Bir manşetin arka yüzü

Sabah Gazetesi’nin dünkü nüshasında, Mustafa filmi etrafında başlayan tartışma bahane edilip, Hürriyet’e yönelik bir iftira, güya gazetecilik adına manşete taşınmıştı.

Tam bir şark usulü Babıali kurnazlığı.

Güya, biz "Mustafa" olayını, ilan vermeyen Turkcell’e karşı şantaj olarak haber yapmışız.

Turkcell, 3 yıldan beri Hürriyet’e ilan vermiyor.

Canları sağolsun.

Onlar ilan vermedi diye, Hürriyet’in ilan gelirlerindeki büyüme eksilmedi, tam aksine iyice arttı.

Hürriyet 60 yıldan beri Türkiye’nin uzak ara en büyük ilan mecraı.

Bu kadar yıllık tecrübe, hem bize hem ilan verene şunu öğretti.

Şirketler ve şahısların parası kıymetlidir. Ancak sonuç aldıkları gazete ve dergilere ilan verirler.

Etkisiz bazı gazeteler oraya buraya baskı yaparak üç beş kuruşluk ilan toplayabilir.

Ama böyle yapan gazete sahiplerinin hiç biri bu sektörde kalamamıştır.

Babıali mezarlığı, bu yola başvuranların, mezartaşı bile kalmamış çukurlarıyla doludur.

* * *

Şimdi Sabah’ın yeni bir sahibi var.

Öyle anlışılıyor ki, eski yöneticileri, gazetenin genlerindeki kompleksi, ona da aşılamışlar.

Peki daha ilk günden bu telaş niye?

Sabah, yeni sahibi ile birlikte yayın politikasını değiştirdi.

Yeni sahipleri bunu içlerine sindirdi, ama Türk kamuoyu ve Sabah okuru bunu içine sindiremedi.

İktidar borazanı haline getirilen gazete 100 bine yakın tiraj kaybetti.

Taban okuru 300 binin altına indi.

Daha çok şehirli ve satın alma gücü yüksek kesimi, gazeteyi terkedince, Hürriyet’le arasındaki tiraj farkı, hafta içinde 160 binlere çıktı.

Hafta sonu bu fark 210 binlere yükseldi.

Giden tirajı geri almaktan umudu kesen Sabah yönetimi bu defa kriz ortamında 1.5-2 milyon dolara varan harcamalarla, ansiklopedi savaşları dönemine benzeyen promosyon kampanyalarına başladı.

Bu anormal harcama da farkı kapatamadı ve eski haline getiremedi.

Gazete ilan kaybetmeye başladı.

* * *

Satın alma gücü yüksek okurunu kaybeden Sabah, hem "tiraj liginde" hem "ilan liginde" alt kategorilere düştü.

Turkcell’in ilan vermediği Hürriyet’in ilan geliri artarken, Turkcell’in ilan verdiği Sabah’ın ilan gelirleri, tepetakla gitti.

Turkcell’in ilan vermediği Hürriyet, neredeyse, Turkcell’in ilan verdiği Sabah’ın üç katı ilan alır hale geldi.

Sabah’ın iftira manşeti işte bu telaşın deklarasyonudur.

Hem tirajda hem ilanda tepetakla giden Sabah’ın sahibi, faiz borcunu ödeyebilmek için elindeki öteki şirketlerini satmak zorunda kaldı.

Şimdi, son çare olarak, yine genlerindeki iftiracılığa dönüyor.

Babıali’nin bir kuralı vardır.

Hürriyet’in ilan gücü karşısında en derin aşağılık komplekslerine sahip olan gazeteler hemen şu yola başvurur.

Hürriyet’e bulaşmak, iftira atmak.

Pazar’ın en büyüğü olmanın maalesef ödenmesi gereken bedeli budur.

Sabah’ın yeni sahibine sesleniyorum.

Gazetenizin geçmişteki sahipleri bunu denedi.

Ne okur, ne ilan veren yuttu.

Sizinkini de yutmaz.

Bu yolla gazetesini kurtaran hiç olmamıştır.

Tabii en komik olanı da, bu gazetenin bize "etik" dersi vermeye kalkmasıdır.

Buna cevap bile vermem.

Yapabileceğim tek şey, ellerine bir ayna tutuşturmaktır.

Oradaki surat hoşlarına gidiyorsa, ben ne diyebilirim.

* * *

Turkcell yönetimine gelince...

Şurası kesin ki, Mustafa krizini çok kötü yönettiler.

Kamuoyundaki büyük tartışma, bu yanlışlığın kendilerine yüklediği maliyettir.

Hürriyet sektörün ilan devidir.

60 yıllık tarihi, ilan konusundaki sicili, hem kamuoyunca, hem de ilan veren tarafından çok iyi bilinmektedir.

Kamuoyunun bu kadar konuştuğu bir olayda, Turkcell bize ilan veriyor olsaydı da farklı davranmazdık.

Turkcell’in başındaki en büyük felaket, elinde kalmış küçücük hisseyle, koskoca şirketi babasının malı gibi kullanan kişidir.

Yani Mehmet Emin Karamehmet’tir.

* * *

Hürriyet’e ilan vermedi diye, kimsenin Turkcell’e bir şey söyleme hakkı olamaz.

Turkcell’in, azınlık hissedarının keyfi inadı ile ilan verdirttirmediği Hürriyet, son 3 yılda büyük gazeteler arasındaki ilan payını ezici şekilde artırmıştır.

Turkcell’in ilan verdiklerinin zavallı durumu ise ortada.

Sabah yerlerde sürünüyor, Akşam ise kapanmak üzere.

Onlar için Turkcell’in vereceği para elbette hayati öneme sahip.

Karşılığında suspus olacak kadar hayati önemde.

Bizim açımızdan ise, Türkcell’in ilan vermemesinin hiç bir olumsuz sonucu yoktur.

Ama, Turkcell gibi, büyük ve halka açık bir şirketin kaynaklarının, azınlık hissedarının tirajı yerlerde sürünen medyasına, sırf şantaj silahı olarak kullansın diye oluk oluk akıtılmasına hem ahlaki, hem de hukuksal sonuçları vardır.

Bu da bizi değil, Turkcell’i ilgilendirir...
Yazarın Tüm Yazıları