Türk ordusu Roma'yı kaç günde alır?

DÜNYANIN gözü Türkiye'de. AKP'nin iktidar yürüyüşünün doğru değerlendirilmesi ve acele karar verilmemesi için çok ciddi bir titizlik gösteriliyor.

Ama işin ilginç tarafı ve şaşırtıcı olanı, Türkiye'de laikliğe karşı akımların güçlenmesi olasılığına karşı herkesin Türk ordusundan medet umması.

Örneğin İtalyan sağının itibarlı gazetesi La Stampa, Türkiye ile ilgili dünkü haberini, 'Türkiye'de İslamcılara oy vermeyenler de var' başlığı ile yayınlıyor ve 'Generaller İslamcılara karşı direnişlerinde yalnız kalmayacaklar. Müttefikleri var. Yargı, bürokrasi ve sivil toplum' diyordu.

Ama daha da ilginci, ordunun Türkiye'nin en gelişmiş kurumu olduğu vurgulanan haberde yer alan hikaye idi.

Buna göre, bir süre önce İstanbul'a görevli olarak gelen bir İtalyan diplomat, ilk kez katıldığı 29 Ekim törenlerinde gördüğü askerlerden, silahlardan, düzen ve disiplinden o kadar etkilenir ki yanındaki Türk subaya dönerek, ‘‘Bize saldıracak olsanız bu ordu kaç günde Roma'ya iner?’’ sorusunu yöneltir. Yanıt, kendinden emin bir ses tonuyla ‘‘Bu, otoyoldaki trafiğe bağlı’’ olur.

Anıyı aktaran muhabir haberine, iyi ki Türkiye ile ilişkilerimiz iyi yorumunu eklemeyi de unutmamış.

La Stampa sadece bir örnek. Avrupa ve ABD, Türkiye'deki seçim sonuçlarını değerlendirirken oorduyu laikliğin güvencesi olarak görüyor.

Kopenhag kriterlerinin, askerin siyaset üzerindeki rolünün azaltılmasını isteyen koşuluyla hiç uymayan bir tavır ama gerçek bu. Reel politika dedikleri bu olsa gerek.

Washington Post Gazetesi de aynı noktayı vurgulamış.

'Askerin siyaseti yakından izlemesi Türkiye'nin NATO müttefikleri, özellikle de, bu ülkeyi Irak'a karşı asker; bir operasyonda hayati önemde gören ABD açısından belli bir istikrar güvencesi sağlıyor.'

'Çünkü'
diyor gazete 'Siyasi İslam'ın endişeye yol açtığı bir dünyada AKP'nin etkisi, bu 67 milyon nüfuslu ulusun ötesinde olacaktır.'

* * *

GERÇEKTEN de dünkü seçim sonuçlarının etkisi Türkiye'nin sınırlarını aşacak nitelikte.

Avrupa Birliği, tarihinin ikinci genişleme döneminde Türkiye sorunu ile karşı karşıya.

Türkiye' ile ilişkiler Avrupa'nın geleceğiyle ilgili tartışmaları da etkileyecek. Hıristiyan, dolayısıyla içe kapalı ve küçülen bir Avrupa mı, yoksa Haçlı ideolojisine kesin nokta koyan, medeniyetler uzlaşmasının liderliğini yapan, dışa açık ve büyüyen bir Avrupa mı?

Avrupa'nın kaderini belirleyecek olan bu karar verme sürecinde, yarından itibaren Türkiye'nin izleyeceği yol çok önemli olacak.

Bu çerçevede Kıbrıs sorunu, Yunanistan ile ilişkiler, özgürlüklerin- sistemin laik yapısı bozulmadan- genişletilmesinin güvenceleri yeni hükümeti bekleyen sorunlar olarak değerlendiriliyor.

Irak konusundaki tavır da merak konusu.

Ayrıca, uluslararası kulislerde dile getirilen bir endişe de, Türkiye'de iç politikada yaşanması muhtemel gerginliklerin ekonomik programı etkilemesi.

* * *

'Türkler tepkilerini göstermek için meydanlara çok seyrek inerler. Ama geçmişte de olduğu gibi, yöneticilerini seçimlerde cezalandırırlar.'

Fransız Le Monde Gazetesi'nin dünkü haberi böyle diyordu.

Gazetenin Türk seçmeninin bu karakterini öne çıkartmasının ardında, kendi kamuoyunu itidale davet vardı.

Çünkü bu seçimlere Avrupa kamuoyu, bir Avrupa testi gözüyle bakıyor.

Nitekim haberin başlığında da : 'Election-test pour un Turquie Europeenne' Avrupalı bir Türkiye için seçim testi denmiş.

Gerçekten de dünya açısından bu seçimler Türkiye için bir sınav niteliği taşıyordu. Ama, test sonuçları konusunda acele karar vermeme eğilimi ağır basıyor.

Evet gözler Türkiye'de. Kimse kendi içinde kavgalı, ekonomik krizi aşamayan, Avrupa'dan uzaklaşmış, ABD ile arası açık, Ortadoğu'da kavgalı bir Türkiye istemiyor. Hedeflerinde, şaşmadan ilerleyen güçlü Türkiye herkesin çıkarına.
Yazarın Tüm Yazıları