Şaşırtmak prim yapar

Güncelleme Tarihi:

Şaşırtmak prim yapar
Oluşturulma Tarihi: Nisan 04, 1999 00:00

Haberin Devamı

Kim derdi ki bir zamanların romantik şarkılar prensi Erol Evgin'in bir reklamda haldır huldur kamyonet süreceğini? Rahmetli anneannem görse çok şaşırırdı. Çünkü Erol Evgin onun için olabilecek en yakışıklı adamdı. Aslında hala da maviş gözleriyle çok hoş bir adam. Son derece kibar, nazik ve de mütevazı. Üstelik saçları da artık daha doğal görünüyor. O şimdi aslen mimar, ek iş olarak da müzik yapıyor. Üstelik de bir aile mesleği olarak. Çünkü oğlu Murat Evgin de müzik dünyasına katıldı. Geçtiğimiz günlerde onun da kaseti çıktı. Ama oğlu rock müzik yapıyor. Kendisi ise önümüzdeki günlerde Erol Evgin klasikleri diye bir albüm hazırlamayı düşünüyor. ‘‘Nostalji demek istemiyorum çünkü hala söyleniyor şarkılarım, henüz nostalji olmadı’’ diyor. Reklamlar ve klasikler dışında bir de TRAP adı verilen bir trafik belasına çözüm üretme platformunda görev alıyor. Bunun için bir türkü bile yapmış! Bugünlerde yarışma programlarında sık sık duyuyoruz ‘‘trafik türküsünü’’. İşte size Erol Evgin! Yeni, yepyeni, yeniden...

RESİM TUTKUNU

Yirmi üç yıldır müzik dünyası içinde Erol Evgin. Ama müzik kadar resimle de ilgileniyor. Evinde elliye yakın orijinal, çoğu yağlıboya tablo var. Ünlü ressamların üstelik. Yani epey bir yatırım yapmış koleksiyonu için. Kendisi de resim yapıyor. ‘‘Beni müthiş dinlendiriyor’’ diyor bize eşinin, kızının ve oğlunun karakalem portrelerini gösterirken.

(Fotoğraf: Kutup DALGAKIRAN)

Biz sizi romantik adam diye bırakmıştık yıllar önce. Şimdi karşımıza arazide kamyonet süren biri olarak çıktınız. Ne iş? Niye size geldiler?

- Bilmem. Ben klasik oldum galiba... İki yıl önce bir klip çekmiştik, orada bu şapkayı giyiyordum, reklamcıların aklında kalmış herhalde. Mitsubishi'nin bu modelini tanıtırken hem ‘‘İşte böyle bir şey’’ sözünün kullanmak istediler hem de doğa adamı tiplemesini.

Ama siz salon adamısınız. Ne işi var Erol Evgin'in bir iş kamyonetinin tepesinde? Size tuhaf gelmedi mi?

- Onu da şöyle açıkladılar. Ben biliyorsunuz mimarım aynı zamanda. Bir çok gidilmesi zor yerlere gitmem gerekebilir, ayrıca bir şeyler de taşımam gerekebilir. Bu araba da zaten mimarlar, mobilyacılar, dekoratörler, camcılar, işte perdeciler, modacılar için dizayn edilmiş. Benim mesleğimle örtüştüğünü düşünmüşler. Hem insanları böyle arada şaşırtmak prim yapar.

Reklamın parası da iyi prim yaptı mı bari?

- Reklamdan çok büyük para almadım. İyi bir para ama çok büyük değil.

İYİ BİR OFF-ROAD’CU

Ne kadar?

- Ben 30 yıldır rakkam telaffuz etmedim. Çok ayıp geliyor bana. Türkiye'de gelir düzeylerinde çok büyük farklar var. Bu durumda kazandığı paraları açıklayanları açıkçası çok ayıplıyorum.

Siz açıklasanız da açıklamasanız da değişen bir şey yok ama. Az kazanan yine az kazanıyor.

- Evet ama hiç olmazsa hakaret etmiş gibi olmuyor.

Reklamda kamyoneti kullanıyor musunuz?

- Evet kullanıyorum. Ben iyi bir ‘‘off-road’’çuyum. Beykoz Ormanları'nın orada sık sık araziye çıkıyorum kendi dört çekerimle. Sinan da (Sinan Çetin, reklamın yönetmeni) çok şaşırdı. Bir iki kere arabaya bir şeyler yaptırdım.

