Gündemde olmaktan rahatsızız

Güncelleme Tarihi:

Gündemde olmaktan rahatsızız
Oluşturulma Tarihi: Şubat 05, 2010 00:00

Özel çalışma odasında Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu, Yazı İşleri Müdürü Tufan Türenç ve Metehan Demir’i ağırlayan Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, “Ekim ayından beri sürekli gündemdeyiz ve gündemin tepesinde olmaktan rahatsızız” dedi.

Başbuğ, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Arslan Güner’in de hazır bulunduğu söyleşide, sorulara özetle şu yanıtları verdi:

TSK bir şekilde sürekli gündemde. Dağlıca baskınından bu yana hatta. Kurumun hedefte olmasından rahatsızlığını ifade ettiniz ama bu rahatsızlık neden kaynaklanıyor? Sorun nerede?

/images/100/0x0/55eb6c41f018fbb8f8c01d08
Evet, sürekli Türkiye’nin gündemindeyiz. Ama şu nedenle, ama bu nedenle. Ama haklı, ama haksız. Ben hiçbir zaman TSK’nın sürekli gündemde olması hep haksız nedenlere dayanıyor diyecek de değilim. Tabii ki biz gerçekten Silahlı Kuvvetler’in sürekli Türkiye’nin gündeminde olmasından gündemin hep tepe noktasında olmasından rahatsızız. Çünkü bunun TSK üzerine etkisi oluyor. Bu etkiyi yadsıyamam. O zaman olaya nasıl bakacağız? Bir kere önce şunu soracağım: Silahlı Kuvvetler olarak benim hatam var mı? O halde bize düşen TSK’nde hata yapılmasını asgariye indirmek.

Halkımız TSK’da hata yapanı kabullenemiyor

Kimseye yargı sonuçlanmadan da, ‘şu suçludur, şu suçsuzdur’ demememiz lazım. Ama bazen öyle oluyor ki, benim bir subayım akaryakıt kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla tutuklanıyor. TSK deniliyor. Büyük bir ordu, bu ordunun içinde de bazen hata yapanlar olabiliyor. Ama bunu mümkün olduğunca asgariye çekmemiz lazım. Sorun burada zaten. Bir tarafta deniliyor ki TSK büyük bir kurumdur hata yapanlar olabilir. Önemli olan hatayı en aza indirmek. Güzel ama bu olayı çözmüyor.

Sorun içinizde hata yapanların temizlenmesi değil mi sadece?

Buradaki önemli nokta şu: Silahlı Kuvvetler’de kişilerin yaptığı hatalar kişiler sınırında kalmıyor maalesef. Kişilerin yaptığı hatalar kuruma mal ediliyor. Bu algı oluşuyor, bunu engelleyemiyorsunuz. Bizim halkımız TSK’dan hata yapan insanların çıkmasını kabul edemiyor. Silahlı Kuvvetler’de kişisel hatalar da olsa bu kişisel boyutta kalmıyor, kurumsallaşıyor. Bazen bu normal oluyor, çoğu zaman da bu şekle getiriliyor kasıtlı olarak.

Araştırmada o soru öyle mi sorulmalıydı

Kim kasıtlı bir şekilde bu hale getiriyor?

Kimi medya tarafından, medyanın bir kısmı tarafından. Bazı kişiler tarafından. ‘Kurumları yıpratayalım, kişisel hatalar olabilir’ demek güzel de, bazen o noktaya getiriliyor. Bu bizi rahatsız ediyor, etkiliyor hakikaten. Mesela size bir kamuoyu araştırmasından bahsedeceğim. Medyada yer aldığı için kamuoyu araştırması yapıldı dikkate almayalım diyemeyiz. Araştırmayı yapan kurum ciddi bir kurum. Kamuoyu araştırmasında o soru öyle mi sorulmalıydı, bilmiyorum. Yanılmıyorsam araştırma Ocak başında yapılmış. Soru şu: ‘Başbakan Yardımcısı Arınç’a suikast iddiaları orduya olan güveninizi azalttı mı?’ Böyle mi sorulmalıydı bilmiyorum. Tabii, bu soru böyle sorulduğu takdirde tabii ki negatif bir sonuç çıkar. Olay ne zaman olmuştu? 19 Aralık’ta oldu. Ama o kadar çok konuşuldu ki. Biz Silahlı Kuvvetler olarak her gün konuşamayız ki. Neticede yargıda olan bir konu. O kadar süreçte kalıyor ki, gerçeklerle algılar birbirine karışıyor. Böyle de bir sual sorarsanız tabi ki olumlu yanıt çıkmaz. ‘Sizin orduya olan güveninizi azalttı mı?’ diyor. Sorun burada zaten. Soru kuruma yöneltiliyor. Bizim sıkıntımız bu. TSK sürekli gündemde tutulabilir. Tabii haklı nedenlerle bir şey varsa. Ama hep haklı nedenlere mi dayanıyor, haksız nedenlere de mi dayanıyor. Süresi acaba ne kadar doğru?

TSK üzerinden siyaset yapılması doğru değil

Sizi gerçekten rahatsız eden nokta ne?

Biz gereksiz olarak medyanın gündeminde yer almaktan rahatsızız. Burada biraz daha herkesin dikkatli olmasının uygun olacağını düşünüyorum. TSK hiç yer almayacak gibi bir şeyimiz de yok. Son günlerde hakikaten çok gündemdeyiz. Ekim ayından beri devamlı gündemdeyiz.

