Kılıçdaroğlu İstanbul’u lunapark mı sanıyor

Geri sayım başladı, seçime az kaldı. Dün Cumhuriyet Halk Partisi adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu okudunuz, bugün AKP adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı okuyacaksınız. 5 yıl önce de Kadir Topbaş’la bir söyleşi için bir araya gelmiştik, o zamandan bu yana özgüven tavan yapmış. Son derece kendinden emin ve rahattı...

Kendinizi şu anda nasıl hissediyorsunuz?

Çok iyi ve heyecanlı. Heyecanlı derken, bu kentin sorumluluğunu taşıma açısından. Yoksa, seçim heyecanı değil benimki...

İçiniz hiç mi pır pır etmiyor?

Hayır. Çok güzel işler yaptık bu 5 yıl içinde. Kente kattıklarımız çok...
/images/100/0x0/55ea3070f018fbb8f8707431
"Kendime güvenim tam" diyorsunuz yani!

Ruh halim, derslerine çok iyi çalışmış ve başarılı olmuş bir öğrencinin, herhangi bir sınavdan korkmaması gibi tanımlanabilir.

Geçecek misiniz bu sınavdan?

Bütün kamuoyu yoklamaları öyle diyor, bakalım. 37 yıldan beri siyasetteyim, az çok halkın nabzını tutabiliyorum, tekrar seçileceğimi düşünüyorum.

Karadeniz sahillerini Miami gibi donattık

Bir sürpriz olma ihtimali...

İstanbul’da sürpriz olmaz. Yaptığımız işler ve İstanbul’un geldiği nokta, ortada. Binlerce iş yaptık, gerçi İstanbullu bile bilmiyor bir kısmını. Ağva’nın doğalgaz kullandığını biliyor musunuz mesela? Peki Karadeniz sahillerini Miami gibi plajlarda donattığımızı? Her bir insan bu şehrin bir noktasını yaşıyor. Plajları açtık, sahilleri işgalden kurtardık, şehir daha yaşanılabilir hale getirdik, deynekçilerden bu şehri aldık, otopark mafyası var mı artık, Eminönü’nü işporta işgalinden kurtardık, bir çok yol yaptık, 195 kavşak ve yol düzenlemesi. Herkes memnun ve gelecek adına da umutlu. Belediye hizmetlerinden memnun olanlardan çok ciddi destek alıyorum. Alevilerden, gayri Müslümlerden... Varoş dediğimiz yerde yaşayanların beklentilerine cevap vermişiz, kentin merkezinde yaşayanlara, kent ulaşımında rahatlık vermeye başlamışız...

İstanbul’da nüfusun 3 katı hareketlilik var

İstanbul’un trafik sorunu çözdüğünüzü söylemeyeceksiniz herhalde!

Eskiden, trafikte ortalama 57 dakika kalınıyordu, şimdi 49’a düştü.

Ama tabii şehir geliştikçe, insan sayısının 3 katı kadar "günlük hareketlilik" oluşuyor. 2004 yılında İstanbul’da 11 milyonluk bir hareketlilik varken, bugün 21 milyon ve 40 milyona doğru gidiyor. Buna rağmen metrobüsle bir ve ikinci köprü trafiğini nispeten rahatlattık.

Kemal Kılıçdaroğlu, "Metro neden tek hat değil?" diye soruyor...

Bütün her yerde böyle. Avrupa’da istasyonlarda inmiyor musunuz?

Dümdüz hatta inmiyorum...

Burada da inmiyorsunuz. Avcılardan Kadıköy’e gidecekseniz, tek bir yerde iniyorsunuz. Bu şehir 1 milyon nüfuslu bir şehir değil ki, tek istikametle bir sorunu çözesiniz. Sonra bir şehir gelişmesini linear yapmamış, düzensizlik var. Biz ne yaptık? Deniz ulaşımını, raylı sistemi ve kara sistemini birbirine entegre ettik...

Hava rayla köprüyü nasıl geçirecekti

"Hepsinin sinyalizasyonunu farklı firmalar yaptığı için tek hat değil" diyor...

Hayır efendim. Salın Kılıçdaroğlu işi bilmiyor. Biz 4 yıldır trafik mühendisleriyle, uzmanlarla çalışıyoruz. Öyle birinin "Buraya hava ray yapalım, bu iş çözülür!" demesiyle çözülmez. Saatte kaç kişi taşır bu hava rayı? Kilometresinin kaç paraya mal olduğunu biliyor mu? Ne kadar zamanda biterdi? Köprüden insanları nasıl geçirecekti? Biz İstanbul’u lunapark gibi yapmıyoruz. İyi bir ulaşım sistemi kurmak adına İstanbul’da yaşayan insanın günlük davranış biçimlerini ölçmek zorundasınız. İnsanlar günde kaç defa sokağa çıkıyorlar? En çok hangi istikamete gidiyorlar? Sinemaya mı gidiyorlar, alışverişe mi gidiyorlar, kaçta gidiyorlar. Bunları bilimsel tespit etmezseniz, hiçbir ilerleme kaydedemezsiniz.

