Karıma, ya ’iş’ ya ’eş’ dedim, istifa etti

Doğuş Yayın Grubu Genel Müdürü Cem Aydın’ın dün başlayan ropörtajı bugün de tam gaz devam ediyor...

Haberin Devamı

Cem Aydın kamuoyunun çok tanıdığı bir CEO değil... Neden?

Çünkü ortalıkta çok dolaşmaktan hoşlanmıyorum. Kıramadıklarım hariç davetlere, toplantılara katılmıyorum. Çok gerekmedikçe konuşmuyorum. Tanınmamanın da avantajları var.

Ne gibi? Örnek versenize...

Yolda görüp yeğenini işe sokmak isteyen, NTV’nin yayın politikasını eleştiren, CNBC-e de kaçırdığı dizinin dvd’sini /images/100/0x0/55eb4814f018fbb8f8b715b5isteyen ya da lüzumlu lüzumsuz arayan siyasetçiler, dünyanın kendisinin etrafında döndüğünü düşünen işadamları... Tanınmamak daha iyi değil mi?

HİYERARŞİ VE KOMPLEKS SEVMEM

NTV markasıyla aranızda paralellikler olduğunu düşünüyor musunuz? Sizin kişiliğinizi tanımlayan özellikler kanalınızda da var mı?

Sevdiğimiz işleri yapıyoruz. Çalışanların beğenileri, kültürü yaptığımız işlere yansıyor tabii ki.

Çok açıklayıcı bir cevap oldu, sağolun!

Rica ederim. İyi huyları bana benzemiş, kötü huyları arkadaşları andırıyor!

CNBC-e mesela benim için müthiş bir kanal. Dizilerinize bayılıyorum. Onları kim buluyor seçiyor?

Görkem’in (Yaşayan) büyük katkısı var, yeni çıkan her şeyi takip eder. Zaten major dediğimiz, büyük gruplarla anlaşmalarımız var, gelecek yılın projelerini biliyoruz. Her gördüğümüzü almamız mümkün değil, öğlen aralarında dizi izliyor, beğendiğimizi alıyoruz, tabii fiyatta anlaşırsak.

Siz ne izliyorsunuz?

Evde daha çok CNBC-e ve e2 izliyorum. Haftalık takip ettiğim Battlestar ve Prison Break. E2’de Dexter. Diğer sevdiğimi dizileri 24 gibi, tamamını izliyorum. Ama korsana karşıyım.

Elinde kumanda aletiyle uyuyakalanlardan mısınız?

Tabii ki en zevkli kısım o, Ayşe benim o halimle kısa film yarışmasına katılmak istedi. "O kadar da değil!" dedim

Neden "basının prensi" diyorlar size?

Yok öyle bir şey. "Prens görmemişler" diyorum ben onlara. Ama tabii iyi işleri takdir edenlere teşekkür ediyorum.

Sizin işinizdeki tatmin noktası ne? Ne zaman, "Evet ya, şahane bir iş yaptık!" diyorsunuz...

Zor beğenen bir ekibiz. Tatmin sorunu var. Aynaya bakıp, "Ne harika adamlarız biz" demiyoruz doğrusu. "Bu şartlar altında, bu malzemeyle, bu algıya doğru bir iş yaptık" dediğimiz zaman başarı oluyor. NTVspor başarılı bir iş oldu mesela, kitap yayınlarında doğru bir yol oluşturabildik, yakında dünya klasiklerini çizgi roman olarak yayınlayacağız, Macbeth ve Dava ile başlıyoruz, eğer beklediğimiz ilgiyi görürse şahane bir iş yaptık diyeceğim.

Türk televizyonculuğunun en iyi şeyi nedir?

Gözükaralığı, tencere kapağıyla uyduya çıkabilecek kadar pratik olması, çok çalışması.

En berbat şeyi nedir?

Günü kurtarmak için çalışmak zorunda olması, başarı ölçüsü olmaması, taşkın bir eğlence anlayışına teslim olması.

VOGUE’LA STANDARTLAR DEĞİŞECEK

Yönetici olarak sizin en iyi özelliğiniz nedir?

Çok iyi bir insanım. Şaka yapıyorum. "Her şeyi ben bilirim" diye dolaşmam, iletişimi hep açık tutarım, işe göre organizasyona inanırım, hiyerarşi ve kompleks sevmem, kendisine değil kuruma çalışanları tercih ederim.

