Antalya uçağında Hürriyet muhasebesi

HÜRRİYET’in Akdeniz Eki’nin 20’nci yıldönümü nedeniyle düzenlenen törene katılmak için Antalya uçağına bindik.

Ön tarafta Vuslat Doğan Sabancı ve Ertuğrul Özkök...

Haberin Devamı

Biraz arkada Fikret Ercan...


Ve yanımda Doğan Hızlan...


Biraz sohbet ettik Doğan Bey’le... Kültür ve sanattan söz ettik...


Sonra Doğan Bey, kendi dünyasına döndü...


Okulu canı gönülden seven müptedi bir talebe heyecanıyla önce kitaplarını çıkardı... Sonra herkesten kıskandığı olağanüstü kalemlerini... Muhteşem defterini...


Şöyle bir yokladım kendimi:


Doğan Bey’e karşı büyük bir saygı ve sevgi duyuyordum...


Şöyle dedim kendi kendime:


“Ben galiba artık adamakıllı Hürriyet ailesinin bir ferdi haline geldim.”


* * *


Ocak ayında Hürriyet’te beşinci yılım dolacak.


Ve bu beş yıl içinde kendimi Hürriyet ailesinin bir ferdi gibi hissetmem için herkes elinden geleni fazlasıyla yaptı...


Mesela Ertuğrul Özkök’le onca mavra yapmışız... Mesela Fikret Ercan’la mahremiyeti paylaşmışız... Mesela Doğan Hızlan’la ahbap olmuşuz... Mesela Oktay Ekşi ile mesafeli bir dostluk geliştirmişiz...


Ve sayılamayacak dek bağra basma öyküsü...


Ama bütün bunlara rağmen...


Kendimi Hürriyet ailesinin adamakıllı bir ferdi gibi hissetmem, ancak beşinci yılın sonuna doğru Hürriyet’in bir etkinliğine katılmak için bindiğim Antalya uçağında nasip olabilmiş.


Neden?


Antalya uçağında bunun muhasebesini yaptım...


* * *

Haberin Devamı


Vardığım sonuç şudur:


Hürriyet gibi köklü bir kurumun bünyesinde erimek için zamana ihtiyaç var...


Zorlamayla falan olmuyor... En az beş yılını vereceksin...


Demek ki benim sürem ancak dolmuş.


İşte bu muhasebenin ardından...


Antalya’da muazzam bir iş başaran Hürriyet’in Antalya çalışanlarıyla kayıtsız bir alışkanlıkla hemhal olabildim.


Okurların sorularına Hürriyet adına cevaplar vermeye kalkıştım...


Kendimde Antalyalı okurların dayanışma ve destek adına söylediklerini, Hürriyet adına kabul etme hakkını gördüm...


Çekingenliğim tuzla buz olmuştu...


Kendimi 40 yıllık Hürriyet çalışanı edası takınırken yakaladım ve bundan hiç ama hiç gocunmadım...

 

Remzi Gür’ün açıklaması

 

BEN “Kalem benim elimde... Cevap hakkı falan tanımam” diyen köşecilerden değilim...

Haberin Devamı


Öyle mahkeme kararına falan gerek duymadan cevap hakkını kullanmak isteyenlere bu köşe sonuna kadar açıktır.


Yeter ki “kural ihlali” yapılmasın...


Madem ilkemiz budur...


O halde işadamı Remzi Gür’den gelen açıklamayı da noktasına virgülüne dokunmadan yayınlamak boynumun borcudur.


İşte geçen gün yazdığım “Remzi Gür iyi ki az konuşuyor” başlıklı yazıma verilen yanıt:


* * *

KAMUOYUNA DUYURU


Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan tarafından kaleme alınan 07.12.2009 tarihli “Remzi Gür iyi ki az konuşuyor” başlıklı köşe yazısında, gerçek kastım ve düşüncemle bağdaşmayan haber, yorum ve değerlendirmelere yer verildiğinden, aşağıdaki açıklamanın kamuoyuna sunulması kaçınılmaz olmuştur.


Bahsi geçen konuşmamda anlatılmak istenen husus, Yahudilerin iş ve ticaret hayatında sıkı pazarlıkçı olduklarıdır.

Haberin Devamı

Konuşmanın devamında İngiltere’deki iş hayatımla ilgili tecrübelerimden hareketle, Yahudilerin pazarlığı sıkı yaptıkları ama söz ve taahhütlerini de yerine getirdikleri ifade edilmiş, ancak herhangi bir aşağılama kasıt ve düşüncem olmamıştır.


Konuşmanın ülkemiz insanı ile ilgili olan bölümünde, iş hayatında bazen sahip olduğumuz inanç ve hasletlerin gereğine uygun olarak davranılmadığına dair kamuoyunda yapıla gelen öz eleştiri tekrarlanmıştır.


Maksadım kültür, inanç ve düşünce dünyamızı besleyen bu hasletlerden ve ahlaki prensiplerden sapılmasının bana verdiği elem ve üzüntüyü dile getirmektir.


Gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında talep ve teveccüh gören ürünlerimizin herkese ve her kesime ulaşmasını arzu ediyor olmam, samimi bir temenni olup başka herhangi bir amaç taşımamaktadır.

Haberin Devamı


Kamuoyuna saygı ile duyururum.

REMZİ GÜR 

Yazarın Tüm Yazıları