IMF’ye insanı öğretmek

BİR anda herkes yerinden fırlıyor. Anında müthiş bir kulis dönmeye başlıyor.

2000 yılı Prag’dayım. IMF ile Dünya Bankası’nın yıllık ortak toplantısını izliyorum.

Haberin Devamı

O sırada Dünya Bankası Başkanı, şu anda Almanya Cumhurbaşkanı Köhler kürsüde. Bir uluslararası toplantıda bir Dünya Bankası Başkanı, yanılmıyorsam ilk kez insan odaklı bir konuşma yapıyor.

“Bundan sonra sosyal harcamalara ağırlık verilecek, günde bir doların altında yaşayan insanlara yardım eli uzatılacak.”


IMF ile Dünya Bankasının tarihinde, 2000 Prag’a kadar böyle bir yaklaşım yok.


Söylemesi ayıp, Türkiye-IMF ilişkilerini anlatan ilk kitabı yazan biri olarak, Köhler’in dinlerken ben de yerimden fırlıyorum. IMF’nin hem diğer ülkelerle ilişkilerini, hem Türkiye ile elli yıllık macerasını az çok bilen biri olarak,ben de şaşırıyorum. Çünkü, bu çok temel bir politika değişikliği.

Haberin Devamı

ASKERİ DARBELER


1946’dan 1990’ların sonuna kadar Türkiye’nin IMF ile yaptığı anlaşmaların tamamını okudum. Aynı şekilde, IMF’nin diğer ülkelerle anlaşmalarını da.


O anlaşmaları o ülkelerde askeri darbeler izliyor. Çünkü, o ekonomik programlar,toplumun kemer sıkması, acı ilaç içmesi, demokratik bir toplumda mümkün değil. O programı uygulamak için, asker zoru gerek.


Pek çok Güney Amerika ülkesiyle birlikte, Türkiye en çarpıcı örneklerden biri. Ne zaman IMF ile anlaşma imzalanıyor, bunu askeri darbe izliyor.


Daha yeni, bu denklem 2000’li yıllardan sonra değişiyor.


2000 Prag’a kadar, IMF ve Dünya Bankası ülkelere makro açıdan bakıyor. İthalat, ihracat, vergi gelirleri, döviz kuru, devlet harcamaları, devletin ürettiği mal ve hizmet fiyatları gibi, içinde insan olmayan programlar dayatıyor. O programlar, insana indirgendiğinde, insanlar perişan. Dünya vatandaşlarının önemli bölümü bunun farkında.


Dünya çapında eylemler başlıyor. İşlerin düzelmesi için, bir bölüm insan, IMF ve Dünya Bankası gerekli, derken, ötekiler protestolara girişiyor.


Özellikle 1997 Asya Krizi sonrasında artan eylemler IMF ile Dünya Bankasına insan gerçeğini, asıl hedefin insan mutluluğu olduğunu hatırlatıyor.

2000 Prag onun için önemli.

GERİ ADIMLAR

Prag’la birlikte, IMF ve Dünya Bankası insanı öğrenmeye başlıyor.

Haberin Devamı


- IMF yoksul ülkelere altı yılda 17 milyar kredi dağıtıyor.


- Dünya Bankası düşük gelirli ülkelerle anlaşma imzalarken, sosyal güvenlik ağı önde geliyor.


- Yirmi dört düşük gelirli ülkenin dış borcu 6 milyar dolar hafifletiliyor.


- Kemer sıkma gevşetiliyor.


Bu geri adımlar, insanı öğrenme programları. Ama, bunları bir şeye borçluyuz. Kimilerinin burun kıvırdığı o protesto eylemlerine.


IMF ve Dünya Bankası eski IMF ve eski Dünya Bankası değil. Karşımızda bu dünyada insanın yaşadığını ve asıl hedefin insan mutluluğu olduğunu öğrenen iki
kurum var.


Ancak, bunu kendilerine sık sık hatırlatmakta yarar var. Ne de olsa, kapitalizmin kaleleri onlar.

 

Bu nasıl 17’nci büyük ekonomi

 

Haberin Devamı

IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantısı nedeniyle, Türk ekonomisi üzerine de bol konuşmalar var.


2002 sonrasında nasıl mucizeler yarattığımız, nasıl dünyanın 17. büyük ekonomisi olduğumuza ilişkin övgülerden geçilmiyor. Kişi başına gelir 13 bin 100 dolar filan.


Gerçekten 17. büyük ekonomi ise, kişi başına gerçekten 13 bin dolar düşüyorsa, bir yağmur yağdığında, koca kentlerde o sel felaketleri neden? Her tatilde trafikte seksen, yüz ölü neden? Okullardan imalathanelere kadar yirmi, otuz kişinin öldüğü o patlamalar neden? Tersanelerde arkası
kesilmeyen o ölümler neden? Pek çok evin günde altı, yedi ekmek alması neden? İşsizliğin en çok arttığı ülkelerden biri olmamız neden?

Haberin Devamı


Soruların her biri, altyapı ve eğitim ve teknoloji eksikliğinin, düşük gelirin göstergesi. Dünyanın 17. büyük ekonomisi iddiasıyla çelişen
göstergeler. Kişi başına 13 bin dolar düşen bir ülkede, olması mümkün olmayan göstergeler.


Kim övüyor bizi? 2001’de bize IMF programı hazırlayanlar. O zaman mesele anlaşılıyor.

 

Çelebi’ye geçmiş olsun

 

DİSK Başkanı Süleyman Çelebi sevdiğim bir insan. İyi bir arkadaşlığımız var. Ara sıra buluşuyoruz, sık sık telefonla görüşüyoruz.


Çelebi aynı zamanda sözüne, özüne güvendiğim bir insan. Dik duran biri.


Kendisine yapılan silahlı saldırıyı şiddetle kınıyorum. Bundan dolayı üzüntüyü duyuyorum. Toplum için tek teselli, hayati tehlikenin olmayışı.

Haberin Devamı

Türkiye’nin Süleyman Çelebi gibi adamlara çok ihtiyacı var. En kısa sürede sağlığına kavuşmasını diliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları