Dünya 16’lık ‘top’ modellerin esiri

Güncelleme Tarihi:

Dünya 16’lık ‘top’ modellerin esiri
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 21, 1999 00:00

Haberin Devamı

Moda dergilerinde vitrinlenen her şey 20'li yaşla sınırlı bir dünya için. Bu bir ayırımcılık. Yaratılan imaja uymak için kalıbımızla kavga ediyoruz. İradeliler diyet yapıyor, mücadeleciler jimnastik, parası olan operasyona başvuruyor. Giyim konusunda tarzınıza göre istediğinizi seçin.

Moda dünyasının yaşayan efsanesi olarak bilinen Japon tasarımcı Hanae Mori, ‘‘Sizin gibi moda yazarları işte bunu yazmalı, bu çok önemli’’ diyordu. Neyi mi yazmalıydım, modanın gitgide yalnızca gençlikle sınırlı bir dünyayı kuşatmasını.

Belli bir yaşın üzerindekiler, diyelim ki 30'unu geçmişler eğer ilk gençliklerinden beri moda dergilerini izliyorlarsa farketmişlerdir: Sayfalarını çevirdikleri derginin hitap ettiği dünya zamanla onlardan uzaklaşıyor. Bu, 90'ların başlarında ortaya çıkan ve gitgide daha da belirginleşen bir süreç. Moda dünyasında modellerin yaşları küçüldükçe küçüldü. Onaltılık mankenler 'top' modelliğe oynuyor.

SISKA GRUNGE

Galiba bu trend Kate Moss'la başladı. Bu sıska kız, grunge (salaşlık); ‘‘yetim kız‘‘ imajı akımının prensesi olduğu yetmiyormuş gibi, güzellik anlayışının sorgulanmasına neden olmuştu. Boyu, podyumlarda gelmiş geçmiş en kısa boy, bacakları da çarpıktı. ‘‘Model‘‘ rolüne aykırıydı. Grunge akımıyla sıskalığı ve yetim kız imajı birleşince dergi sayfalarında verdiği pozlar anneleri çıldırttı:

‘‘Kızlarımızı uyuşturucuya mı özendiriyorsunuz?‘‘ gibi sorular bazı moda editörlerinin başını ağrıttı. Gerçekten de yüzyılın güzellik anlayışını değiştirdi. ‘‘Parıltılı‘‘, ulaşılamaz, taklit edilmesi zor güzellik yerine ‘‘ilginç‘‘; ‘‘karışık‘‘ ruh halini hiç gizlemeyen, ve içimizden hatta tanıdık birinin, daha ‘‘gerçek‘‘ güzelliği geçerli oldu. Yeni model imajı konusunda bütün bunlar olup biterken, bir şey gözden kaçtı: Modellerin yaşları küçüldükçe küçüldü. Artık moda dergilerinin sayfaları gençlik dergilerinin sayfalarına benzedi.

Moda dergilerine baktığınızda vitrinlenen herşey 20'li yaşla sınırlı bir dünya için sanki. 30 yaşını geçtiyseniz, ancak yaşıtınız ünlülere bakıp bir model edinebiliyorsunuz görsel anlamda. Oysa modada kullanılan malzeme aynı. Tüketici için malzemenin yaşı yok. Ama malzemenin sergilendiği vitrinler sizin giyim kuşam konusunda endişeye kapılmanıza neden oluyor. Eğer kendinize güveniniz varsa, ‘‘Tamam, ben bunu kendime yakıştırırım‘‘ diyorsanız sorun yok.

Bu bir ayrımcılık. Tıpkı zayıflık-şişmanlık meselesinde olduğu gibi. Dünyada şişman insan nüfusunun en yoğun olduğu Amerika'da moda dergilerinde yalnızca incecik insanlar var. İnsanın doğal hali ‘‘incecik‘‘ değil herhalde, yoksa koca bir diyet ve zayıflama, estetik cerrahi endüstrisi nasıl beslenirdi? Yaratılan bir imaja uymak için kalıbımızla kavga ediyoruz. İradeliler diyet yapıyor, mücadeleciler jimnastik, parası olan da operasyona başvuruyor. Zayıflık kültürünün bir ayrımcılığı da beraberinde getirmiş olması, sosyolojik olarak kabul edilmiş bir olgu sanki.

Gelelim şu ‘‘gençlik‘‘ meselesine. Hiç kuşkum yok, bu da bir tür ayrımcılığa yönelecek eninde sonunda. Üstelik çaresi yok.

Estetik ve moda adına medyada dönüp duran, insanlara sunulan ne varsa genç bir dünyaya hitap ediyor. Yaşı 40'ı geçenlere sorun: Sağlıklı bir ihtiyar mı, yoksa çok genç görünen bir ihtiyar mı olmak isterler?

Neyse ki modada gençliğe endekslenmek dışında, güzel şeyler de oluyor. Özgürlük gibi!

Tasarımcılar, 20 yıl öncesinde yaptıkları gibi modayı insanlara dikte etmiyorlar. Tarzınıza göre istediğinizi seçebilirsiniz. İyi giyinmek artık trendlerde doğru seçim yapmak demek çünkü.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!