıyor. Bunlar gerçekten iyi gelişmeler.
Yeni uygulamaya konulan “beslenme dostu okul” kampanyası da mükemmel bir karar.
Okullarda gazoz-kolalı içecek satışının yasaklanması, fast food yiyecek satışının sınırlanması çok yerinde kararlar. ılgilileri kutluyor, teşekkür ediyorum.
Hijyen koşullarının da eskiye oranla daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Ama hijyenik koşulların ve beslenme standartlarının mükemmel olduğunu söylemek fazla iyimserlik olur.

DAHA ETKİLİ YOLLAR VAR

Okullarda yaşanan sorunların başında yiyecek-içecek temin edilen otomatik makineler ve ciddi kontrol edilmeyen kantinler, büfeler geliyor.
şeker, bisküvi, gazoz, kolalı içecekler, gofret, şekerleme ve benzeri atıştırmalar yani besin değeri olmayan pek çok abur cubur okullarda ve okul çevresindeki büfelerde satılıyor.

Yani sağlığa faydasız, hatta zararlı olabilecek yiyecek ve atıştırmalar okullarda bulunmasalar bile hemen yandaki büfe ve dükkânlardan temin edilebiliyor. Bu ve benzeri yiyeceklerin, fast food gıdaların (kızarmış patatesler, burgerler ve benzerleri) okullarda satılmasını yasaklayan kurallar bazı ülkelerde yıllardır işliyor.

Bana sorarsanız, okul çevrelerinde uygulanan “içkili dükkân -mesela birahane- açma yasağı” bu tür gıdaları satan yerler için de uygulanabilir.

Özetle, çocuk ve gençlerin beslenme sorunlarının çözümünde yuva ve okul yönetimlerinin, okul aile birliklerinin yapması gereken çok önemli işler var.

Haberin Devamı

Ev sofralarını yeniden kuralım

Haberin Devamı

Son zamanlarda sık yapmaya başladığımız yanlışlardan biri de geleneksel sofra kültürümüzü ihmal etmek...

Eskiden yemek zamanı herkes evde olurdu. Sofralar ailelerin buluşma yerleriydi. Çoğu sorun sofralarda çözümlenir, pek çok konunun eğitimi sofralarda gerçekleşirdi.

Yani yemek sofraları sadece bedensel doyum yerleri değil, ruhsal doyumun ve sosyalleşmenin de mekânlarıydı. Her evde yemeklerin hangi saatlerde yeneceği bile belliydi. Herkes o saatte evde olmaya çalışır, sofrada yerini alırdı.

Son yıllarda bu alışkanlık önemli ölçüde zayıfladı. Aynı evde olsalar bile çocuklar ve ailenin diğer üyeleri ayrı odalarda, ayrı masalarda, kimi televizyonda dizi izleyerek, kimi internette sörf yaparak, kimi bilgisayar oyunları oynayarak ya da ders çalışırken yemeğini yiyor.

Bu yanlış, sofraların sağladığı dengeli beslenmeyi de, ruhsal doyumu da, sosyal paylaşımı da azaltıyor.

İmkan ölçüsünde sofralarımızı yeniden güçlendirmek, kalabalıklaşmak zorunda olduğumu aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.

Haberin Devamı

Ev yapımı yemeklere dönelim

Hızlanan yaşam tarzımız koşuşturmaya dönüştükçe, ev yemekleri hazırlamak için zaman bulmak da güçleşti. Konserve gıdalar, donmuş yemekler, fast food yiyecekler, sipariş pizzalar, hazır köfte ve sosislerin sofralarımıza daha fazla girmeye başlamasının nedeni de işte bu zamansızlık problemi.

Bu problemin eskiye oranla daha fazla kolalı-gazlı meşrubat tüketmemize yol açtığı, mis gibi ev böreklerinin, açma ve poğaçalarının yerine pastane, fırın işi, trans yağ yüklü, lezzetsiz unlu gıdaların almasına sebep olduğu da unutulmamalı.

Reflü, gastrit probleminin çocuklarda bile görülmeye başlamasının, 5-6 yaşındaki çocukların bile göbek bağlamasının nedeni ayranı gazoza, limonatayı enerji içeceğine çeviren yanlışlarımızdır.

Evde hazırlanan yemekler yalnızca daha lezzetli değil, vitamin, mineral ve antioksidan bakımından da daha zengindir. ıçindeki yabancı maddelerin sağlığa zararlı katkıların oranı daha düşüktür.

Kalori içerikleri daha düşüktür. Sebze, bakliyat ve tahıl oranları daha tatmin edici düzeylerdedir.

Ev yapımı yemeklere ve içeceklere yeniden dönmenin bir yolunu bulmak zorundayız.

Yazarın Tüm Yazıları