Bir şakanın ardındaki duygular

Dün manşeti hazırlarken, bir arkadaşım şöyle bir espiri yaptı: Önce ‘‘Yarın herkesin içinden geçen sözü manşet yapmamızı ister misiniz?’’ diye sordu.

Biz ‘‘evet’’ deyince de esprili manşet önerisini patlattı:

‘‘Merak etmeyin Ordu var...’’

1950 Mİ YOKSA

Hiç kuşkusuz sadece bir şakaydı. Hatta eşek şakası. Ama yine hiç kuşkusuz olmasın, birçok insanın içinden geçen duyguyu da yansıtıyor.

Yazıya niye böyle bir espri ile başladım.

Nedeni açık. ‘‘Erbakan Hoca'nın’’ takımından kopmuş bir parti ilk defa yüzde 35 gibi ezici bir çoğunlukla iktidara geliyor.

O nedenle önce bu olayın adını gerçekçi biçimde koymalıyız.

Soru şudur:

AKP'nin zaferini nasıl tanımlayacağız? 1950'ye benzeyen bir siyasi patlama mı, yoksa, Erbakan Hoca'nın ‘‘Akim kalmış’’ İslami kalkışmasının tamamlanması olarak mı?

Ben, aşağı yukarı 4 aydan bu yana birinci tarifin doğru olduğunu yazıyorum.

Bu nedenle de, kendi çevremden ve Türkiye'nin etkili kesimlerinden bayağı eleştiri aldım.

Ama merakla beklediğim başka bir şey vardı.

Batılı medya bu olaya nasıl bir etiket yapıştıracaktı?

İlk izlenimler korktuğumun başımıza geleceği yolunda işaretlerdi.

Ajanslar, AKP'yi ''İslamcı parti'' olarak tarif etmeyi tercih ettiler.

Bu imajın zaman kaybetmeden düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Çünkü AKP kurulduğu günden bu yana ''İslamcı parti'' imajını reddetti.

Seçim kampanyası sırasında da bu yolda bir izlenim vermedi.

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın dün akşamki sözleri temel bazı konularda güven verici nitelikteydi.

Bu sözler seçim sonrasında söylendiği için şimdi daha da önem kazanıyor.

O nedenle AKP, seçim öncesinde yabancı yatırım şirketlerine yaptığı ‘‘Road show’’ ziyaretlerini şimdi siyasi merkezlere de yaparak, bu ''İslamcı'' etiketini hemen geçersiz kılmalı.

KADAYIF DÖNEMİ

Çünkü bu etiket Türkiye'ye yakışmıyor ve herkes biliyor ki, Türkiye'nin üzerinde duramaz.

Üstelik bu seçimin çok önemli bir sonucu var.

Türkiye ‘‘Erbakan kabusundan’’ kurtuldu.

Yani sağ kesimde ‘‘Kadayıf laubaliliği’’ bitti.

Partinin radikal çekirdeği Erbakan'ın yanında kalarak, AKP'yi de seçim sonrasında büyük bir yükten kurtardı.

İKİ YOL

Sonuç olarak, Tayyip Erdoğan, Erbakan'ın yaptığı hataları yapmadığı sürece, bu kabusa yeniden döneceğimiz endişesi için bir neden yok.

Zaten yüzde 35'lik oyun yüzde 22'si, merkezin dört partisinden kayan oylar. Yani radikal oy değil.

AKP'nin daha ilk günden bir kenara not etmesi gereken çok önemli gerçekler var.

Türkiye'de hiçbir partinin oyu, yüzde 100 kendisine ait değildir.

Bu kadar hızla gelen oylar, bu kadar hızla gidebilmektedir.

İkincisi, seçmenin sayısal olarak da, yüzde olarak da yarıdan fazlası Meclis dışında kalmıştır.

Son aylarda konuştuğum AKP'nin etkili kadroları, bütün bu konuların bilincinde olduklarını söylüyorlardı.

AKP'nin önünde iki yol var.

Ya Erbakan'ın yaptığı hataları yapıp, onun gibi erimek.

Ya da merkez sağda kalıcı bir parti haline gelmek.

Yüzde 46 ile siyasi hayata atılan ANAP'ın, 19 yıl sonra yüzde 4'le büyük bir bozguna uğradığı da yakın tarihin çarpıcı bir gerçeğidir.

Ben bugün Tayyip Erdoğan ve AKP'nin önünde tarihi bir fırsatın bulunduğuna çok samimi olarak inanıyorum.

Türkiye'yi 1950'den beri yoran bazı sorunlara çözüm bulabilir.

Ama en önemlisi, Türkiye üzerine kabus gibi çöken ‘‘İrtica korkusunu’’ silebilir.

Bunu başardığı taktirde, hem Türkiye'ye hem de bütün dünyaya büyük bir hizmette bulunur.

Türkiye, 10 yıldır süren Takiyye tartışmasında'' kimin haklı olduğunu nihayet öğrenebilecek.

Erdoğan takiye mi yaptı yoksa gerçekten değişti mi?

Tahmin dönemi bitti.

Şimdi gerçekleri görme zamanı.

AKLIN YOLU

Hepimiz göreceğiz.

Gördüğümüz tablo, ya Türkiye'yi yeniden kaosa sokacak ya da rahat, korkusuz, istikrarlı bir toplumun kapısını aralayacak.

Benim inancım, ikinci ihtimalin daha ağır bastığı yolunda.
Yazarın Tüm Yazıları