Ayşe Arman röportajından öğrendiklerim

Kendini anlatmak çok ama çoook zormuş.

Haberin Devamı

Çünkü çıplak hissediyorsun, “niye anlatayım ki şimdi tüm hayatımı” duygusu gelip çöreklenebiliyor üzerine.

Bir de boru değil, röportajı yapan Ayşe Arman. Yayınlanacağı yer Hürriyet Pazar!

İlk başta bu çalkantıyla geriliyorsun, ama sonra da alışıyor ve başlıyorsun çatır çatır anlatmaya... Tuhaf yani. 

Anlattıklarını röportajda okuduğunda, hele hele başlıkta gördüğünde ise şöyle hissediyorsun: “Vay be, ne iri laflar etmişim.”

Çünkü konuşurken farkında değilsin, coşabiliyorsun. Labada lubada konuşuyorsun. Bir de Ayşe her şeyi merak ediyor, bodoslama sorudan soruya atlıyor. Sen de kaptırıyorsun kendini doğal olarak... 

Ayşe’nin zamanının çok değerli olduğunu da öğrendim röportajda.

Tamam, hepimizin vakti değerli. Ama onun yetişmesi gereken bir Dubai uçağı varsa günün sonunda, vakti daha da değerli olabiliyor.

Seninle röportaj yapıyor, derken araya başka bir yere verdiği röportajın fotoğraf çekimi giriyor. Hop o bitiyor, bizim fotoğraf çekimimiz başlıyor.

Yetmedi, oradan taksiye atlayıp LÖSEV için yapacağı röportaj-konuşmasına zıplıyor. Ve aralarda kıyafet değiştiriyor!

Tüm bunları da maksimum hızla yapıyor. 

Sonuç? Ayşe Arman’a teşekkürler, çok iyi iş olmuş.

Artık bir romantik isyankâr bir de ben diyorum! (Burada gülüyoruz keh keh!)

Fotoğraflar için de Emir Sarısaç’a bravo.

Bizi bir anda Akaretler’de bulduğu Vakko Wedding mağazasının nostaljik arabasının tepesine çıkardı ve orada çekti. Aklımızda bambaşka şeyler varken...

Hepsi de nefis kareler oldu. Yakın geleceğin en iyi fotoğrafçılarından biri olacak Emir, bunu da yazın bir kenara...

Haberin Devamı

Farklı bir havaalanı kitabı

Havaalanları oldum olası ilgimi çeker.

Ama nasıl? Uçaktan iner inmez bir an önce kurtulmak isterim. Uçağa binmeden önce ise havaalanında vakit geçirmek keyiflidir.

Bir anda dış dünyayla bağlantını koparırsın, gevşersin. Yolculuğa, varacağın yere odaklanırsın.

Telefonla arkadaşlarını arayıp gün içinde hiç yapmadığın, ama ihtiyaç duyduğun geyik konuşmalardan birini yaparsın.

Mağazalara girip normalde hiç almayacağın, hiç ihtiyacın olmayan bir şeyi alıp çıkarsın.

Bir kafeye oturur, delice yer-içersin. Eğer ferah, büyük, gürültüsüz bir havaalanıysa; keşfe çıkarsın. Orada burada ne var ne yok bakarsın.

Gözlemci biriysen, oturduğun yerden gelip geçen insanların hal ve tavırlarını kafanda analizlersin.

Hatta flörtözsen, küçük flörtlere yelken açarsın, göz göze gelirsin ya da gözlerini kaçırırsın.

Bu yüzden olsa gerek, ünlü ısviçreli yazar Alain de Botton’ın “Havaalanında Bir Hafta” kitabını bir solukta okudum.

Botton’a Londra Heathrow Havaalanı’nda bir hafta geçirmesini teklif etmişler. Havaalanı hakkında bir kitap yazması için...

Üstelik istediğini istediği gibi yazma konusunda da özgür bırakmışlar.

Ve Botton da seve seve teklifi kabul etmiş ve bir hafta Heathrow’da yaşamış.

Her yere geçiş izni olduğu için de elini kolunu sallayarak dolaşmış havaalanı içinde.

Botton’ın kitabındaki havaalanı izlenimleri ilginç başlıyor, hatta yer yer yazar matrak tespitler yapıyor, ama ortalara doğru biraz sıkıyor.

Yine de meraktan bitiriyorsun kitabı, bir uçak yolculuğu öncesi alın okuyun. ıyi geliyor.

Haberin Devamı

Atatürk Havaalanı’nda bir hafta!

Alain de Botton’ın kitabını okuduktan sonra gelen ilham kaçınılmazdı. Ben de Atatürk Havaalanı’nda bir hafta yaşamalıydım!

Ve o bir haftanın sonunda yaşadıklarımı, yaptığım röportajları, kısacası tüm izlenimlerimi de buradan sizinle paylaşmalıydım. Evet, Alain de Botton’dan esinlenmiştim, hatta fikri çalmıştım, artık ne derseniz deyin. Ama o bir yazar, üstelik felsefe eğitimi almış bir yazar olarak bakmış ve yorumlamıştı havaalanını.
Oysa ben gazeteci olarak bakacaktım ve tabii ki farklı bir iş çıkacaktı ortaya.

O heyecan ve hevesle Atatürk Havaalanı’nı başarıyla işleten TAV’ı aradım.

Basınla ilişkilerden sorumlu Bengi Vargül’e derdimi anlattım.Ne yapmak istediğimi özetledim. O da heyecanlandı. şimdi gerekli izinleri bekliyorum.

Eğer koparırsak izinleri bu macerayı anlatmak için sabırsızlanıyorum.

NOT: Havaalanında sıkıntıdan patlarsam ziyarete gelin, ona göre. Partileriz hep beraber!

Yazarın Tüm Yazıları