Bu coğrafyanın müslümanlığı

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Devlet Bakanı Güneş Taner'in önceki gün ilginç bir konuğu vardı. Bu ilginç konuk, sessizce geldiği Başbakanlık Binası'ndan, yine sessizce ayrıldı.

Taner'in konuştuğu kişi, son zamanlarda ‘‘Refah Partisi'nin gizli kasası'' olarak nitelendiği için şimşekleri üzerine çeken Kombassan'ın Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Bayram'dı.

ÖNYARGI YOK

Bayram, Devlet Bakanı Taner'e, ‘‘Benim Refah'la ilişkim yok'' diyor.

Taner de kendilerine karşı önyargılı davranmayacağı sözü veriyor.

Haşim Bayram ayrıldıktan sonra hemen Orgeneral Çevik Bir'i arayarak, Kombassan ile ilgili olarak ellerindeki bilgileri kendisine iletmelerini istiyor.

Daha önce Başbakan Mesut Yılmaz başta olmak üzere bazı ANAP'lılarla konuşmuştum.

Geçmişte Refah Partisi'ne yakın görünen kişi ve kurumlara hiçbir şekilde önyargılı davranmayacaklarını söylüyorlar.

Ama şu konuda kesin kararlı olacaklarını söylüyorlar.

Dini istismara karşı çıkacaklar.

Ayrıca Anadolu'nun yüzyıllardır yaşadığı bu coğrafyaya ait Müslümanlığı savunacaklar.

ANAP içinde bu konunun teorisyenliğini Agah Oktay Güner yapıyor.

Güner, ANAP'ın sekiz yıl kanununu firesiz aşmasında en büyük görevi yapan kişilerden birisi.

Onun grupta yaptığı konuşmalar, sanıyorum dinle ilgili bundan sonraki tartışmalarda etkili olacak.

Güner bu tartışmaların başından beri, ‘‘Bu coğrafyanın Müslümanlığı'' kavramını işliyor.

Güneş Taner de Kombassan Yönetim Kurulu Başkanı ile yaptığı görüşmede, ‘‘Anadolu Müslümanlığını destekleyeceklerini'' söylüyor.

CENNETİN KAPILARI

Agah Oktay Güner yaptığı konuşmalarda Refah Partililere çağrıda bulunarak, ‘‘Bırakın Türkiye bu güzel Müslümanlığı yaşasın'' diyor.

Refah ve yandaşlarının ise Anadolu Müslümanlığını değil, İran ve Arap tarzını savunduklarını belirtiyor.

Müslümanlığın Anadolu'ya özgü çizgilerini ise Yunus Emre, Hacı Bektaş ve Mevlana'nın çizdiğini söylüyor.

Bu arada Mevlana ile ilgili şu hikâyeyi anlatıyor:

Hazreti Mevlana bir gün sohbet ederken, ‘Musiki bize cennetin kapılarının açılış yeridir' diyor.

O sırada kara sakallı bir mürteci içeri giriyor ve, ‘Bize de öyle ya Mevlana' diyor.

Mevlana'nın cevabı ise şu oluyor:

‘‘Doğru, size de cennetin kapılarının kapanış yeri.''

Sekiz yıllık kesintisiz eğitim kanunu, Türkiye'de yeni bir dönemin başlangıcı olacak.

Belki de Malezya ve Endonezya'da olduğu gibi, biz de kendi coğrafyamıza ait Müslümanlığı tekrar gündeme getireceğiz.

Osmanlı İmparatorluğu, Müslümanlığı en barışçı ve ılımlı yorumuyla yaşayan toplumdu.

MUHAFAZAKÁR MODERNİZM

Bu coğrafyada İslami radikalizm diye bir kavram hiçbir zaman olmadı.

Arap ve İran yorumu Müslümanlık bize son 30 yılda girmeye başladı.

Endonezya ve Malezya, Arap ve İran etkilerini kendi inanç tarzlarına bulaştırmadılar.

Belki de bu yüzden bu çağın dinamizmi ile Müslümanlığın ılımlı çizgilerini çok iyi bir şekilde bir araya getirip, İslam dinini bir çatışma konusu olmaktan çıkardılar.

Türkiye Özal'la birlikte ‘‘muhafazakâr modernizm'' kavramını keşfetmeye başladı.

Anayasa'nın 163'üncü maddesinin değiştirilmesi, işte bu ılımlı zihniyetin ürünüydü.

Laikliğin jakoben anlayıştan sıyrılma umutları o dönemde başlamıştı.

Ama araya giren Refahyol parantezi, bu yoldaki bütün ilerlemeleri geri çevirdi.

ANAP belki bu umudu yeniden büyütebilir.

Nedir muhafazakâr modernizm? Agah Oktay Güner, ‘‘Düne bağlı, yarına açık zihniyet'' diye tarif ediyor.

Bundan güzel bir tarif olamaz.

LAİKLİK YETMEZ

ANAP'ın ağır topları şimdi, bu modern muhafazakârlığın çizgilerini yeniden çizmeye başlıyorlar.

Çünkü Güner'in dediği gibi, ‘‘Refahyol zihniyetinin karşısına sadece laiklikle çıkmak mümkün değil. Yunus ile, Mevlana ile, Hacı Bektaş ile gerçek Anadolu inanç tarzını yeniden canlandırmak gerekiyor.''

Bunun somut adımlarını önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları