‘Son ırkçılar’ iş başında

Sonder, sözcük olarak, Almanca’da özel anlam taşıyor. İlk bakışta sıradan bir sözcük. Ancak, aynı sözcüğün siyasal bir temeli var.

Hitler dönemini çağrıştırıyor. Nazi döneminde Museviler, rejim muhalifleri gaz odalarına gönderilirken, resmi yazışmalarda bu işleme Sonderbehandlung deniyor. Hitler Almanya’sında ölüm fermanları, işkenceler, toplama kampları hep Sonderbehandlung. Özel işlem.

Almanya’daki ırkçı parti NPD (Milliyetçi Demokrat Parti) şimdi aynı sözcükten yola çıkarak, tam bir yabancı düşmanlığı sergiliyor.

DÖRT MADDEDE KOVMAK

NPD 1964’te kuruluyor. Alman Parlamentosunda milletvekili yok. Ancak, eyalet parlamentolarında tek tük temsil ediliyor. Tam ırkçı bir parti.

Bu parti geçen cumartesi milletvekillerine mektup gönderiyor. Yabancıları kovan ve aşağılayan  bir mektup. Dört kural açıklıyor:

“1-Sabıkası olan göçmen kökenliler Almanya’dan derhal çıkartılacaktır.

2-Özel oturma izni ve çalışma izni olmayan yabancılar üç ay içinde Almanya’yı terk edecektir.

3-Diğer göçmenler adım adım ülkelerine gönderilecektir.

4-Göçmenler Alman sosyal güvenlik sisteminden çıkartılacaktır”.

NPD bu maddeleri sayarken, sonder sözcüğünü kullanmayı ihmal etmiyor. Geldiği kökeni vurgularcasına.

Hürriyet Avrupa konuyu gündeme taşıdı, ama Türkiye’de kimsenin pek haberi yok ya da gazete ve TV’ler pek itibar etmiyor, ama seçim öncesinde böyle bir ültimatom Almanya’da yaşayan yabancıları ayağa kaldırıyor.

YABANCIYI SEVMEK

Türk, Rus, Arap, İtalyan, Portekiz, İspanyol dernekleri arka arkaya açıklamalarla NPD’yi protesto ediyor. Protestoya diğer partiler de, katılıyor. Örneğin, SPD Başbakan adayı Steinmeier önceki gün Hamburg mitinginde çok sert:

“Sokaklarda göçmen avına çıkan eski ve yeni Nazileri kimse istemiyor. Düşün insanların yakasından. Kimi, nereden kovuyorsunuz?”

Devamında bize hiç yabancı gelmeyen bir vurgu:

“Kim dil, din, ırk, kültür ayrımcılığı yaparak insanları kışkırtmaya çalışırsa, karşısında SPD’yi bulur”.

NPD dışındaki partiler, ırkçı tutuma fena halde karşı. Bunun belki seçimle ilgisi olabilir, ama özünde karşı.  Toplam oyların yüzde 10’u yabancılara ait. İktidar belirleyecek bir oran.

Mitingi Türk  aday sundu

KIRMIZI - beyaz fanilaları üzerinde numara ve isimleri yazıyor. Hava çok serin, pek çok kişi trençkotlu, ama yirmi yaş civarındaki o gençler politik ateşle yanıyor. Onlar ünlü Jusos, Alman Sosyal Demokrat Partisinin (SPD) genç sosyalistleri, gençlik kolu. SPD’den Başbakan, parti başkanı ya da siyasette yükselmiş kim varsa, çoğu Jusos kökenli. Steinmeier’in Hamburg mitinginde düzeni onlar sağlıyor.

Bizde bir ara çok eleştirilen, polislerin numaraları yok, ama Jusoslar numaralı ve isimli. Görev yaparken dikkatli olmak zorundalar. O kadar Alman arasında, SPD’nin Hamburg mitinginde sunuşu Türk aday Aydan Özoğuz yapıyor. Aydan Hanım ikinci kuşaktan, Hamburg’da İngiliz filolojisi okumuş, bir Almanla evli. Eşi Hamburg Eyalet Parlamentosu SPD Gurup Başkanı.

SPD Başbakan adayı Steinmeier’i bekliyoruz. Beklerken sahneye Aydan Özoğuz çıkıyor. SPD’nin Hamburg adaylarıyla sahnede ayaküstü bir panel düzenliyor.�

O adaylardan birinin açıklamasına göre, “Almanya’da hem insan, hem mal ulaşımında demiryolu birinci sıraya yükseliyor”. Türkiye adına bu bilgiyi not etmek gereğini hissediyorum. “Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan” artık çok gerilerde.

Miting alanının her yanında SPD’nin ana seçim sloganı: “Ülkemiz Daha İyisine Layık”. Ben böyle çeviriyorum, orjinali “Unser Land Kann Mehr”.

Bando polkalarla halkı şenlendirirken, evet evet Steinmeier geliyor. Çok sempatik ve güleç.

Sahneye çıkar çıkmaz, o serin havada önce ceketini çıkartıyor, sonra gömleğinin kollarını sıvıyor ve başlıyor çevre, sosyal haklar, asgari ücret, nükleer enerji ile ilgili şu anda Almanya’da ana tema ne varsa.

Seçim sonrası koalisyon hesaplarını da dikkate alarak, Steinmeier diğer partileri eleştiriyor ama, ipleri kopartmıyor.

Alışık olmadığım ölçüde düzeyli bir miting. Kavga, küfür, hakaret yok.