Dürüstlük meziyet değil olması gereken özellik

Ama kabul edin Kemal Kılıçdaroğlu en azından dürüst...

İyi de dürüstlük bir meziyet değil ki. Olması gereken bir özellik. Ben çalan çırpan insan mıyım?

Belki siz dürüstsünüz de, çevrenizde olmayanlar vardır...

Kılıçdaroğlu’nun kendi çevresine ne kadar dürüst? Kimleri aday yaptılar ilçelerde? Hálá yargılanmakta olan bir sürü insani meclis üyeliğine taşıdılar. Bakın, Kılıçdaroğlu dürüst diye oy verilecekse eyvah. Bir kişinin dürüstlüğü yetmiyor. Sayın Sözen dürüst değil miydi, dürüsttü de ne oldu...

Siz Kılıçdaroğlu’nu ciddi bir rakip olarak görüyor musunuz?

Kırıcı olmak istemiyorum, eleştirel yaklaşmak da istemiyorum ama hayır. Benim uzmanlık alanım kent yönetimi, kent bilinci ve mekan tasarlama. Ben bu işin eğitimi aldım. O ise almadı, onun bu tür şeyleri birilerine yaptırması lazım. Oysa, ben karar verici noktadayım.

Belediyecilikte tecrübe ne kadar önemli?

Çok. Belediye başkanlığı, herhangi bir yöneticilik ya da CEO’luk gibi bir şey değil. Zaten her CEO da, her işi yönetemez. Siz finans sektöründen bir CEO’yu, buzdolobı veya beyaz eşya CEO’su yaptığınız zaman, başarısız olur. Belediye başkanlığı, orkestra şefliği gibidir. Kenti bilmiyorsanız yandınız. Kılıçdaroğlu, "Bu şehirde yaşıyorum" diyor ama ne kadar İstanbullu olduğu tartışılır.

CHP, yolsuzluk molsuzluk diyerek prim kovalıyor

Neden birlikte televizyon programına çıkmıyorsunuz?

Açıkçası benim üzerimden reklamını yapmasını istemiyorum. Bir de neyi konuşacağım? 30 tane projeden söz ediyor, zaten bunun büyük bir kısmı bizim halihazırda yapmakta olduğumuz ve açıkladığımız şeyler. İstanbul’u o 30 projeyle mi ayağa kaldıracağını düşünüyor? İstanbul’a 30 proje yetmez, 330 da yetmez, 1330 da. İstanbul’u gerçekten tanımıyor. İstanbul bir derya, bir dünya kenti, "Onu bunu yapacağım!" demekle onu yönetemezsiniz. Bu kente neler katabileceğini net olarak ortaya koymuyor. CHP, farkındaysanız belli bir strateji izliyor, yolsuzluk-molsuzlık diyerek prim toplamaya çalışıyor. Kılıçdaroğlu de iki de bir, elinde bir dosya ile ortaya çıkıyor. Ne var ki, bir takım iddialar ama ötesine geçemiyor.

Bütün suçlamalarına yanıt veren neden Başbakan Erdoğan oldu?

Çünkü Ak Parti’ye suçlamalar da bulunuyor. O da haliyle genel başkan olarak cevap verme ihtiyacı duyuyor.

Evet ama sanki İstanbul Başbakanı idare ediyormuş gibi oluyor.

Yok canım, siz merak etmeyin, kimin neyi idare ettiği halk çok iyi biliyor.

Bu kentli ilgili bütün ihalelere, projelere aslında Başbakan’ın karar verdiği doğru mu?

Olur mu öyle bir şey? Mümkün mü? Başbakanın işi yok gelip bununla mı uğraşacak? Güldürmeyin. Partine genel başkanı olarak bazı konularda kendisine danışıyoruz ama o kadar...

Özleyiş Topbaş: Tabaktaki meyveyi bile düzelttiği olur

Kadir bey, "Benimle geçinemeyen kimseyle geçinemez" diyor ama, herkesin vardır birşeyi...

