Hadi Uluengin: Despotik Sopalı Parti






Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

YAZIŞLERİNDEN özür dilerim ama ‘Hürriyet’in dünkü manşetine katılmıyorum. Daha doğrusu, kısmen katılıyorum. Yarı yarıya... Fifti fifti.

Kabul, Bülent Ecevit'e rakip çıkmak gibi inanılmaz bir ‘densizliğe’ ve ‘terbiyesizliğe’ (!) yeltenmiş olan Sema Pişkinsüt hanımın DSP kurultayında metazori susturulmasından ve de oğlunun tokatlanmasından hareket eden gazete yöneticilerimiz bu kurumun ismini ‘Demokratik Sopalı Parti’ye dönüştürmekle, bilhassa ikinci sıfattan dolayı gayet enfes bir zeka pırıltısı sergilemişler.

‘Sopalı’! Tamıtamına cuk oturuyor... Zaten şüphesi olan mı vardı ki?

Bari ben de ekleyeyim: ‘Maşalı’, ‘oklavalı’, ‘Kasımpaşalı’.

* * *

ANCAĞI şu ki, ilk baştaki ‘demokratik’ (!) kelimesi n'oluyor?

Haddim olmayarak yazıişlerindeki üstlerimi eleştireceğim, bu birinci sözcük ikincinin harikulade cazibesini tırpanlamış. ‘Demokratik’ mi ?

Estağfurullah! Eğer DSP ‘demokratik’se ben de tıralelli bir psikopatım.

İnsaf buyurun, tamam doğal ve doğaç nedenlerden dolayı tabelasına ‘B. - R. Ecevit ve mahdumları - Aile Şirketi’ yazılamadı ama yine de kurulduğu günden itibaren demir yumruklu bir zevc ve zevcenin tasallutu; ötesi diktatoryası altında yaşamış bir familya kumpanyasına ‘demokratik’ denilebilir mi ?

Bu sözcüğü bu kurum için telaffuz etmek, Eski Yunan'dan beri lugatte yer alan o asil ve erdemli tanımlamanın ırzına geçmek anlamına gelmez mi?

Velev ki mostralık niyetine böyle bir sıfat konulmuş olsun, her kademede muazzam bir ‘nepotizmin’ hüküm sürdüğü ve her şeyin dört dudak arasından çıkan kelimelerle belirlendiği bir organizma ‘demokratik’ olabilir mi? Asla!

Bin defa, milyon defa, Ecevit'in enflasyon parasıyla katrilyon defa hayır!

Yine haddim olmayarak bir düzeltme yapayım, böyle bir yapılanmaya ancak ‘d-e-s-p-o-t-i-k’ denir.

Dolayısıyla da, dünkü manşetimizin ‘Despotik Sopalı Parti’ olması gerekir.

* * *

ŞAKA bir yana, beni iki şaşkınlık şaşırtıyor.

Birincisi; DSP'nin, yani zevc ve zevce Ecevit'in niteliğini ancak şimdi ‘çakozlayan’ ‘necip Türk milleti’nin şaşkınlığı. İkincisi de, bugün biraz ‘muhalif’ ses çıkartan ve bu kuruma üye olan siyasetçilerin şaşkalozluğu.

Ey ‘necip Türk milleti’, niye hayret ediyorsun ki ?

‘Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür’ sözü de dünkü ‘Hürriyet’in ‘sopalı’ manşeti gibi senin için tamıtamına oturuyor.. Çünkü, sen Apo'yu Ecevit'in ‘yakaladığı’ gargarasına çok fena geldin ve şimdiki başbakanın koltuğa her oturuşunda ülke ekonomisini mutlaka çuvallattığını veya o zaman teklif edilmiş bir AET üyeliğini dahi elinin tersiyle ittiğini hemen unutup, ona oy verdin.

Siyasette tek başına asla bir erdem olmayan ve olamayacak olan ‘dürüstlük’ farfarasına kapıldın. ‘Yemeden yedirmenin’ anlamını ıskaladın.

Şaşırma, başa gelen, hele hele başa getirttiğin çekilir!

Ya siz ‘muhalif’ DSP'liler. Sizin şimdi bülbül kesilmek ihtiyacını hissetmeniz beni tam çileden çıkartıyor. Hepiniz bile bile lades dediniz.

DSP'nin bir ‘Despotik Sopalı Parti’ olduğu ve orada ancak ve ancak Ecevit familyasının borusunun ötebileceği yazıla çizile kalemlerde mürekkep bitmişti ama, ‘rüzgar döndü, aman iktidar’ diye atladınız. Saddam'ın ayağına giden bir politikacıyla ‘demokratizm’ arasındaki uzlaşmaz çelişkiyi hiç takmadınız.

Ne zaman ki ekonomi tekrar batıp ‘necip Türk milleti’nin nevri döndü, DSP 'nin ‘D’sinde ‘demokratik’; ‘S’sinde de ‘sol’ kelimesi olduğunu hatırladınız.

Ancak geçmiş ola, bu sanal kelimelerle artık inandıramazsınız ve DSP'ye pek çok yakışan ‘Despotik Sopalı Parti’ manşetini artık değiştiremezsiniz!

Yazarın Tüm Yazıları