Vatan özlemi

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Şu veya bu nedenle yurtdışına giden, orada kalan insanlarımızdan sık sık mektup ve faks alırım. Bunlar özellikle Almanya gibi ülkelerde sığınmacı olmuşlardır. Türkiye'ye şu veya bu nedenle gelmeleri artık mümkün değildir.

İşte bu insanlarımız, buram buram Türkiye özlemiyle yaşarlar.

Vatanı özlerler, vatan hasreti çekerler.

Bugün size Almanya'da yaşayan bir vatandaşımızdan aldığım mektubu biraz özetleyerek iletmek istedim.

Bu hasreti her satırında yakalayacaksınız.

İlhan Çabuk yazıyor.

***

‘‘Sizlere saygılarımı sunuyorum. 34 yaşındayım ve uzun zamandır yazılarınızı zevkle okuyorum. Yazılarınızdan ve kitaplarınızdan, ben TC vatandaşıyım diyen herkesin ders almasını temenni ediyorum. Hürriyet Gazetesi'ndeki yazılarınızı zevkle okurken, bizlere bazı yeni çıkan kitapları tavsiye ediyorsunuz. İnanın ben de gururla bu kitapları Türkiye'den veya Almanya'dan buluyor ve okuyorum. Çok sağolun.

Kitap dağarcığımda şu an Atatürklü Günler, Maskeli Leydi, Türk Basınında Kalem Kavgaları, Kod Adı Susurluk, Yüksekova Fay Hattı, Muhteşem İkili ve daha birçok kitabı sizin sayenizde okuyorum. Çok sağolun varolun.

Ben size Almanya'nın Köln Şehri'nden yazıyorum. Ben Tokat İli'nin Çamlıbel nahiyesindenim. (Pir Sultan Abdal diyarından). 1984 yılında İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı'na girdim ve 1988 yılında Belkıs Akkale ve İzzet Altınmeşe ile konser için Fransa'ya geldik ve ben burada nişanlanıp kaldım. Daha sonra nişanlımdan ayrılıp Almanya'ya geçtim.

Burada iltica ettim, üniversiteye kayıt olmak istedim. Fakat Almanya'ya vizesiz girdiğim için bu haktan yararlanamadım. 1992 yılında müzisyen olarak iltica ettim, ilticam kabul edildi ve oturum aldım.

Ben Atatürk'e bağlı, laik Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlı Alevi bir ailenin çocuğuyum. Ben her millete saygı duyuyorum ki her millet de bizlere saygı duysun.

Şu sıralar Alman vatandaşlığım kabul edildi. Alman vatandaşlığına geçmem için Türk vatandaşlığından çıkmam gerekiyor. Köln'de Türk Konsolosluğu'na gittim. Zamanında konsoloslukta 3 sene ücretsiz müzik hocalığı yapmıştım. Orada çalışanların hepsi arkadaşım, ama onlar da bana yardım edemiyorlar. Çünkü, ben 1988'den beri yaklaşık on yıldır asker kaçağıyım. Askerliğimi uzatıp erteletmek için bir kâğıt aldım ve konsolosluğa gittim. Nafile, yine uzatmadılar. Alman vatandaşlığım kabul edildi, Türk vatandaşlığından çıkmam gerekiyordu, çıkarmadılar. Kanunda yeri yokmuş.

Sayın Çölaşan, ben tam 12 yıldır ailemin hiçbir ferdini görmedim. Babam 67, annem 64 yaşına girdi. Resimleri geliyor, iyice ihtiyarlamışlar. Kardeşlerim büyümüş, yeğenlerimi tanıyamıyorum. Tanımadığım dört gelinim ve 12 tane yeğenim var. Allah vermesin, anneme ve babama bir şey olsa onları göremeyeceğim. Türkiye'ye gidemiyorum. Suçum askerliğimi yapmamış olmam.

Vatandaşlık Nüfus İşleri Müdürlüğü'ne (Ankara'ya) iki defa dilekçe yazdım. Ya beni vatandaşlığa kabul edin, ya da vatandaşlıktan çıkarın diye yazdım, hiç ilgilenmediler bile. Biz sekiz kardeşiz ve de yedi kardeşim askerliğini seve seve yaptılar. Hem de Şırnak'ta, Batman'da, Türkiye'nin her yerinde. Üstelik hepimiz de üniversite mezunu olduğumuz için asteğmen olarak yaptılar. Ben de seve seve askerliğimi yapmak istiyorum. Vatandaşlığa kabul etmiyorlar, askerliğimi uzatmıyorlar. Ben müzisyenim, sanatçı adayıyım. Ben terörist değilim, Ulu Önder Atatürk'le beraber Kurtuluş Savaşına katılmış, İç Anadolu'da Atatürk'e yardımcı olmuş bir ailenin çocuğuyum.

Ben çete falan değilim, ben Türkiye'yi dolandırmadım, vergi kaçırmadım, usulsüz ihaleye girmedim. Tek suçum okulumu, üniversitemi bırakıp Avrupa'ya gelmek.

Sayın Çölaşan, ne olur bu konuyu ele alın lütfen.

Ülkemi, toprağımı, yaylamı, ailemi ve tüm sevenlerimi ve de Cim Bom Galatasarayımı çok özledim. İstanbul'da iken hiçbir maçı kaçırmazdım. Ama şimdi, televizyon ve gazetelerde seyredebiliyorum.

Neden bu saçma yönetmelik veya kanun hâlâ geçerli? Hangi ülkede var böyle saçmalık? Her ülke vatandaşını yeniden kazanmak ve ona yardımcı olmak ister. Maalesef bizim ülkemiz bizi soğutuyor, çetelere, üçkâğıtçılara kol kanat açıyor. İnşallah Türkiye'ye gelince sizlere nefesli aletlerden ney-zurna çalarım. Pir Sultan Abdal'dan türküler okurum.

Başarılarınızın devamını diliyor, saygılarımı sunuyorum. Çok sağolun, sağlıklı kalın. Hatalı yazılarım ve devrik cümlelerim için şimdiden özür diliyorum. 11 yıldır her şeyi unutur olduk. İlhan Çabuk.’’

***

İşte gurbetten bir vatandaş mektubu. Gidip oralara sığınmacı olmuş. Niçin olmuş? Bilmiyorum. Belki kendisi de bilmiyordur.

Yakınmalarında haklı mı? Belki haklı, belki haksız.

Bildiğim tek şey, Türk insanı oralarda yapamıyor. Sığınmacı olmanın öncesinde, bu hakkı alabilmek için çoğu kez Türkiye'yi kötülüyor:

‘‘Beni gönderirseniz içeri atacaklar, işkence yapacaklar...’’

Yalanın bini bir paraya gidiyor. Sonuçta belki sığınmacılık kabul görüyor, ama öte yanda vatan hasreti de başlıyor.

İnsanımız Türkiye'nin düzensizliğini, laçkalığını, pisliğini bile özlüyor. Ama bir yerde iş işten geçiyor. Oralarda üçüncü sınıf insan muamelesi görüyor.

Dahası, sığınmacı olmadan önce ülkesini kötülemek zorunda kalıyor. Belki oralardaki sığınmacı şebekelerinin eline düşüyor. Cennet zannettiği Avrupa'ya bir bakıyor ki, o konuda biraz yanılmış!

Allah kimseyi vatanından uzak düşürmesin. Vatan hasreti zor iş.



Yazarın Tüm Yazıları