Fatih Altaylı: Gazi Erçel'i başkan yapan hesap vermeli






Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

SELÇUK Yaşar, hızını alamayıp, bir mektup daha yolladı.

‘‘Hortumlamadım. Hortumlandım’’ diyor.

Aynen aktarıyorum:

‘‘Sayın Sami Erdem ve Sayın Gazi Erçel beş yıl birlikte çalıştılar. Yaşarbank'ın bütün batık kredilerinde Sayın Erçel'in imzası vardır. 1994 krizi dahil son iki yıl Gazi Erçel bankada tek yetkili CEO (Chief Executive Officer) olarak çalışmıştır. Sayın Erçel pahalı dolar aldı, ucuza sattı. Banka büyük zarar gördü. Halbuki diğer akıllı bankacılar açık hesap tuttular. Yaşarbank'ın asıl zararı Sayın Gazi Erçel dönemindeki yönetimde olmuştur. Ama basındaki dostları sayesinde kendini çok başarılı gösterip ödüller aldı ve Merkez Bankası Başkanı seçilme başarısını elde etti.

Yaşarbank'ta hortumlanan biri varsa o da benim. Hesaplar ortada.’’

Selçuk Bey'in mektubu yıllardır yazdıklarımın doğruluğunu teyit ediyor.

Başında olduğu bankayı batıranı Merkez Bankası'nın başına getirirseniz olacağı buydu.

İşin acayibi Gazi Erçel gitti. Onu oraya getiren siyasi irade hálá yerli yerinde oturuyor.

Selçuk Yaşar yanlış adama iş vermenin bedelini bankasını kaybederek ödedi.

Gazi Erçel'i Merkez Bankası Başkanı yapan ANAP ise hálá ekonomide kontrolü ele geçirmek için Kemal Derviş'in yoluna muz kabuğu döşemekle meşgul.

Yargıtay Başsavcısı aile arasına girmez

DEMOKRASİ kelimesini sadece adında barındıran Demokratik Sol Parti yine kongre özürlü.

Ne ilçe, ne il, ne de büyük kongre toplamayan ve partiyi merkezden alınan kararlarla idare eden DSP, bir kez daha Siyasi Partiler Kanunu hilafına, büyük kongre toplamamakta ısrarlı.

Yargıtay Başsavcısı ise durumu idare ediyor.

Yıllardır bu böyledir.

Sadece görüntüden de ibaret olsa, parti içi demokrasiyi uygulamamak, illerde ve Türkiye genelinde kongre yapmamak bir parti için önce uyarı, sonra da kapatma gerekçesidir.

Ama DSP yıllardan beri bu konudaki yasaları çiğner, bu konuyla ilgili uyarıları yapmakla mükellef olan Yargıtay başsavcıları ise nedense bu partiye hoşgörüyle yaklaşır.

Kim bilir belki de Yargıtay başsavcılarının gözünde de DSP bir parti değil, bir aile ortamıdır. Evin reisini seçmek için kongre toplanmayacağına göre, DSP'de de kongre gereksizdir.

Evin reisi ‘‘bey’’dir ama her evde olduğu gibi aslında kontrol hanımefendidedir.

Bunu değiştirecek bir yasa olmadığına göre de, DSP'nin kongre yapmaması Yargıtay Başsavcısı'na göre suç sayılmaz.

Bu kez de DSP büyük kongresini toplamıyor.

Çok önemli değil, topu topu 3.5 ay gecikmiş.

Ben geçmişte daha büyük gecikmeler de gördüm.

Fakat Ankara'da dedikodular ayyukta.

Diyorlar ki: ‘‘Ecevit bu kongrede yerini kime bırakacağını açıklayacakmış. Ancak daha hazırlıklar tamamlanmamış. Bu nedenle kongre toplanmıyor. Halefin kesinlik kazanması bekleniyor.’’

Bu söyleyenler, DSP'yi de, Ecevit'i de, Rahşan Hanım'ı da hiç tanımıyor olmalılar.

Siz Bülent Bey'in elleriyle kurduğu partiyi her ne gerekçe ile olursa olsun birine bırakabileceğine ihtimal veriyor musunuz?

Hadi diyelim ki, Bülent Bey bunu yapmak istiyor. Siz Rahşan Hanım'ın böyle bir şeye izin vereceğini düşünebiliyor musunuz?

Olacak iş var, olmayacak iş var.

DSP büyük kongre zaten toplamazdı. Yine toplamıyor.

Yargıtay ise karışmıyor.

Aile işlerine karışılmaz diye herhalde.

Van Damme kültürel değişimin aynası mı?

BİR okurum Van Damme'a peşkeş çekilen kadınların basında geniş biçimde yer almasını ilginç bir biçimde değerlendirmiş.

‘‘Düne kadar turist kızlara Türk'ün gücünü göstermekle övünen maço bir kültürdük. En azından gazetelere yansıyan kültürümüz buydu. Şimdi ise tam aksi bir durum var. Eloğlu Türk kızlarına güçlü adalelerini gösteriyor.’’

Ve ekliyor:

‘‘Bu haberler en azından Hürriyet'e yakışmadı. Biz kadınlarını kutsal sayan, kadınların haklarını ve saygınlıklarını korumak için didinen bir toplumsak, nerede kaldı o saygınlık. Avrupa basınında yer alıyor mu acaba kadınlarının yabancı erkeklerle nasıl alemler yaptığı.’’

Değerli okurum, bakış açısındaki değişimi iyi yakalamış.

Bir dönem turistlere erkeklik gösterisi yaparken, şimdi nereye gelmişiz.

Bu durum Türkiye'nin dış ilişkilerindeki değişime paralel mi gidiyor acaba!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Kendi kulağımızı tıkamanın, başkalarının duymasını engellemeyeceğini anladığımız zaman.

Yazarın Tüm Yazıları