Sivil asker ilişkileri konusunda TSK’nın görüşü nedir? Bu konuda, siyasetin içindeler diye eleştirenler var.

Ben özellikle sivil-asker ilişkileriyle ilgili Silahlı Kuvvetler’in görüşünü Harp Akademileri’nde geçen sene yaptığım konuşmamda örneklerle biraz açmaya çalıştım. Onun için o kapsamda orada söylediklerimin arkasında durarak şunu da açıkça söylemek istiyorum.
Bu çok önemli: TSK’nın siyaset içinde olması ne kadar doğru değilse, TSK üzerinden siyaset yapılması da o kadar doğru değil.

Özel bir durum keşke yaşanmamış olsaydı
/images/100/0x0/55eb6c41f018fbb8f8c01d0a


Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan’ın 2007 Kasım’da GATA’da yatan Nejat Uygur ve eşini ziyaret etmesine türbanı nedeni ile izin verilmemesi ile ilgili çok kırgın. Hatta, bu konudaki hassasiyetini zamanında askeri makamlara da iletmiş. Bu konu gündemde çok yoğun tartışılıyor. Herkes TSK’nın başındaki isim olarak bu konuda ne söyleyeceğinizi merak ediyor.

Evet. Bu konu çok gündemde. Sayın Başbakan’ın eşinin GATA’yı ziyareti konusunda bir şeyler söylenmesi kanaatindeyim. Tabii bu olayda aslında ben baktığım zaman Sayın Başbakan’ın eşi var olayda. Çok sevdiğimiz saydığımız bir sanatkar Nejat Uygur var. Ki o da bir asker çocuğuymuş. Bir de tabii ki Sayın Nejat Uygur’un eşi var. Şimdi üçü olayın odağında. Açıkça söyleyeyim, bu özel bir durum. Altını çizmemiz lazım. Bu nedenle de, bu özel durumlarda olaylara insani boyuttan bakmak doğru olur diye düşünüyorum. Dolayısıyla bu olay, tabii bu kapsamda özel de olduğu için gerçekten insani boyut içeriyor.

Peki, insanı boyuttan bakınca bunu savunmak kolay mı?

Değil? Bunu da açıkça ifade etmek istiyorum. Keşke o şekilde bu olay yaşanmasaydı. Keşke o olay yaşanmasaydı. Bu çok özel bir olay genellenecek bir olay değil. Kimseyi de suçlamak istemiyorum. Bazen olaylara karar verirken o andaki şekli de bilmek lazım. Olayda Sayın Başbakan’ın eşi de üzülmüştür. Belki de en çok üzülen Uygur’un eşidir.

Savunmak mümkün değil

Peki, tamamen konuyu netleştirmek için soruyoruz. Yani, keşke girebilse miydi, diyorsunuz?

Keşke olmasaydı. Keşke bu olay yaşanmasaydı. İnsani boyuttan bakarsak bu olayı bugün savunmamız mümkün değil.

Askeri savcılar tamamen bağımsız

Balyoz darbe planı günlerdir Türkiye’nin gündeminde. Orgeneral Çetin Doğan’ın yönettiği bir seminerde korkunç senaryoların konuşulduğu iddiaları ortada dolaşıyor. Bu iş nereye gidecek?

Bahsi geçen plan semineri konusunda basında çok şey yazıldı, çizildi. 1. Ordu Askeri Savcılığı tarafından da konuyla ilgili soruşturma başlatıldı. 25 Ocak’ta soruşturma sürecine başlandı. Altını çizmekte yarar görüyorum. Silahlı Kuvvetler’i ilgilendiren boyutuyla ilgili, askeri savcılar tamamen bağımsızdır. Tabii, askeri savcılığın yaptığı soruşturma kapsamında plan semineri çerçevesinde basında yer aldığı iddia edilen bir plan var malum. Askeri Savcılık haklı olarak basına yansıyan bütün dökümanları da istemiş.

Soruşturma sonucu ne zaman belli olur?

Savcılığın dökümanları incelemesi doğal olarak biraz bizim tahminlerimizden fazla zaman alacak gibi gözüküyor. Çünkü binlerce sayfa. Sabırlı olmak gerekiyor. Bekleyeceğiz, soruşturma bitsin. O zaman her şey anlaşılır.

O ifadeyi kullanmadan birkaç şey söyleyeyim

Sayın Başbakan Erdoğan’ın, sizinle işbirliğini kastederek, ‘paslaşıyoruz’ ifadesi oldu. Hükümet ile yani sivil otorite ile ilişkileriniz nasıl?

Ben tabii o ifadeyi kullanmadan bu konuda birkaç şey söylemek istiyorum. Sayın Başbakan’ın geçen Pazar günü yaptığı konuşmada geçen bir cümle bu. Benim ilişkilere bakış şeklim şudur: Genelkurmay Başkanı olarak yetki ve sorumluluklarım neyi gerektiriyorsa artı bir devlet adamlığı nasıl davranmamı gerektiriyorsa ben o şekilde hareket ediyorum. Çünkü ben aynı zamanda bir devlet adamıyım. İlişkilerin yürümesinde bugüne kadar hep böyle baktım. Bundan sonra da bu şekilde devam edeceğim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!