Fatih Altaylı: Gazi Erçel'in sevdiği oyun: Tosss






Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

MİNİK kızım hareketlerini kontrol etmekte biraz acemi. Ama yine de en hoşlandığı şey ‘‘Toss’’ yapmak.

Eğilip kafasını bana doğru uzatıyor.

Ben kafamı ona yaklaştırınca bana bir kafa atıyor.

‘‘Tosss’’ diyerek.

Ama acemi olduğu için bazen kafasını sertçe vuruyor.

Canı acıyor ve suratını ekşitiyor.

Aynen Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel gibi.

O da acemi olduğu için sık sık ‘‘tosss’’luyor.

Bu toslar bazen başında olduğu özel bankanın, bazen de Türkiye ekonomisinin canının yanmasına neden oluyor. Gazi Erçel Merkez Bankası'nın başına geçmeden önce Yaşarbank'ın genel müdürüydü.

Hani şu batan, Hazine tarafından el koyulan ve artık olmayan Yaşarbank'ın.

Biliyoruz ki, Yaşarbank'ı batışa götüren pek çok kararın altında Gazi Erçel'in imzası var.

Ve ben 25 Aralık 1999 günü sormuşum, ‘‘Banka batıranlara yaptırılan yaptırımlar Gazi Erçel'e nasıl uygulanacak?’’ diye.

Öyle ya, attığı imzaların getirdiği sorumluluklar nedeniyle diğer banka batıranlar gibi yurtdışına çıkış yasağı veya tutuklama gerekse banka batırdığı için içeri atılan ilk merkez bankası başkanı olacaktı Gazi Erçel.

Ancak o zaman hukukun gereği yapılmadı ve Gazi Erçel, çalıştığı özel bankanın batmasında sorumluluğu olan bir merkez bankası başkanı olarak Türk ekonomisinin en önemli koltuğunu işgale devam etti.

Ama sonunda Yaşarbank gibi, Türk ekonomisi de duvara tosladı.

Acaba kabahat Gazi Erçel'de mi, yoksa geçmişine rağmen onu Merkez Bankası Başkanı yapanda mı?

Sezer kuyruklara bastı, zıpladılar!

DEVLET bankaları emekli maaşı ödeyemez durumda. Başta Ziraat olmak üzere devlet bankalarının dahi hali içler acısı.

Kimsede zırnık nakit yok.

Ve bu bankacılık sistemini incelemek isteyen Cumhurbaşkanı suçlu.

Ayıptır, günahtır, el insaf yahu!

Gelin size Cumhurbaşkanı'nın kamu bankalarını incelemeye almak istemesinin, kimilerini niye rahatsız ettiğini anlatayım.

Kamu bankaları yıllardan beri yurtdışındaki şubeleri ve temsilcilikleri aracılığıyla büyük krediler verdiler.

Daha doğrusu kredi izlerini kaybettirdiler.

Mesela A bankası, gitti bir yabancı bankadan büyük miktarda kredi aldı.

Buna karşılık devletin bir bankasının yurtdışındaki şubesi bu bankaya alınan kredi miktarı kadar teminat yatırdı.

Sonra A grubu bu parayı yurtdışından gelen paraymış gibi Türkiye'ye soktu. Bu parayı Türk Lirası'na çevirdi ve devlete borç diye verdi. Dövizdeki baskıdan da faydalanarak dolar bazında net yüzde 30'u aşan faiz aldı.

Bir anlamda devleti soydu.

Yani aslında devlet A'ya kredi verdi, A bu krediyi yüzde otuz net getiriyle devlete tekrar geri verdi.

Devlet kendi parasını yüzde 30'la kullandı.

Durduk yerde birileri devletin parasından dolar bazında yıllık yüzde 30 kár ettiler.

İşin daha da vahimi bu bankaların bazıları bu kárla yetinmediler.

Bu çarkın tadı kaçınca bankayı hortumladılar ve bütün parayı cebe attılar.

Bu kez devlet bu bankaların yurtdışındaki yükümlülüklerine de garanti verdi, yıllardır yüzde otuz faizle kullandığı kendi parasını, bu kez bu bankaların cebinde bıraktı.

Cumhurbaşkanı Sezer'in devlet bankalarında başlatacağı araştırma bunları ortaya çıkaracaktı.

Korku ve panik belki de bu yüzden!

Bu faizle kredi kartı borcu ödenmez!

BANKALAR kredi kartı taksitlendirmelerinde bile fahiş faiz dönemi başlattılar.

Haksızlar diyemeyeceğim çünkü piyasa koşulları zorlu.

Ama vatandaşın da aylık yüzde 60'a varan bu faizleri ödemesi mümkün değil.

Kredi kartını taksitle ödeyenlerin büyük bir bölümü ise ücretliler.

Yani zaten yanmış olanlar.

Taksitlendirmeyi keyiften değil, zaten parası olmadığı için seçenler.

Bugün kredi kartı kullananların en az yüzde 90'ının durumu bu.

Bankalar eğer böyle bir faiz uygularlarsa bu paraları tahsil edebilmeleri olanaksız hale gelecek.

Hükümetin, bu konuda da bir karar alarak zaten sevilmeyen bankacılarla, zordaki müşteriler arasında bir orta yol bulması gerek.

Yoksa kimse bu parayı ödeyemeyecek!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Yükü başkasına taşıtmanın, ağırlığı ortadan kaldırmadığını anladığımız zaman.

Yazarın Tüm Yazıları