Takla mı?

- Yok takla attırmadım ama bir iki numara yaptım. Herkes şaşırdı.

Nasıl geçti sahneden uzak yıllar?

- Ben çok keyifli yaşadım. Ben Allahın şanslı kullarındanım. Bugüne kadar herşey yolunda gitti. Çok hoş bir çocukluk geçirdim. Sonra müzik küçük yaşlardan itibaren hayatımı doldurdu. Bende müthiş doyumlar yarattı. Bir kere beğeniliyor, takdir ediliyorsunuz. Sonra ünlendim, daha da güzel doyumlar yaşadım. 1986'da bırakınca mimarlığa döndüm. Eşimle beraber büro açtık. O zaten yıllardır mimarlık yapıyordu. Tabii o da kolay iş değil. Yıllarca ağustos böceği gibi şarkı söylemişsin. İnsanların beni ciddiye almaları bir yıl sürdü. Sonra görünce yaptıklarımızı ikna oldular. Mimarlık da bir gönül işi.

İsminiz avantaj oldu mu?

- Hayır. Benim pahalı olduğum düşüncesi vardı insanlarda. Ünlüyüm ya çok para isterim.

Pahalı mısınız?

- Değilim. Tanışır tanışmaz ‘‘Biz çok ucuz çalışırız’’ diyorum. Daha bismillah demeden. İnsanlar da şaşırıyor.

Sahneyi bırakınca gelirinizde çok büyük bir azalma oldu mu?

- Oldu tabii. Sahne çok iyi para kazandıran bir iş. Sıkıntılar yaşadım. Bir araba, bir daire sattım. Para kazanırken çok rahat harcıyor insan ama ben bu değişimi yapmak zorundaydım. Kendimi koruma adına yaptım. Maddi sıkıntıları göze aldım. Devam etseydim irtifa kaybederdim.

İyi ama bir de şöhret gibi olağanüstü güzel bir şeyden vazgeçmek zorunda kalıyor insan.

- Evet şöhret çok hoş bir şey. Çok rahatsız oluyorum diyenlere inanmıyorum. Şöhretten kimse rahatsız olmaz. Sevilmeyen şöhret değilseniz tabii. Ben çok uzun yıllar sevildiğimi hissettim. Buna rağmen bunalım yaşamadım şöhretten uzak kalınca. Maddi sıkıntılar yaşadım ama bunalım yaşamadım.

Ama reklam teklifi gelince de reddetmiyorsunuz. Yani şöhret olduğunuz günleri özlüyorsunuz sanki.

- Evet ama ciklet, deterjan reklamı olsaydı kabul etmezdim. Hem çok hoş bir şey değil mi? Ben çok gururlandım teklif gelince. Bizim ülkemizde yaşlanınca kenara çekilmek gibi bir şey var. Yurtdışında hiç böyle değil. Yaş dezavantaj değil avantaj olmalı. Bilgi, deneyim. Sağlıklı ve zindeysen tabii. İnsanlarda acıma duygusu yaratmamak gerek. Şimdi benim projelerim var. Erol Evgin'e bir olgunluk dönemi yaşatmak. Frank Sinatra gibi. 2-2,5 yılda bir bir albüm yapacağım. 2 yıl önce yapmıştım şimdi bir tane daha gelecek.

Kasetleriniz satıyor mu?

- Yüksek satışları yok. Eskiden olsaydı buna üzülürdüm. Şimdi hiç umurumda değil. Çünkü beni sevenlere ulaşıyor. Yüz bin satıyor. Benim için iyi bir rakkam. Zıpır şeyler yok çünkü içinde. Medyatik olma kaygım da yok. Eskiden vardı. Özenli işler yapıyorum, bu bana yetiyor.

Teselli olsun diye mi böyle söylüyorsunuz?

- Yok yok değil. Mimar olarak devam etmeseydim belki böyle konuşmazdım. Çünkü şu an mimarlık birinci sırada.

Amatör müzisyen oldunuz yani bir yerde...

- Evet. Ama ben amatör lafını sevmiyorum. Profesyonellik namustur. İnsanın ekmeğini kazandığı işe ruhunu koyar. Ben hep profesyonel yaklaştım. Şimdi mesela Kanal D için bir projemiz var. Yakında başlayacağız çekimlerine. Ünlü çiflerin nasıl tanıştıkları, neler yaşadıklarına dair bir program olacak.

