Yalçın Bayer: Almanya ve Ankara'dan iki mektup var: Ülkücüler isyan ediyor


Yalçın BAYER<>
Haberin Devamı

İKİ mektup sunuyoruz; siyaset-ticaret ilişkisinin belgesi gibi. ‘‘Alparslan Türkeş'in Almanya'daki Türk Federasyonu ile bağlantısı çok iyi incelenmelidir, hatta buna 1970'li yıllardaki işçi şirketleri ve bu şirketlerin batmasıyla başlanılmalıdır. Çünkü bugünkü Jet-Pa olayı, o zaman da işçi şirketleriyle yaşanmıştır’’ diyor Duisburg'dan yazan okurumuz.

Türkeş'in banka hesapları çerçevesinde şöyle diyor:

‘‘Türkeş'in cezaevinde kaldığı dönemde Türk Federasyonu'nca toplanan paralar, cezaevlerinde yatan ülkücü mağdurlara ulaşması için gönderilmiştir. Gerektiğinde Almanya'ya geldiğinde Alparslan Türkeş'e verilmiştir. Bu paralardan Türkeş'in oğlu Tuğrul Türkeş'in haberdar olmaması mümkün değildir. Bu olayla ilgili olarak Türk Federasyonu tarafından bir heyet 1983 yılında Türkiye'ye gönderilmiş. 'Albay'la Antalya'da görüşülmüş, konuyu araştıracağını söylemiştir. Sonra hiçbir şey yapılmamıştır.

Bu nedenden dolayı birçok arkadaş camiadan ayrılmıştır.

Burada birçok arkadaşımızın Türk Federasyonu'na, davaya harcanması için elden verdiği paralar, el yazması ile teslim edilmiştir. Bunlar yazılı belgelerde vardır. Ancak bunlar birkaç kişi tarafından bilinmektedir. Bu paraların teslim tarihleri ve kimlere verildiği bellidir. Fakat alındığına dair bir belge çok azdır. Çünkü para verildiğinde bir káğıt imzalatılıp alınmamıştır. Bizler de cesaret edip isteyememişizdir.

ATLAS HOLDİNG'İN ÖYKÜSÜ

- ‘‘BİR grup ülkücü’’ imzasıyla Ankara'dan postaya verilen mektupta ise, daha önce yazdığımız 'Atlas Holding'in yükseliş öyküsü ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor. Yazıda, Digitürk'le maç yayın ihalesini alan Yunus Doğan'ın, önce RP Bitlis Milletvekili Zeki Ergezer'in kardeşiyle ENSA'yı kurduğu, RP/FP'li belediyelerden ihaleler aldığı, PETLAS'ta bir dönem ortaklık yaptığı, Erbakan'la yakın temas kurduğu, daha sonra Kayseri'de MHP Kurultayı'nda otağ çadırında Devlet Bahçeli'nin dizinin dibinde oturduğuna kadar ayrıntılı bilgiler veriliyor.

MHP Genel Merkezi'ne bir çağrıda bulunuyorlar:

‘‘Her devrin adamı olup ülkücü hareketin yanından geçmeyen bu tip insanları bu devirde teşkilatçı bir partinin tanıyamamasını yadırgıyoruz. Binlerce şehidimizin kanları üstünde bu tip insanların ticaret yapmasını yadırgıyoruz. Gelecekte doğacak mağduriyetlerden teşkilatımızın, partimizin ve ülkücü hareketin zarar görmesini istemiyoruz.’’

- MHP'den bir milletvekili arayarak ‘‘Türkeş'in bankadaki parasıyla ilgili olarak sözü edilen 'filmci' artık partiye sokulmuyor. Bir arkadaşımızı aradığında hiç kimse telefonuna çıkmıyor’’ dedi. Biz de kendisine, ‘‘Siz, Ömer Lütfü Topal'ın gazete káğıdına sarılı dolarları kime verdiğini, hatta Denktaş'ın, Demirel'e, ‘Bu belayı başımızdan al' dediğini bilir misiniz?’’ dedik. ‘‘Bunları telefonda konuşmayalım’’ diye ekledi.

Görüyorsunuz, olanlar karşısında ülkücüler isyan ediyor da MHP neden suskun kalıyor?

Bunları Ruhi Su fazlasıyla yaptı

CHP ile ilgili olarak çok sayıda görüş ve eleştiri alıyoruz. Tepkilerini iletenlerden bir siyaset bilimcisine soruyoruz:

- Anadolu solunun, Doğan Avcıoğlu'nun 1960'lardaki bazı görüşlerinde de yer aldığı öne sürülüyor.

- Avcıoğlu bunları söylüyordu ama daha da önemli şeyler söylüyordu. Bunlar yeni değil ki... Bunu Ruhi Su fazlasıyla yaptı. Türk solu, şimdi ortaya atılanlardan ibaret ise yandık. Tamam; Anadolu solu ara temalardan biri olur ama ana tema buymuş gibi gösterilmez.

- Baykal...

- Partiyi dağıtmakla meşgul. Bazı isimleri gözden çıkarmış durumda. Baktı, 'Ecevit haklı, böyle yönetmek lazımmış. Ben de mütedeyyin vatandaş, ben de tasavvuf derim. Önümüzde kurultay var, budarım. Bunlar zaten kavgacı, halk bunları sevmiyor' diyor. Bu imajı vermek istiyor.

- CHP'den kopacak bazı isimlerin yeni bir parti kuracakları söyleniyor.

- Olur da bazı isimlerle olmaz. Eski mallarla yeni parti olur mu?

- Türkiye'nin hali...

- Artık tuz da koktu, bu da yadırganmıyor.

