Felaket sonrası ruhsal deprem

Güncelleme Tarihi:

Felaket sonrası ruhsal deprem
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 19, 1999 00:00

Haberin Devamı

45 saniyelik o müthiş 'anı' yaşayanlarda şimdi 'ruhsal travma' başlıyor. Ruhlarda ve akıllarda başlayan travma, depremi yaşayan milyonlarca insanın, ruhsal ve beyinsel yapısına göre ömür boyu da sürebilecek.

DEPREM, 45 saniye sürdü. Binlerce insanımız çöken binalar altında can verdi. Onbinlerce sakat ve yaralı, hastanelerde hayata yeniden dönüş için çırpınıyor.

Şimdi 45 saniyelik o müthiş 'anı' yaşayanların 'ruhsal travması' başlıyor. O 'anı' yaşayıp canlı kalan milyonlarca insan, ömürleri boyunca bu korkuyu tekrar tekrar yaşayacak. Ruhlarda ve akıllarda başlayan travma depremi yaşayan insanın ruhsal ve beyinsel yapısına göre bir ömür boyu sürüp gidebilecek. Ruh hekimleri ve psikiyatrlar, bu tehlikeye dikkat çekiyorlar. Ruhlarda ve kafalarda oluşan, 'hafif' ya da 'ağır' travmalar üzerinde duruyorlar.

AFET SONRASI Bu bozukluk son yıllarda Dünya Sağlık Örgütü ve Amerika Psikiyatri Derneği tarafından diğer ruhsal hastalıklardan ayrı olarak, doğal ve toplumsal afetlerden sonra ortaya çıkan ruhsal bozukluk olarak tanımlanıyor. Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Özcan Köknel'in verdiği bilgiye göre, bütün dünyada, deprem, sel, kasırga gibi doğal afetlerden sonra yaşanan 'Post Travmatik Stres' (travma sonrası stres) denen bozukluğun artması üzerine, bu yıl İstanbul'da toplanan Uluslararası Psikiyatri Kongresi sadece bu konuya ayrılmış.

ÖLÜM KORKUSU

Prof. Köknel, deprem sonrası yaşanan ruhsal bozukluğun temelinde, 45 saniyelik dehşetin yarattığı, hem ruhu ve hem de bedeni tehdit eden 'ölüm korkusu'nun yattığına işaret ediyor. Bu korku, kişinin ruhsal ve kafa yapısına göre sürekli olabiliyor. Kişide, tedirginlik, endişe, uyku bozuklukları, kabuslar yaratıyor. Kişi, her an yaşadığı depremi anımsayarak, panik yaşıyor. Bu olayı rüyasında görüp, korkuyla uyanıyor. Bu durum devam ederse, bilinç bozukluğu, ruhsal çöküntü hali, yemeden içmeden kesilme, konuşmama, çevre ile ilişki kurma bozukluğu, kızgınlık öfke halleri ortaya çıkıyor.

DESTEK ÖNEMLİ Prof. Köknel, depremzedelerin yakın ilgi ve desteğe ihtiyaçları olduğunu belirterek, şunları söylüyor:

‘‘Aslında, 'Bize ilgi göstermiyorlar' diyen kişiler, bu moral desteğe ve yakınlığa muhtaçlar. Onların acılarını, korku ve endişelerini sevgi, şefkatle paylaşmak gerekiyor. Eğer zaman içinde, bu korku ve endişelerini yenemezlerse, bu durum süreklilik gösterirse, o zaman çok ağır depresyonlar görülebilir. Saldırganlık, taşkınlıklar ortaya çıkabilir. O zaman psikolojik tedavi, hatta durumuna göre, klinik tedavi gerekebilir. Yıllar sonra bir depremi yeniden yaşamak, böyle bir ortama girmek, bir film seyretmek, bu anıların yeniden panik nöbeti şeklinde ortaya çıkmasına neden olabilir.’’

KAFADA CANLANDIRMAK

Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Safa Sarıbeyoğlu da deprem ve benzeri doğal afetlerden sonra yaşanan 'Post Travmatik Stres'in, yapı zayıflığı, ailesel, kişisel ve toplumsal sorunları olan kişilerde daha kolay görüldüğününü söyledi. Bu kişilerin, afet stresi yaşadıklarını açıklayan Prof. Dr. Sarıbeyoğlu, şöyle konuştu:

‘‘Eğer kişi aradan geçen zamana karşın, kendi normal yaşamına dönemiyor, o korkunç anı yaşamaya hep devam ediyor, bunu kafasından atamıyorsa, derhal tedaviye alınmalıdır. Tedavi olmazsa, hastalık ilerler. Kişi, kendi dünyasına kapanır. İşi, evi ve çevresi ile bağlarını koparır. Kaybolur, gider.’’



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!