En kötü özelliğiniz nedir?

Çabuk sıkılıyorum. Uzun cümleler ve ağdalı prezentasyonlara dayanamıyorum. Konsantrasyon sorunu var. Bir de aceleciyim. Bu bazen iyi ama çoğu zaman arkadaşlarım üzerinde gereksiz bir baskıya neden oluyor.

Bağırıp çağırır mısınız? Küfür eder misiniz?

Hayır, çalışırken kabalaşmam.

Vogue da sizin grupta çıkacak? İddialı olacak mı? Piyasadaki bütün moda dergilerini alt üst edecek mi?

Tabii ki edecek. Standartlar değişecek. Neyyire (Özkan) çok titiz yönetiyor projeyi. Conde Nast ile görüşlerimiz birebir uyuyor. Yurtdışında kimlerle çalışacağımız belli ama Türkiye’deki kadroyu önümüzdeki iki ayda belirleyeceğiz.

Bildiğim kadarıyla yıllardır kimse ikna edemedi onları. Siz nasıl ettiniz?

Benim görüşüm Türkiye’ye girmeye karar verdiler, çalışabilecekleri en iyi grubu seçtiler. Biz onları ikna etmedik onlar bizi seçtiler. Başarı Doğuş Grubu’nun.

KADIN-ERKEK-GAY DİYE AYIRMIYORUZ

Daha çok erkek çalışanlarınız mı var?

Kadın, erkek, gay diye ayırmıyoruz ama herhalde erkek fazladır.

Sizin içinizdeki televizyonculuk cevherini keşfeden kim?

Özel bir cevher yok içimde. Olsa söylerdim. Sorumluluk duygusu fazlaca gelişmiş sadece. Beni televizyon dünyasına çağıran Temuçin Tüzecan’dır. Hürriyet dış haberlerde şapşal şapsal otururken, Temuçin, Kanal D kurulurken, haber merkezine çağırdı. "Ben gazeteciyim. Reklamcılar televizyona daha yakın" dedim. "İki katı para kazanacaksın" deyince, lafı uzatmadım. Beni yönetici yapan da İbrahim Altınsay. Onun döneminde Kanal D haberin başına geçtim. Sonrasında herkesten iyi kötü bir şeyler kaptım.

Hani hep bir takım meslek büyüklerine teşekkür edilir ya, "O olmasa, ben bugün bu konuda olamazdım" diye. Var mı sizin kişisel tarihinizde öyle isimler?

Aynı resimde poz vermesi zor adamlardan farklı şeyler öğrendim. Ahmet Tulgar’dan Foucault ve Mussil’i, Neyyire Özkan’dan disiplin ve çalışmayı, Alev Er’den kısa ve anlaşılır yazmayı, Moda’ki ev arkadaşlarımdan serseriliği, parasız da yaşanabileceğini, Ardan Zentürk’ten hızlı olmayı, Yazgülü Aldoğan’dan hikáyeleştirmeyi, İbrahim Altınsay’dan iddia ve sonuç ilişkisini, Nuri Çolakoğlu ve Tayfun Ertan’dan BBC yayıncılığını. Erman Yerdelen’den yeni hayat formüllerini, dersler devam ediyor! Her yöneticiden öğrenmek istediklerimi aldım. Atladıklarım darılmasın lütfen, hepsine saygılarımı sunuyorum.. Ama bugün hálá bu işi yapmaya devam ediyorsam bunun tek sorumlusu Ferit Şahenk’tir. İsteyen yağ desin isteyen bal. Liderliği ve dostluğundan en çok etkilendiğim kişiliktir kendisi. Tanıyanlar ne demek istediğimi anlar.

SEKTÖRÜN VASATLIĞINDAN FAYDALANDIM

Biliyorum geç bir soru. On yıl kadar geç! Nuri Çolakoğlu gittiği zaman siz niye gitmediniz?

