İyiler Fatih’in, kötüler Serdar’ın olsun!

OLEY! Demek ki bu meslekte, seni onaylayan meslektaşların da olurmuş.

Serdar Turgut, manikürcü kızlar gibi yazı yazdığımı söyleyip kalbimi kırarken (!), Fatih Altaylı şu aşağıda okuyacağınız yazıyı kaleme almış. O kadar hoşuma gitti ki, görgüsüzlük-mörgüsüzlük demeden aynen buraya alıyorum. Önümüzdeki günlerde yapacağım bütün iyi röportajları Fatih Altaylı’ya adıyorum, kadeh kaldırmak gibi. Kötüler, Serdar’ın olsun!

Ayşe Arman

Birkaç gündür yine Ayşe Arman tartışılıyor. Serdar’ın (Turgut) Ayşe Arman’ı övdüğü mü, yerdiği mi anlaşılmayan sözlerinden sonra başladı tartışma.

Ayşe Arman da bugün köşesinden bu tartışmaya katılmış.

Ben de ucundan mevzuya gireceğim.

Ayşe Arman bugün Türk basınının önemli figürlerinden biridir.

Çok başarılı bir gazeteci, çoktan da başarılı bir röportaj ustasıdır.

Eleştirilecek çok yönü vardır ama üreten herkesin eleştirilmesi gelenektir.

Ayşe Arman, özellikle röportaj alanında Türk basınında yeni bir dönem açmıştır.

Ayşe’den önce Nuriye Akman iyi bir kadın röportajcı olarak dikkat çekerdi.

Ancak Ayşe üslubu ve cesaretiyle yeni bir dönem başlattı.

Röportajlarına röportaj yaptığı kişi kadar kendini de ekledi ama bunu yaparken röportajı bozmadı aksine güçlendirdi.

Benim de Ayşe’ye kızdığım, röportajlarını eleştirdiğim günler oldu.

Ama bana göre haklı olan ben değildim. Oydu.

Kırdığı kalıpları algılamakta zorlandığımız için eleştirdik belki de.

Son dönemde bazıları Ayşe Arman’ı eleştiriyor. "Dubai’ye yerleşti. Eski tadı kalmadı"

O kanaatte değilim.

Köşe yazıları bu mesafeden etkilenmiş olabilir.

Ancak röportajları hálá eskisi gibi.

Bugün genç röportajcılara Ayşe Arman’ı örnek gösteriyorsak Ayşe Arman başarılıdır.

Hem de çok.

Gazetecilik okullarında okutulacak kadar başarılı.

Beğensek de, beğenmesek de.


NOT: Ayşe Arman’a Habertürk’te yazması için teklif götürdüğüm yazılıp çiziliyor. Ayşe Arman’la yıllardır görüşmedim. Ama emin olun ki, görüşmüş olsaydım bize katılmasını isterdim.

Sen eskiden midemi bulandırırdın

GENELLİKLE yazılarınızı okumam ya da en fazla başlığa şöyle bir göz atarım. Okumaya niyet ettiğimde de, "Bu kadından nefret ediyorum" deyip yarım bırakmışlığım çoktur.

Uzayda yaşıyormuş, Amerikan pembe dizileri kıvamında özel hayatınızı anlattığınız, gereksiz züppe yorum ve insanımıza uzak yargılarınız, "Bir elimde ayna bir elimde cımbız" edalarınız, "Müthiş anneyim ve ağzında gümüş kaşıkla doğan çocuğumun şımartılan eksiksiz hayatını hepinizin gözüne gözüne sokarım, o bir güccük hanfendüüüü..." yazılarınız midemi kasar ve bulandırır. Ama bir süredir devam eden taciz yazılarınızı okuyorum ve yaptığınız yorumları çok içten, insanca ve anaç buluyorum. Yazılarda bir snop yazardan çok başkasının yavrusuna da canı yanan bir anneyi görüyorum. Hayırdır? Yaşlılık mı, yoksa gerçekten anne mi oldunuz artık?

(Esen K.)

Çok ağır yazmışsın be Esen. İltifat ederken bile yumruk atıyorsun. 39 yaşındayım, 18 yaşından beri yazılar yazıyorum, röportajlar yapıyorum, saçmaladıklarım vardır ve çoktur, ben de büyüyorum çünkü -sen hiç mi saçmalamadın tüm bu yıllar içinde?- ama elini vicdanına koy, son taciz haberleri dışında benimle, kızımla, hayatımla, yaptıklarımla, aktardıklarımla ilgili her şey mi mideni kastı, bulandırdı? Gazze üzerine yazsam beni daha mı çok sevecektin? Ya da şehit anneleri, Kürt sorunu, kadın ayrımcılığı, gelir düzeyindeki dengesizlikler, siyası istikrarsızlık, türban, Ermeni meselesi... Bu konularda çeşitli ukalalıklar etsem ve anlaşılmaz yazılar döktürsem, o zaman beni daha ciddiye alacaktın değil mi? Ama n’apalım sen de böyle düşünüyorsun. Tacizi, evet, elimden geldiği ölçüde gündemde tutmaya devam edeceğim.

Sevgiler.

TEESSÜF EDİYORUM

BEN bir erkek hemşireyim. Söz konusu anne- kızın sözlerinde samimi olduklarına ve yalan söylemediklerine ben de inanıyorum. Ama yine de... Size teessüflerimi bildiriyorum! Hastanelerin psikiyatri, yoğun bakım, acil ve ameliyat sonrası bakım ünitelerinde erkek hemşire çalıştırılmaması gerektiğine inanan okurlarınızı takdir etmeniz, felaket ötesi bir şey. Çünkü bu durum, erkek hemşirelerin, potansiyel bir tehlike olarak görülmesine yol açacaktır. Neden erkek hemşireler potansiyel tehlikeli insanlar olsun ki? Neden erkek doktorlar değil de erkek hemşireler? Yoksa erkek hemşirelerin de mesleklerini kötüye kullanmayacaklarına dair yemin ettiklerini bilmiyor muydunuz?

(Ethem Ö.)

Çok çok özür diliyorum sizden. Sadece erkek hemşireler değil, doktorların da tacizde bulundukları ve bulunabilecekleri göz önünde bulundurursak, kesinlikle haklısınız.
Yazarın Tüm Yazıları