İlter Türkmen: Konuşmalarda dikkat noksanı...

İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

Geçen hafta, Bayındırlık ve İskán Bakanı Koray Aydın, ABD vizesi olmadığı için uçağını kaçırdı ve başka bir uçağı havalimanında yedi saat beklemek mecburiyetinde kaldı. Bu duruma bakanın tepkisi 22 Mart tarihli Hürriyet Gazetesi'ne göre şöyle olmuş: ‘‘Türkiye başını kaldırdı. Büyük bir atılım içindeyiz. Biz onlara vize uygulayamıyoruz. Onlar ellerini kollarını sallaya sallaya gelip giderler. Şu anda ayakları üzerinde dikilmiş Türkiye'nin önünde kimse duramaz. Türkiye kıpır kıpır kaynıyor.’’

***

Bu daha çok duygusal tepki üzerinde söylenebilecek çok şey var, fakat olguları hatırlatmakla yetinmek daha yararlı olur. Anlaşılan bakan, bizim de Amerikalılar'a vize uyguladığımızı bilmiyordu. Aradaki fark, onların peşin vize almak zorunluluğunda olmamaları. Türkiye'ye giriş yaparken ABD'nin Türkler'e uyguladığı rayiç üzerinden bir ücret ödeyerek vizelerini elde ediyorlar. ABD diplomatik pasaportunu taşıyanlar ise ücretten muaf.

***

Unutmamak gerekir ki, Türkiye'nin ABD vatandaşlarına kendi vatandaşlarına tatbik edilen peşin vize sistemini uygulamasına hiçbir engel yok. Bunu yapan ülkeler var. Türkiye menfaatlerine uygun düşmediği için bu yolu seçmedi.

***

ABD her ülkenin vatandaşlarına aynı işlemi mi yapıyor? Hayır. AB üyesi ülkelerin vatandaşları vizelerini ABD sınır kapılarından alabiliyorlar. AB'ye üye olarak katıldığımız zaman biz de aynı ayrıcalıktan istifade edeceğiz.

***

Bir başka talihsiz açıklama, Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'den çıktı. 18 Mart tarihli Cumhuriyet Gazetesi'ndeki bir habere göre Öksüz, ‘‘Türkiye'nin öncelikle atom bambasına sahip olması için de yine Akkuyu'da nükleer santral kurmaya zorunlu olduğunu’’ açıklamış. Bakan bu önemli açıklamayı yapmadan önce, Dışişleri yetkililerinden Türkiye'nin uluslararası yükümlülükleri hakkında bilgi isteseydi, çok iyi ederdi.

***

Nükleer silahlarla ilgili iki uluslararası antlaşma var. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması ve Her Çeşit Nükleer Denemelerin Yasaklanmasına İlişkin Antlaşma. Birinci antlaşmaya göre, sadece beş ülke (ABD, İngiltere, Çin, Fransa, Rusya) nükleer devlet statüsüne sahipler ve başka hiçbir ülkeye bu statü tanınamıyor. İkinci antlaşma ise bütün nükleer denemeleri yasaklıyor. Türkiye her iki antlaşmaya da taraf. Dahası var, ülkemizde bir nükleer santral kurulacaksa, yine antlaşmalar gereğince Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın sıkı denetimi altında olacağız. Bundan kaçamak yok. Nükleer silahlara sahip Hindistan, Pakistan ve İsrail'in durumları başka. Onlar antlaşmalara taraf değiller.

***

Pekiyi, uluslararası antlaşmalara taraf olmakla beraber nükleer silahlar geliştirmeye çaba harcayan devletler yok mu? Var, fakat hiçbiri bunu davul zurna ile ilan etmiyor. Ulaştırma Bakanı, yaptığı açıklama ile, Türkiye'de nükleer bir santral kurulmasını olsa olsa zorlaştırdı.

***

Nükleer santrallar üzerindeki tartışmalar her ülkede yoğunlaşıyor. Uzun vadeli olarak bunların kapatılması gündemde. Ancak, şu da bir gerçek ki, bugün hálá dünyadaki elektrik üretiminin % 17'si nükleer enerjiye dayanıyor. Türkiye açısından ise, olası en büyük tehlike yeni teknoloji ile kurulacak. Akkuyu santralından gelmeyecek. Bulgaristan'da ve Ermenistan'da, burnumuzun dibinde olan, eski Rus teknolojisi ile inşa edilmiş nükleer santralların oluşturduğu tehlike çok daha güncel. Nükleer santral projesini savunmak için atom bombasından bahsetmeye hiç lüzum yoktu.

***

Bakanlar sözlerinin, hükümetin tutum ve politikalarını yansıttığını ve ciddiye alındığını veya alınması gerektiğini daima hatırlamalıdırlar.

Yazarın Tüm Yazıları