Gitmen için geçerli bir neden olması gerekiyor. Haksızlık yapılması, işi yapamaz hale gelmen, inanmadığın bir iş yapmaya zorlanman gibi somut bir neden. Benim için öyle bir neden yoktu, Nuri Bey’in de o dönem böyle bir beklenti içinde olduğunu sanmıyorum. Diyelim ki, onun ayrılma sebebine inandım, "Ben de gidiyorum" dedim, kurum çok zor durumda kalırdı. NTV’ye kötülük yapmış olurdum. Bir dedikodu yazarı, "Nuri Bey’in yerine geçmek için ayrılmadı" diye bir yazı yazdı. Bu iş o kadar kolay olmuyor, bu tür görevler, "Şef gitti, yerine yardımcısı baksın" şeklinde yürümüyor. Ayrıca yayınla uğraşmak varken, içerik üretimi gibi bir işten keyif alırken, niye başıma bela alayım, para işlerinin ortasına dalayım? Bir ara üçlü bir yönetim modeli bile denedik. Çalışabileceğimiz bir genel müdür aradım, hatta Yönetim Kurulu’na önerdim. Neyse, sayende on yıl sonra bu konuya da açıklık getirmiş olduk. Her şey bir yana, gemiyi batırmamak için gitmemek lazımdı. Ben de öyle yaptım. Ben gidince de aynı sorumluluğu beraber çalıştığım arkadaşlarımdan beklerim.

Sizinki sessiz bir işyeri, itiş kakış, gerginlik yok. Ama işler şahane çıkıyor. Bu nasıl oluyor? Biraz kan, gözyaşı filan gerekmez mi?

Kalibresi yüksek, sağlam bir kadromuz var. Sorumluluk duygusu gelişmiş bir kadro. O sayede iyi işler çıkıyor. Kavga, kan, gözyaşı pek sevmiyoruz, medeni ve saygılı bir ortamda çalışmayı tercih ediyoruz. Ortam fazla steril olunca, rahatsız olup ortalığı dağıttığımız zamanlar da oluyor. Sakin görünüyoruz ama meslekteki herkes gibi heyecan ve adrenalin bağımlısıyız.

40, tüm bu sorumlulukları almak için genç bir yaş değil mi?

30 yaşında geldim bu göreve, 40 artık normal bir yaş bence. Ayrıca yaşı yok ki bu işlerin. Biraz şans yardım etti. Biraz da sektörün vasatlığından faydalandım. Doğru insanlarla çalıştım, doğru insanları buldum. Kendimi iyi hissetmediğim yerde durmadım, bir de 18 yaşından beri çalışıyorum.

BEŞ YIL DAHA BU TEMPO DEVAM

Kaç yaşında işi bırakacaksınız? Var mı "Şu kadar daha yapar, sonra bu bırakırım..." gibi planlar...

Valla, çok da uzatmayı düşünmüyorum. Her yönetici gibi, yılın üç-dört ayı kafama göre takılacağım işler yapmak istiyorum. Ama herhalde en az bir beş yıl daha bu tempoda çalışmam gerekecek. Bu görevin güzel yanı, sektör genelinden farklı olarak başarı ölçüsü daha net. Rakamlar, marka değeri, reklam pastasından aldığınız pay, size işe bırakmanız gereken zamanı söylüyor.

Türk televizyonculuk tarihine neyi gerçekleştirmiş adam olarak geçmek istersiniz?

Tarihe geçme merakım yok ama ölçülen bir eğlence kanalının saçmalamadan da para kazanabileceğini göstermek isterim. Arkası gelir ve televizyon dünyasında yeni bir dönemin kapısını aralamış oluruz. Memleket için de iyi olur, sektör için de...

İşyerinde aşka karşı mısınız?

Hiç değilim. İşe yansımadığı sürece herkes istediğini yapar.

Ama sonradan karınız olacak insanı, sırf ona áşık oldunuz diye işten çıkardınız. Ben mi yanlış biliyorum?

Sevgiliniz ya da eşinize, amirlik yapamazsınız, onun yanında çalışamazsınız. Ne kadar titiz olursanız olun. Ona da haksızlık olur, size de. Aynı kurumda, ayrı birimlerde çalışılabilirsiniz ama kendim için böyle bir durumu da istemem. Ayşe, "İş mi, eş mi?" sorusuna, "Eş" yanıtını verdi. Beraber olmamızın başka yolu da yoktu. İstifa etti, tazminatını bile alamadı.

"İş" dese ne olacaktı?

Tazminatı vererek işten çıkartırdım! O da fazla mesai davası açar, sevgim biterdi. Şaka yapıyorum, düşünmedim. Bunu da düşünmesem...

Yazarın Tüm Yazıları