Aşırı titiz. Her şeyin çok düzgün olmasını ister. Hiçbir şey de gözünden kaçmaz. Evdeki ters duran bir şeyi, hemen kalkar düzeltir. Duvardaki resim eğri mi duruyor, onu da düzeltir. Meyve tabağındaki meyveleri bile düzelttiği oluyor! Pantolonu kırışık olmayacak, çizgisi mutlaka düzgün ütülenmiş olacak, gömlekler de önemli. Neyse ki bunlar, bana ters ve zor gelen şeyler değil. O Başak burcu, benim de yükselenim Başak. Titizlik konusunda birbirimize benziyoruz.

Siz onun hayatını mı yaşıyorsunuz?

Yoo, zannetmiyorum.

Evlenmek için liseyi bırakmışsınız...

Evet ama kendimi yetiştirdim diye düşünüyorum.

Çocuklarınız sizin kadar genç evlense...

Ben "Doğrusu budur" demiyorum. Kimseye ölçü olarak kendimi vermiyorum. Ama bu, benim tercihimdir. Pişman değilim.

Kadir Topbaş eşini anlatıyor: Tanıştığımızda 15’ti evlendiğimizde 16.5

Eşinizle nasıl tanıştınız?

Tesadüfler... Bir arkadaşımın eşi tanıştırmak istedi. "Bir görelim" dedim ama ekledim: "Kıza söylemeyin, haberi- maberi olmasın." Tabii ben öyle sanıyormuşum, bal gibi haberi olmuş, süslenmiş, püslenmiş, hazırlanmış. Saray Muhallebicisi’nin oğluyum biliyorsunuz, kasada duruyordum, "Saray’a gelin" dedim.

Anlattılar mı kaşı, gözü, boy-posu şöyle diye...

Yok, işte orada göreceğim. Bunlar İstiklal’de dolaşmaya çıkacaklardı, sonra "Hadi bir muhallebi yiyelim" muhabbetiyle bizim oraya geleceklerdi, ben de arkadaşımı görünce, şaşıracaktım, ’Aaa naber?" delip, masalarına gidip, kızı görecektim. Gördüm.

İlk intiba?

Çok güzeldi.

Tamamdır dediniz mi?

Fiziğinden etkilendim ama yaşı...

Kaçtı?

15.

O zamanlar biz de yakışıklıydık!..

Şaka yapıyorsunuz!

Yok yapmıyorum. O konuda biraz tereddüttüm oldu. "Daha çocuk" dedim. Lise 1’e gidiyormuş. Ben de 27 yaşındayım. "Bir daha konuşalım" dedim, derken derken... "Olur" dedim. Ve sonra gönlünü almaya çalıştım. Başarılı bir öğrenciydi. Ama sonra o da evlenmeyi uygun buldu, okulu bıraktı, evlendik. Yanlış anlaşılmasın kararı kendisi verdi...

O yaşta size nasıl eş olabilir ki?

Canım evlendiğimizde 16.5 olmuştu. Aradan bir buçuk yıl geçti.

Peki o 1.5 yılda kaç kere görüştünüz buluştunuz?

Çok.

E peki n’apıyordunuz, lise 1’de okuyan bir kız çocuğu... Coğrafya mı çalıştırıyordunuz!

Sohbet ediyorduk, hayat üzerine konuşuyorduk. Birbirimizi tanımaya çalışıyorduk. Bir kere hiç yalan söylemeyen biri. Ve kin tutmayan. Dedikoducu değil. Bunlar önemli şeyler.

İyi de nasıl tavladınız onu: "Ben varlıklıyım, şöyle, böyle bir hayatımız olacak" filan mı?

Bir dakika ya, biz de yakışıklıydık o zaman!

Eşinizin, en çok hangi özelliği sizi büyüler?

35 yıllı geride bıraktık. Gürültüsüz, kavgasız geçti. Hálá bir yıllık evli gibi saygımız sevgimiz, sempatimiz vardır birbirimize. Özleyiş, takısını bile gittiği evi duruma göre takan biri. Benim için çok değerli.

Yemek seçmem sorun çıkarmam

Onda, başka kadınlarda olmayan başka ne var?

Bir erkek bir kadında ne arar?

Bir sürü şey. Şefkatli olması, anlayışlı olması, sevecen olması, akıllı olması, eğlenceli olması, komik olması, seksi olması,.. Seksi buluyor musunuz karınızı?

Ben kalkıyorum!

Tamam, tamam, seksi lafını unutun, başka soru soracağım: Tahammül edilmesi en zor özelliğiniz nedir?

Yok öyle tahammül edilmesi zor bir tarafım. Benimle geçinemeyen kimseyle geçinemez. Rahat adamım. Yemek seçmem, problem çıkarmam.
Yazarın Tüm Yazıları