Sedat Ergin: Akşener'i nasıl mahkûm ettirdim?

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

DYP Genel Başkan Yardımcısı Meral Akşener'in, Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök'le aylar önce yaptığım bir telefon konuşmasının bandını açıkladığını duyduğumda, vücudumun verdiği ilk tepki bir böğürtü oldu.

Tarih 17 Aralık 1998. İstanbul'daydım. Kendimi dışarı attım. Sokakta ne yapacağımı bilmiyordum. Çaresizdim.

Böğürtü sürüyordu. Elimle ağzımı kapadım. Midemi bastırmalıydım. Yol kenarında duran bir simitçi yardımıma yetişti.

Taksiye binip gazetenin İkitelli'deki merkezine doğru yola koyuldum.

Yol boyunca yaşadığım hissi unutmam mümkün değil. Bu, çırılçıplak soyulup, kentin en büyük meydanının ortasında bırakılıvermek gibi bir histi.

Daha sonra günlerce kanım çekilmiş vaziyette ortalıkta dolaştım. Masamda otururken donuk bakışlarla karşıdaki duvara odaklanıyordum.

Kendimi hiçbir şeyle ilişkilendiremiyordum.

Bu dönemde beni daha çok yaralayan, meslektaşlarımın suskunluğuydu.

Telefon açıp, üzüldüğünü söyleyenler oldu. Ama bir iki istisna dışında hiçbiri kalemini oynatmadı.

Neden bana destek çıkmadıklarını sorduğumda, muhtelif gerekçeler öne sürdüler.

Artık savunmasız bir insandım. Avukatım Şahin Mengü, Meral Akşener aleyhinde tazminat davası açtı.

Doğrusunu söylemek gerekirse, o aşamada adalete pek inancım yoktu.

Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 21 Ekim 1999 tarihinde aldığı karar, benim için büyük bir sürpriz oldu.

Mahkeme, Akşener'in davranışını, Anayasa'nın bana tanıdığı ‘‘haberleşme hakkının ve haberleşmenin gizliliği ilkesinin ihlali’’ olarak değerlendirdi ve ‘‘bu fiilin kişilik haklarıma doğrudan bir saldırı oluşturduğuna’’ kanaat getirdi.

Mahkeme, bu tespitten yola çıkarak, Akşener'i bana 15 milyar lira manevi tazminat ödemeye mahkûm etti.

Yargıtay, bundan bir hafta kadar önce mahkemenin kararını aynen onadı.

Bu karar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir vatandaşın telefon konuşmalarını açıklayarak, o vatandaşın kişilik haklarına saldırı faslından verilmiş en yüksek manevi tazminat cezası olma özelliğini taşıyor.

Akşener'in mahkûmiyeti, bu haliyle, son dönemde yaygınlaşan özel telefon konuşmalarını yayımlama suçuna karşı, Türk hukuk sistemi içinde önemli bir caydırıcılık getiriyor.

Benim için önem taşıyan bir tarafı, Türkiye'de adalete olan güvenimi, hukukun geleceğine olan inancımı yeniden kazandırmış olması.

Artık ‘‘Türkiye'de hákimler vardır’’ diyorum.

Ben, şahsi bir davada kişilik haklarım saldırıya uğradığı için manevi tazminat kazandım.

Ama, daha bitmedi.

Akşener'in, ayrıca, Türk Ceza Kanunu'nun haberleşme özgürlüğünü düzenleyen 195. maddesini ihlal ettiği için bir de ceza davasında yargılanarak, ikinci bir bedel ödemesi gerekiyor.

Bunun için de yüce Meclis'imizin Akşener'in dokunulmazlığını kaldırarak, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı fezleke doğrultusunda yargılanabilmesinin önünü açmasını bekliyorum.

Yasal faiziyle birlikte 26 milyara ulaşan bu parayı ne yapacağım sorusuna gelince, tahsil ettiğim tazminatın tek kuruşu cebime girmeyecektir.

Yazarın Tüm Yazıları