Ayşe'nin Gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Yıllarca niye okudum ben?

ZANNEDİYORSANIZ, sadece Tansel böyle hissediyor, fena halde yanılıyorsunuz! Her gün banko beş tane, aşağıda okuyacağınız satırları (ve kesinlikle haklı isyanı) içinde barındıran mail'ler alıyorum. Çok çok düzgün ve çok çok iyi eğitim almış insanlar bu ülkede işsiz! İş bulmanın kolay olmadığını da biliyorum. Ama bu işte de, bir tuhaflık yok mu? Harala gürele, insanlar ünversitelere hazırlanıyor. Kazanıyorlar. Okuyorlar. Sonra binbir türlü fedakarlıkla aileleri onları yurt dışına, daha da iyi bir eğitim alsınlar diye yolluyorlar. Sonra n'oluyor?

Sonrasını Tansel'den okuyun...

MBA'im var, işim yok

‘‘27 yaşında oldukça iyi eğitim almış, dört gözle çalışmayı, kendi ayakları üzerinde durmayı bekleyen ve bunu gerçekten isteyen biriyim. (Bakınız, eğitimim: Avusturya Lisesi. Ankara Üniversitesi Kimya Mühendisliği. Ve ardından İngiltere'de yapılmış bir MBA). Oldukça sert ama çocuklarına aşırı düşkün diş hekimi bir babam, yine diş hekimi olduğu halde tüm hayatını kız kardeşim ve benim üzerime kurmuş bir annem var.

İyi de bir ailem var yani.

Hep, baba hegomonyasından çıkıp kendi ayaklarım üzerinde durmak, kendimi kanıtlamak istedim. Ama n'oldu dersiniz?

İngiltere'den döneli bir sene oldu ben hala iş arıyorum.

Yok...

Gerçekten yok.

Ben, bir yerlerde yanlış yapıyorum ama nerede!

Bu pazar da İnsan Kaynakları ekini büyük bir umutla elime aldım, fakat ‘‘İşte bu!’’ dediğim bütün işler, en azından 2 yıl iş tecrübesi gerektiriyor. Biliyor musunuz, hayatımda tek pişman olduğum nokta, okurken çalışmamış olmak! Beki o zaman her şey farklı olurdu. Ama hiç ihtiyacım olmadı ki. Hep ailemden uzak olduğum için babam üzerime titrer ve ele güne muhtaç olmayayım diye fazlasıyla gönderirdi. Bir sürü görüşme yaptım, oldukça iyi geçen görüşmelerden sonra bile, tuhaf olan sonuç hiç değişmedi; ben hala işsizim. Pazarlama konusunda başarılı olacağıma inanıyorum çünkü hareketli, dışa dönük, insanlarla iletişimi iyi olan bir insanım. Fakat müthiş bir hayal kırıklığı yaşıyorum, biraz da sinirliyim son zamanlarda galiba, çünkü çok yakınımdaki insanların bile içinde bulunduğum durumdan gizli bir tatmin duyduklarını seziyorum.

Yalnız olmadığımı, bu durumda bir sürü insan olduğunu da biliyorum ama elimde olmadan isyan ediyorum.

Niye yıllarca okudum ben?

Niye bana kendi hayatımı kurma şansı verilmiyor? (Tansel Akar)’’

HAMİŞ:

BEN burada İnsan Kaynakları eki hazırlamıyorum ve bugün bambaşka bir şey yazacaktım ama bir an kendimi Tansel Akar'ın yerine koydum. Onu anlıyorum. Hiç olmazsa bir kişiye faydam olacaksa, olsun istiyorum. Herhangi bir şekilde Tansel Akar'la temasa geçmek isteyen olursa, hani olur ya, lütfen beni arasın, ona ulaşabilecek numaraları benden alsın. Kimbilir belki de ona kendi hayatını kurma şansını veren siz olursunuz!

Ucuz ve kolay

SELİN Toktay ile Yasemin Kozanoğlu'nun atışmasını okudum bir yerlerde. Bayılıyoruz ya, atışmaya, tartışmaya. Selin Toktay, (eğer kaleme alan kişi uydurmamışsa), Kozanoğlu'nun şöhretini kastederek, ‘‘Bu ülkede herşey o kadar kolay ve ucuz ki...’’ diyor.

Gülümsedim.

Ne kadar densiz ve şuursuz olabiliyoruz diye.

Kendi kendime içimden ‘‘Yavrucuğum senin şöhretin, başarın, her ne haltsa çok zor ve çok fazla bedel ödeyerek ulaştığın bir şey mi, böyle diyorsun?’’ dedim.

Sonra kendimi bu satırları yazarken hayal ettim.

Yine gülümsedim.

Adana'dan annemin çantama koyduğu erikleri dişliyordum o sırada...

Birilerinin de bana, ‘‘Yazana bak!’’ diyeceğini aklımdan geçirdim.

Az kalsın boğuluyordum!

Haklılar.

Her zaman, birileri bizden daha fazla bedel ödeyerek bir şeylere ulaşıyor. Ve onlar kendilerine göre haklılar. O yüzden en iyisi ne zaman susacağını, ne zaman konuşacağını bilmek. Bu arada hep çalışmaya devam etmek. Değil mi ama?

Kadından herşey olur

RADİKAL yazarı Türker Alkan, köşesinde, Galatasaray maçı sonrasında, eşiyle birlikte topluca maç sevince yaşayan gençlerin arabalarını nasıl salladıklarını anlatıyordu.

Eşi diyordu ki:

- Bu bir erkek saçmalığı! Sen hiç bunların arasında kadın gördün mü?

Türker Alkan cevap veremedi.

Ama karısına hak verdi.

Ne yalan söyleyeyim, benim de bir kadın olarak içimin yağları eridi.

Ertesi güne kadar...

Ertesi gün, kocaman bir haber:

- İlk Türk kadın maganda!

İzmit'te yaşayan 45 yaşındaki Hatice Bolu, Galatasaray-Leeds maçının sonucuna çok sevinmiş, sevincini tabancayla kutlamış, etrafta dolaşan birini yaralamış.

Bu memlekette büyük konuşmayacaksın!

Bir kadın magandamız eksikti, artık o da olduğuna göre, şu ‘‘kadın gözü’’ hikayesinden vazgeçmekte fayda var. ‘‘Kadın gözüyle yazıver’’ derler ya, ne bu, dana gözü mü? Öyle bir göz yok hayatta. İnsanın gördüğü var. Ve onu herkes görebilir. Erkeklerin de kadınların da arasında magandalar var işte, olabilirmiş demek ki. Adamın köpeği ısırması gibi bir haberdi. Oysa bu kadar şaşıracak bir şey yok, çünkü mesele cinsiyette değil, beyinde...

Galatasaray'ın başarısına değinme fırsatı çıktı ya, ölsem de gam yemem artık. Bir türlü yolunu bulup bu konuya girememiş, ‘‘Helal olsun Fatih'in arslanlarına’’ diyememiştim. Diyorum. Ve rahatlıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları