Hayat var ... bir yerlerde

Güncelleme Tarihi:

Hayat var ... bir yerlerde
Oluşturulma Tarihi: Mart 26, 2009 11:14

Yatalak, küfürbaz dedesi ve cinsel yaşamı “sorunlu”, çulsuz ve yolsuz babasıyla derme çatma bir evde yaşayan yeni ergen Hayat. Reha Erdem’in yeni filmi Hayat Var’da, küçük kızın devasa ve iç karartıcı dertlere karşı sessiz ve umutlu direnişini izliyoruz.

Haberin Devamı

İsmail Türkmen / citizenoff@gmail.com

İstanbul Boğazı’na açılan bir derenin kıyısında yaşayan üç kişilik ailenin kızı Hayat (Elit İşcan) her gün babasının (Erdal Beşikçioğlu) küçük balıkçı teknesiyle okula gidip geliyor. Okul çıkışında bir iskelede babasının kendisini almasını beklerken, evlerinin arka bahçesi diyebileceğimiz çimenlikte vakit öldürürken, aynı çimenlikte bir hindiye oraları dar ederken ya da bakkala gidip gelirken hep Orhan Gencebay’ın “Aklım Takıldı” şarkısını mırıldanıyor. Odasında Hülya Avşar’ın resimleri asılı. (Yanlış anlamayın bu aile en az üç-beş kuşaktır İstanbullu.) Yatalak ve ağzı bozuk dedesinin (Levend Yılmaz) envai çeşit küfürlerini dinliyor. Evdeki görevleri arasında, babasının – anlaşıldığı kadarıyla –  bir zamanlar ilişkide olduğu ama artık bıraktığı adam geldiğinde kapıya bakıp “Babam evde yok” demek de var. Tipik ergen tepkisiyle, çimenlikte iş çeviren çiftleri dikizliyor. Arada bir gittiği annesinin evinde üvey babasının sevgiye boğduğu minik üvey kardeşini “öldüresiye” kıskanıyor. Ve, evet, arada tecavüze uğruyor.

Haberin Devamı

Reha Erdem, filmin başlarında Hayat’ı boğan bu dağ gibi dertleri bir kareyle çok iyi özetliyor: Minicik tekneyle giderlerken Boğaz’da önlerine dünyalar kadar gemiler çıkıyor. Hayat belki de buradan öğrendiği bir şeyi uyguluyor yaşamındaki felaketlerle mücadele ederken. Tekneyi önlerine çıkan geminin üstüne sürmüyor. Önce kocaman geminin geçmesini bekliyor ya da demirlemişse de sabırla etrafını dolaşıp yoluna devam ediyor. Çok az konuşuyor, yaşadığı aşağılanmaları kimselerle paylaşmıyor. Sanırım çözümlerden bir çözüm olarak da karşısına “İstanbullu olmayan” bir insan evladının çıkmasını bekliyor. Epeyce edilgen bu kurtuluş planı çerçevesinde kendisine kur yapan bir çocuğu bir süre sınavdan da geçiriyor. En sonunda notunu verip yola koyuluyor.

Ben Hayat’ın filmin bitmesinden sonraki yaşamını merak ediyorum açıkçası. Reha Erdem ya da başka birileri çeker mi bilmiyorum ama Hayat’ın sonraki yıllarına ilişkin bir spekülasyon yapmak anlamlı olmalı. Mesela “İstanbullu olmayan” birini aradığı için pişman olmuş mudur? Ya da acaba hayatının geri kalanında da edilgen olmayı sürdürmüş müdür yoksa çocukluğunda yaşadıklarının ardından “öğrenmiş/olmuş” bir kadın olarak kaderinin direksiyonuna geçmiş midir? Babasını unutmuş mudur ya da ne zaman aramıştır? Anne olmak istemiş midir? Hiç orgazm olmuş mudur? Bu sorular uzayıp gidiyor benim kafamda.

Haberin Devamı

HİNDİ MESELESİ

Hayat var ... bir yerlerde

Film boyunca çimenlikteki hindinin Hayat’ın tekmelerine maruz kaldığı her sahnede normalde ses çıkarmadan film seyreden yanımdaki arkadaşım “Ah, vah” nidalarını tutamadı.  Bu sahnelerle yönetmenin önemli bir şeyler anlatmak istediğini düşünüyorum. Benim aklıma iki seçenek geliyor. Birincisi, kendisi için iğrenç ve katlanılmaz olan bu çevrede hindinin – hem de kanatları olduğu halde – nasıl olup da yaşamaya devam ettiğini bir türlü anlayamıyor. Hindiye kızıyor ve tekmeleyerek hayvanı uçurmaya çalışıyor. İkincisi de – dikizlemekten tutun da uğradığı tecavüz/tacizlere kadar – kendince “kabahat” saydığı şeylere şahit olduğunu düşündüğü hindiyi karşısında görmek istemiyor olabilir.

Haberin Devamı

Küçük Hayat’ın yaşadıklarının, hayatının çeşitli dönemlerinde tacize uğramış ya da böyle bir tehlike altında yaşamış insanlar için kolay izlenebilir şeyler olduğunu sanmıyorum. Ayrıca finaliyle filmin ilk bakışta hissettirdiği “kurtuluş senaryosu”nun çok da gerçeğe denk düşmediğini ve kapkara filme biraz umut katabilmek için yapıştırılmış gibi durduğunu düşünüyorum. Evet dünyada hayat var ama Hayatlar için bulunması kolay olmayan yerlerde galiba. İnsanın burada “Aklım Takıldı”yı değil de “Rüyalar Gerçek Olsa” şarkısını söyleyesi geliyor. Ama bu tür duaların genelde “amin” demeye değmeyen cinsten olduğunu da maalesef biliyoruz.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!