Emin Çölaşan: İsminden gocunma mı yoksa para mı?






Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

SEVGİLİ okuyucularım, karşımda çok ilginç bir olay var. Bunu çoğu kimse elbette bilmiyor ama Ankara'da yaşayan büyük bir kesim işin farkında. Perde arkasında iki olasılık var.

1- Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olan şahıs, isminden gocunuyor.

2- Bu şahıs ismini fırsat biliyor ve durumu kişisel kazanca, para kazanmaya tahvil etmek istiyor.

Arkadaş ismi nedeniyle sürekli tazminat davaları açıyor. Ankara'nın bütün asliye hukuk mahkemelerinde bulunan dava dilekçelerinde, avukatı şöyle diyor:

‘‘Emin Çölaşan müvekkilimin ismini yazarken sürekli ‘İ. Melih' yazmaktadır. Bu şekilde yazmakla muradının ne olduğunu bütün Türkiye bilmektedir. Müvekkilin ismi İbrahim Melih Gökçek'tir. Melih'in önüne getirdiği ‘İ' harfini ‘İBNE' anlamına gelecek şekilde kullandığı kamuoyunda bilinmekte ve konuşulmaktadır.’’

Adamın adı İbrahim Melih Gökçek imiş, ben İ. Melih diyerek onun ‘‘İbne’’ olduğunu ifade etmeye çalışıyormuşum!

Çok ayıp, insan böyle bir şey düşünür mü?

Adı İbrahim Melih Gökçek olduğu halde ismini kendisi de kısaltıyor, pek çok belgeye ‘‘İ. Melih Gökçek’’ diye imza atıyor, Ankara'ya astırdığı levhalarda ‘‘İ. Melih Gökçek’’ yazıyor. İşte, sadece bir tek örnek:

Belediye Yazıişleri ve Kararlar Daire Başkanlığı'nın 3 Kasım 2000 ve 5759 sayılı yazısının altında imzası var:

‘‘İ. Melih Gökçek.’’

Özür dilerim ama bu mantıktan gidersek, bu imzanın anlamı ‘‘İbne Melih Gökçek’’ olur mu? Elbette olmaz!

* * *

Şimdi bir düşününüz, örneğin ismi Mehmet Ali olan birini M. Ali, Ali İhsan'ı A. İhsan, ozanımız Nazım Hikmet Ran'ı N. Hikmet, hatta Mustafa Kemal Atatürk'ü pek çok yerde olduğu gibi M. Kemal diye yazdığınızda, bu isimler hakarete uğramış olur mu?

Eğer bizimkinin ‘‘mantığı’’ ile giderseniz, olabilir!

Adam, gerçek ismi olan İbrahim Melih'i kısaltarak ‘‘İ. Melih’’ diye yazanları mahkemeye verip yüz milyarlarca lira tazminat istiyor.

Oysa aynı ifadeyi imzalarında, levhalarda kendisi kullanıyor!

‘‘İ. Melih Gökçek.’’

O halde nedir bu hadise? Yukarıda da değindiğim gibi, iki olasılık var. Ya isminden gocunuyor, ya da fırsattan yararlanıp bu durumu kişisel kazanca dönüştürmek istiyor.

Bence ikinci olasılık çok daha güçlü... Çünkü bugüne kadar mahkemelerde binlerce kişi aleyhine tazminat davaları açtı ve istediği para miktarı trilyonlara ulaşıyor. Bu dökümü de kendisine soruyorum, hiçbir yanıt veremiyor. Çünkü bilanço korkunç.

Bu durumda ben de düşündüm ve kararımı verdim. Madem gocunuyor, bundan sonra kendisinden ismini kısaltarak ‘‘İ. Melih’’ diye söz etmeyeceğim.

Böylece, o saplantısından onu kurtarmaya çalışacağım.

* * *

Bu şahsa bağlı olan bir belediye şirketi Ankara'da bir varakpare, bir gazetecik çıkarıyor. Bu nesne sokaklarda bedava dağıtılıyor. Ankara halkının cebinden çıkan paralar burada kişisel amaçlarla çarçur ediliyor.

Bu gazetecik, İbrahim'in hoşlanmadığı kişi ve kuruluşlara saldırıyor! Bir de, her gün İbrahim'in alıp verdiği plaketleri yansıtıyor.

Ankara'da yaşayan okurlarımız bildiği için burada ayrıntılara girmeyeceğim. Bu gazetecikte geçenlerde bana sorular sordular... ‘‘Maaşım, evlerim, villalarım, kira gelirim vesaire neydi?..’’ Derhal ve Noter kanalıyla yanıt gönderdim. Çiğ süt emmemiştim ki karnım ağrısın!..

Ve hemen ardından, aynı soruları Hürriyet'in Ankara Eki'nde -geçtiğimiz pazar günü- bu kez ben ona sordum. Mal varlığı, kira geliri neydi vesaire... Aynen benim yaptığım gibi, yüreği yetiyorsa tıklayıp yazılı yanıt vermesini istedim.

Öyle ya, başkentin Belediye Başkanı bu soruları yanıtlamaktan kaçınır mı? Ama birkaç gündür bekliyorum, İ. Melih Gökçek'ten tık yok! Herhalde listesi çok uzundur da, o yüzden zaman alıyordur diye düşünüyorum!

Zannetmesin ki bu işin peşini bırakacağım. Bizim gazetenin Ankara Eki kapandı, bu kez burada ve bütün Türkiye'nin önünde o sorularımın yanıtını isteyeceğim. Ayrıca başka sorularım da olacak. Biraz zorlanacak ama olsun!

* * *

Ülkemiz ciddi bir ekonomik kriz yaşıyor. O kadar ki, trilyonlarla oynayan dev medya kuruluşları bile krizde. Gazeteciler işten atılıyor, tasarruf önlemleri alınıyor, ekrandaki bazı programlar yayından kaldırılıyor, gazetelerin ekleri kapatılıyor. Devlet sürekli olarak tasarruf genelgeleri yayınlıyor.

Öbür yanda ise Ankara Büyükşehir Belediyesi ‘‘İşte Başkan'ın gazetesi’’ sloganıyla, Belya isimli bir şirketine varakpare çıkarttırıyor, İbrahim Melih'in hoşlanmadığı kişi, kuruluş ve belediyelere saldırı aracı olarak kullanıyor, üstelik de 300 bin bastığını iddia ettiği, reklam geliri olmayan, ya da belediyenin diğer şirketlerinden pompalanan bu varakpareyi Ankara'da bedava ve korkunç bir zarar karşılığında dağıtıyor.

Yakında trilyonlara ulaşması beklenen bu masrafa, bu harcamalara, bu savurganlığa devlet bütçesi bile dayanmaz. Bu para kamunun parası.

Ama bu işin hesabını soracak, ‘‘Dur’’ diyecek hiçbir yetkili kişi ve kuruluş ortada yok.

Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri Bakanı ve Ankara Valisi bu durumu, oluk gibi akıp giden bu paraları görmüyorlar. Bu hadise gözlerinin önünde oluyor ama hiçbirin aklına ‘‘Ne oluyor, sen kimin parasını hangi amaçla sokağa döküyorsun?’’ diye sormak gelmiyor. Türkiye işte böyle yönetiliyor.

Yazarın Tüm Yazıları