Doğan Hızlan: Boğaziçi Üniversitesi'nde bir gün

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ'nin ödül törenine katıldım perşembe günü. Öğrenciler arasında en çok okunan gazete seçilen Hürriyet'in ödülünü aldım.

Rektör Üstün Ergüder, öz bir konuşma yaptı. Yeni salondan söz etti, oturduğumuz koltukları kişilere sattıklarını ve adlarını yazdırdıklarını söyleyince, Yılmaz Erdoğan, yoksa ben başkasının koltuğuna mı oturdum, diyerek hepimizi güldürdü.

Üniversite ziyaretleri hoşuma gider. Genç kuşakla ilgili bilgi dağarcığımı zenginleştiririm. Onların düşüncelerini, dünyalarını, tercihlerini öğrenirim.

Boğaziçi Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Kulübü'nün anket sonuçları önce genç kuşağın ya da bölgeyi daha daraltırsak Boğaziçi Üniversitesi gençliğinin tercihlerini sıralıyor.

Tek satırda okuduğunuz adların, kurumların arkasında hiç kuşkusuz derin bir yorum malzemesi bulunuyor.

Genç kuşak belli saplantıların doğrultusunda tek düze bir zevk ve düşünce dünyasından yana değil.

Hayatın çeşitliliğini seviyorlar. Hatta birbirine karşıt görüşlerin tartışılmasından, kendi kişiliklerine uygun bir sonuç çıkarmayı yeğliyorlar. En çok okunan gazete olarak Hürriyet'in seçilmesinin gerekçesi de, bence budur.

Gençlik; resmi havanın, resmi düşüncelerin, katılaşmış geleneklerin tutsaklığına karşı, ama katılıktan da yana değil. Kuşaktan kuşağa geçen birikimleri salt muhalefet etmek için reddetmiyorlar.

Yalnız Boğaziçi Üniversitesi'nde değil, söyleşi yapmak için gittiğim İstanbul'daki, Anadolu'daki üniversitelerde de standartlığa ve sıradanlığa karşı bir kuşakla karşılaştım.

***

YILLAR önce Alman Nazizminden kaçıp Türkiye'ye gelen profesörlerin ısrarla yönetime ilettikleri bir saptamaları vardı: Öğrenciler ders saatleri dışında bir şey yapamıyorlar.

1930'lu yıllarda yapılan bu eleştirinin bugün cevabının verildiğini görüyorum.

O zamanlar, öğrenciler ancak hocalarını örnek alabilirlerdi, onları eleştiremezlerdi.

Üniversite kampüslerine girdiğim anda beni sevindiren; duvarlara, kapılara yapıştırılmış, el yazılı, küçük duyurulardır.

Onlar da, konserlerden panellere, söyleşilerden resitallere kadar, ders kitaplarının, üniversite yaşamının katı disiplini dışına taşan, bireyselliğin göstergesidir.

***

Seçilen adları, kurumları dünkü Hürriyet'te okudunuz. Hepimizin o kişiler, kurumlar hakkında oldukça ayrıntılı bilgisi var.

Ben bu listeden bazı çıkarsamalara ulaştım.

Adlar; değişik kuşakların, değişik beğenilerin zengin bir mozaikte buluştuğunu simgeliyor.

İçlerinden birine odaklanmamı okurlarım da onaylar: En Çok Beğenilen Aktris: Türkán Şoray.

O seçimin ardında; benim de katılabileceğim bir felsefeye rastladım. Türkán Şoray herkesin oybirliğine vardığı bir sanatçı modeliydi.

Sadece bir aktrisi değil, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri örnek alınacak bir modeli ödüllendirerek, bir başka mesaja dikkati çekiyorlardı.

Aynı felsefenin yansıması, En Çok Beğenilen Aktör seçilen Şener Şen için de geçerliydi.

Genç kuşağın oy verirken günübirlik düşünmediğini, yargısını uzun bir zaman dilimi içine yaydığını farkettim.

Bugünün ünlüleriyle dünden bugüne model oluşturanları aynı zevk ıskalasında, aynı salonda buluşturmuşlardı.

Türkán Şoray'ı ayakta alkışladılar. Özel bir sevgi hálesi orada da başını çevrelemişti.

***

BAHAR yeşilliğinde genç dostlarla bir kaç saat de olsa bir arada yaşamak, ödül törenlerinde bulunmak, kanımdaki düşünce ve yaşama alyuvarlarını artırdı.

Yazarın Tüm Yazıları