Yazın yıldızı Serdar Ortaç

Türkiye’de Açıkhava’yı dolduracak sanatçı sayısının bir elin parmakları kadar olmayacağını yazmıştım bir süre önce...

Doldurabileceklerin isimlerini de vermiştim. Bazı sanatçı arkadaşlar alınganlık yaptı bu listeye, “Biz niye yokuz” diye...
Hâlâ iddiamın arkasındayım.
Bedava bilet, şirketlere davetiye, promosyon bileti, yığınla protokol davetlisi olmasa, bugün Açıkhava’yı dolduracak sanatçı sayısı 5’i geçmez...
O da tek bir konserde...
Aynı sezonda ikinci kez sahneye çıksalar, onlar da sadece bilet satışıyla dolduramazlar orayı. Bu yüzden Açıkhava’ya çıkmaya cesaret edemez sanatçılar ya da promosyon biletlerini şart koşarlar, konser dolu gözüksün diye...
Bu sene pek çok sanatçı Açıkhava’da konserler verdi ama içlerinden bir tanesi gördüğü ilgiyle diğerlerinden ayrıldı:
Serdar Ortaç...
Bu sezon üç kere çıktı Açıkhava’ya ve üçünü de hıncahınç doldurdu.
Mutlaka onun konserlerinde de davetiyeler, bedava biletler var ama konser performansı ve gördüğü ilgiyle Serdar Ortaç bu işin bir numarası oldu bu sezon.
Bir de sır vereyim mi size...
Biz gazeteciler hangi sanatçının konserinin daha fazla ilgi gördüğünü nasıl anlarız biliyor musunuz?
Eş, dost, akraba, çevremizdekiler hangi konsere daha çok davetiye bulmamızı istiyorsa biliriz ki o konser olmuştur.
Bu yıl Serdar Ortaç’ın üç konseri için de hiç olmadığı kadar “Davetiye bulabilir misiniz” diye eş-dost telefonu aldık.
Önceki gece verdiği konser için en az 20-30 taleple karşılaştık böyle...
Buyrun konserin fotoğrafları birinci sayfada, nasıl tıklım tıklım olduğunu görün.
Her konseri doldurduğu için...
Gördüğü ilgiden dolayı...
Bize gelen taleplerde patlama yaşattığından...
Sahnedeki performansından ötürü yazın konser yıldızı Serdar Ortaç’tır.
Madem lideri ilan ettik, konser maratonunda ilk dördü de açıklayalım bari;
1- Serdar Ortaç
2- Sezen Aksu
3- Ajda Pekkan
4- Kenan Doğulu

Sibel Can neyi kastetti?

Sibel Can ayrılmaya karar verdiği eşi Sulhi Aksüt’le ilgili çok ilginç şeyler söyledi.
Ayrılık, maddi nedenlerden kaynaklanmamış...
Sulhi Bey’in çocuklara karşı davranışında da sorun yokmuş... Üçüncü bir şahıs da neden olmamış ayrılığa...
Ya peki sorun ne?..
Sıkı durun...
Miami dönüşünde eve geliyor Sibel Can, Sulhi Bey’i evde görüyor ve o manzara karşısında şoke oluyor...
Sonra da ekliyor; “O benim cesur yüreğimdi ama fazlasıyla cesur çıktı”... Şimdi ne anlarsınız bu açıklamadan?
Evde nasıl bir manzarayla karşılaşmış olabilir ki Sibel Can, boşanma gibi çok ağır bir kararı hemen versin?
Sulhi Bey’in cesaretinin sırrı nerelere kadar varmış olabilir?
Sibel Can, “Asla açıklamam, bu sır benimle mezara gidecek” diyor.
Allah aşkına ortada sır mı kaldı Sibel Hanım, aklımıza bazı şeyleri çok açık getirdiniz.
“Üçüncü biri yok” diyerek, bir kadın seçeneğini de elediniz...
Eeee geriye ne kaldı...
Neyi ima ediyorsunuz?..
Bitmiş de olsa evliliğinizi ve eşinizi töhmet altında bırakmayın, varsın albümünüz üç-beş tane daha az satsın...

İtfaiye teşkilatı utanmalı

Dün Sultanbeyli’de çıkan yangında bir itfaiyeci zehirlenerek öldü.
Öyle yangın deyince gökdelen yangını, patlamaların yaşandığı tanker yangını, gemi yangını ya da üç-dört binayı alevlerin kapladığı büyük bir facia zannetmeyin...
Alt tarafı yanan küçük bir halı mağazası...
Bu halı mağazasını söndürmeye giren dört itfaiye eri de içerideki yoğun dumandan etkileniyor ve kendilerini zor atıyorlar dışarıya... Ancak içlerinden bir tanesi zehirlenerek ağır yaralanıyor ve mağazanın önünde arkadaşlarının ilk müdahalesine rağmen şehit oluyor. Demek ki itfaiye teşkilatımız bir halı mağazasını bile söndürecek teçhizattan yoksun...
İlkel şartlarda çalışıyorlar...
Nasıl oluyor da sırtlarında oksijen tüpü olmasına rağmen dört itfaiyeci birden yoğun dumandan etkilenebiliyor?
Ya donanımları yetersiz ya da iyi eğitimli değiller... Her durumda ortada bir sorun olduğu kesin. Halı mağazası gibi küçük bir yangında bile üç personel ölümden dönüp, bir personel ölüyorsa asıl yangın bizim itfaiyede demektir.
Demek şehirde büyük bir yangın olsa personelin yarısını kaybedecek.
Eskiden itfaiye erlerinin üzerinde yangına dayanıklı olmayan elbiseler vardı, bu yüzden çok şehit verdiler...
Sonrasında bu giysiler iyileştirildi ama görünen o ki hâlâ büyük eksikler var.
Bugün hâlâ her yangında ölüme gönderiliyorlar demek ki...
Amerika’da itfaiyeciler tam bir kahramandır, Avrupa’da da hem kıyafetleri hem de arabalarının donanımıyla çok gösterişlidirler...
Bizde ise arabalar da personel teçhizatı da hâlâ dökülüyor...
Küçük bir halı mağazası yangınına bile şehit vermek, itfaiye teşkilatı için utanç kaynağı olmalı...
Yazarın Tüm Yazıları