Bürokratlar bunu hep yapıyor

BİRKAÇ gün önce DSİ Genel Müdürü'nün, basın toplantısında Türkiye'nin büyük bir kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylediğini okuduk. 14.2.2001 tarihli Hürriyet Akdeniz ekinin manşetinde çıkan bir haberde, DSİ Antalya Bölge Müdürü, Antalya'da 'Su krizi yaşanmaz, barajlar dolu, kuraklık yok' demektedir. Zaten kısa bir süre önce de kısa süreli bir yağmur yağınca Antalya ve civarını sel basmıştı. Çiftçiye afet fonundan yardım yapılmaktadır. Hangisine inanacağız? Son yıllarda tüm ülkede yağışların az olduğu bilinmektedir. DSİ, bazı önlemler alabilirdi. Örneğin, barajları akıllı bir şekilde işletebilirdi. Sayın Demirel bu konuda uyarmıştı. Halkın yapacağı su tasarrufu denizde bir damla gibidir. DSİ Genel Müdürü, daha önce de önlem alınmazsa elektrik kesintilerinin 2003 yılına kadar süreceğini söylemişti. Halbuki bu yıl hiçbir önlem alınmadığı halde kesinti olmadı. Yağmur yağınca ülkeyi sel basıyor, yağmayınca kuraklık oluyor. Enerji bürokratları bunu hep yapıyorlar, halkı korkutarak bir hedefe mi ulaşmak istiyorlar, diye insanın aklına bir şüphe geliyor.

Tunç TARIMCI / ANTALYA

Müşteri hizmetçi olamaz

TÜRK Ekonomi Bankası'ndan beş ay önce tiyatromuzda ışık sistemi arızalanmıştı ve yangın tehlikesi vardı. TEB Maçka Şubesi Müdürü Sibel Ozvaran bireysel kredi sözü verdi; biz yangın çıkmadan kabloları değiştirdik. Sonra kendilerinden kaynaklanan evrak karışıklığından dolayı bireysel krediyi şirket adına talep ettiğini ve kredinin reddedildiğini söyledi. Hem hata yaptılar, hem de üste çıkmaya çalışıyorlardı. Bu arada biz de tüm spotları yenilediğimizle kaldık. Bunun üzerine kendisini merkeze şikayet ettim, Sibel Hanım'ın şahsından kaynaklanan hatayı düzelttiler, sonra da Çiftehavuzlar'a müdür yaptılar.

TEB kredi kartını kan tahlilim için kullanmam gerekti. 2002'ye kadar geçerli olan 3 milyar limitli kartı kullanamadım. Kartımın süresi geçmiş; kendi kendine iptal olduğu söylendi. İşin komiği iptal olduğu belirtilen kartın ekstrası bir gün önce gelmişti. Bu ne sorumsuzluk dediğimde, bankadan 'o zaman bizimle çalışmayın' dediler.

TEB Müşteri Hizmetleri, müşterileri hizmetçi yerine koyuyor ve kendi paramıza ulaşamıyoruz.

Nedim SABAN İSTANBUL

'Güçlü' bir öğretmen!

SABANCI Öğretmenevi müdür vekili Ayhan Mit hakkında öğretmenlerden uzun bir şikáyet mektubu aldık. Mit daha önce alışveriş yapılan bütün firmaların sözleşmelerini feshetmiş, alışverişi bir marketten yaptırmaya başlamış, siyasi görüşündeki konuklarına her zaman ziyafetler çekip adisyon açtırmıyormuş. 60 personel arasında ayrımcılık yapıyor, kart bastırmadıklarına ise fazla mesai veriyormuş. Yazanlar ‘‘Ayhan Hanım, öğretmenevi'nde adeta terör estiriyor’’ diyorlar. Daha önce Beyoğlu'nda görev yaparken Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey'in bile soruşturma geçirmesine neden olmuş. Bu 'güçlü' hanım, ‘‘MEB bürokratlarının bazı açıklarını bildiği için kendisine dokunulamayacağını’’ söylüyormuş. O nedenle de hakkında soruşturma yapılamıyormuş. Haberiniz olsun.

MESAJ

İSTANBUL'da dağıtılan 'Hisar Kaynak Suyu'nda kimyasal analiz raporunda neler yok ki... İçme suyunda olmaması gereken elementler; As 0.01, Cd 0.005, Cr 0.02, Pb 0.01... Ayrıca etikette su sertliği belirtilmemiş; ben 4 derece ölçtüm. Yumuşak su, etikette yazılması gerek. Soruyorum, bu suya nasıl izin verilebiliyor? Denetleme yok mu? Herhalde bir açıklaması olmalı.

Vedat BERK-İSTANBUL

ESKİSİ Susurluk olayını 'Gulu gulu dansı' diyerek küçümsemişti. Yenisi ise Susurluk davası sonuçlarını 'dağ fare doğurdu' diyerek küçüksemiş. Herhalde ilkeli politika, ilkeli ideoloji dedikleri bu olsa gerek.

Erdal YETKİN-İSTANBUL

'EVRENSEL Değerlerini Koruyan Yaşanabilir Bir İstanbul İçin Yeni Bir Yönetim Modeli' projesinin 1. değerlendirme toplantısı bugün 10.00'da Ayazağa İTÜ S.Demirel Kültür Merkezi'nde. Konuşmacılar; Ahmet Bahadırlı, Prof. Gülsün Sağlamer, Ali Müfit Gürtuna, Erol Çakır, Sadettin Tantan ve Fikret Toksöz.

GÖRELE'nin düşman işgalinden kurtuluşunun 83.yılı şöleni, yarın gece Esenler, Hakkı Başar Spor Salonu'nda. (0212-572 71 35)

Yazarın Tüm Yazıları