Medyatik olma kaygım yok diyorsunuz ama ısrarla sahnede değilse de ekranda olmaya devam ediyorsunuz. Niye ki? Sizin yaşınızda ve mesleğinde normal bir aile babasının asla yapmayı düşünmeyeceği şeyler bunlar. Talk-show, reklam....

- Sıradışı olmak! Sıradan insanlar gibi doyumlar yetmiyor bana.

Bir kere ünlü olunca mı oluyor bunlar?

- Ben hayatımda bir kere bile kahveye gitmedim. Aile gezmelerimiz olmadı. Sıradan tatillere gitmedim.

Talk-show sıradışı bir iş mi sizin için?

- Ee, tabii heyecanlı oluyor. Bir de şöyle bir şey oldu. Yaşam kaçıyor, eyvah onu da yapayım, bunu da yapayım, topu topu daha on-onbeş yıl bir şeyler yapabilirim. 50 küsür yaşındayım.

BELKİ ESTETİK OLURUM

Estetik ameliyat oluyor musunuz?

- Henüz yok. Ama ileride belki, ha ha ha! İnsanın yaşını gizlemesi mutluluk getirmez. Yaşının zindesi olmak lazım.

Yaş gizlemek deyince saçınızda hiç kır göremiyorum.

- Ha ha... Bir gizleme harekatı var diyorsunuz yani.

Zaten sizin saçlarınız hep bir tartışma konusu olmuştur. Peruk, ektirme falan gibi... Gerçeği hiç söylemediniz şimdiye kadar...

- ...

Nedir gerçek?

- Eee, biraz hile var. Bakımlı olmak lazım...

Niye sizi peki başkalarının talk-show'larında hiç görmüyoruz. Mesele bir devlet sanatçılığı tartışması vardı ki unutulmuş kim varsa çıktı ortaya...

- Komik olmamak için yoktum diyebilirim. Hiç beyanat vermedim. Ayıp yani ‘‘alamadık’’ diye ortalarda feryat figan. Bana verilmedi diye biraz da sevindim. Alsan bir türlü, reddetsen, ki ben bunu yapamam, bir türlü. İsabet oldu yani bana verilmemesi...

Trafik canavarına karşı

Sizin aynı zamanda trafikle de ilgili projelerininiz var. Böyle ‘‘numaralar’’ yapmak üzerine değil herhalde.

- Yok o gerçekten çok ciddi bir şey. ‘‘Trafikte ortak akıl platformu’’ yani kısacası TRAP dediğimiz bir platform kurduk. Meral Tamer aradı beni. Geçen yıl eşimin annesi babası ve manevi kızları trafik kazasında vefat etmişti biliyorsunuz. 48 saat boyunca 40-50 kişi biraraya geldi. Amaç bu trafik sorununa çözüm üretmekti. Yemek, içmek ve uyku haricinde sürekli çalıştık. Çok ilginç sonuçları çıktı. Ortak akıl aradık yani kısacası. Beni çok etkiledi. Bütün bunları halk dilinde de anlatmak gerekiyordu. Ben de bir türkü yaktım.

Platformda konuştuklarınız türkü mü oldu? Cezalar artsın oy oy. Kemeriniz sıkı olsun loy loy.

- Ha ha ha... Hayır tabii ki böyle bir şey değil. Türkülerin dili çok ilginçtir. Yemen Türküsü'nü düşünün. ‘‘Giden gelmiyor acep nedendir?’’ diyor. Bu kadar soyut bir anlatımla, savaşa hayır, silahlar kahrolsun gibi laflardan çok daha etkili. Anadolu insanı yüzyıllardır herşeye türkü yakmış. Savaşa, mapusluğa, yoksulluğa, suya, nehirlere. Yani bütün kara haberlere. Günümüzdeki en kara haber de trafik. PKK'dan daha kara. İşte ben de ‘‘Yollar, yollar, yalan yollar, sevdiğimi benden alan yollar’’ diye bir türkü yaptım. Toplantıda da söyledim. Müthiş heyecan yarattı.

Ne dersiniz türkünüzün katkısı olur mu?

- Halkın bilinçlenmesine yardım eder. Bakmayın öyle şüpheli şüpheli. Umudumuz var diyelim. Bir tek umudumuz var zaten onu da özenle korumak lazım. Zaman zaman çok umutsuzluğa kapılırım. İnsanım için çok söylenirim ama yani iyi olması gerekiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!