İstanbul'u Dinliyorum

Güncelleme Tarihi:

İstanbulu Dinliyorum
Oluşturulma Tarihi: Mart 23, 2000 00:00

Nilgün GEDİKOĞLU
Haberin Devamı

YÖNETENLERİN DİKKATİNE

Hayvan mezarlığı

KARTAL

Kartal, Uğur Mumcu Mahallesi'nden, bir kadın okurumuzdan üzücü bir telefon aldım. Ve gördüm ki, bazılarının yaşayan hiçbir canlıyla arası yok. Sevgiyi öylesine tekelimizde yaşıyoruz ki, tıpkı bir madde gibi son kullanma tarihi gelmişçesine tüketiveriyoruz. Çocukken hayvanları çok severdim. İguanasından yılanına; kedisine, köpeğine... Bazen kedilerle olan ilişkim kimilerine çok abartılı, hatta dramatik gelirdi. Cebimde bir kedi yavrusuyla akşama kadar bir merdivende oturmam, birilerine ‘‘patolojik’’ gelirdi. İtiraz da ederlerdi. Onlara tek bir şey söylerdim: ‘‘Bir insan eksik sevdiğim için bir kediyi sevmiyorum!’’ Şimdi düşünüyorum da meğer nasıl da ‘‘görmüşüm’’. İnsanlar, bencilce ‘‘insan sevgisi varken hayvanlara bu düşkünlük niye?’’ mantığıyla herşeyi kendileri için istermiş meğer.

Herşeyi. Ve sevgiyi. Bencilce.

Bütün bunları edebiyat olsun diye söylemiyorum. Aldığım telefon beni hayretlere düşürdü. Çünkü son on yılda canlanan bir hayvan sevgisi beni hep gülümsetmişti. Ama meğer mantık değişmemiş.

‘‘Bizi bu azaptan kurtarın’’

Okurumuz, ‘‘Bizi, biz hayvanseverleri bu azaptan kurtarın diyordu. Gördükleri gerçekten de hayvanları sevenlerin kaldıracağı türden değil. Uğur Mumcu Mahallesi'nde epeydir bir manzara birilerini çok, ama çok rahatsız ediyor. Şöyle diyordu okurumuz: ‘‘Mercedesler’le gelip cins köpekleri buraya atıyorlar. Bir görseniz, ortalıkta ne dalmaçyalılar, ne terrierler, ne koliler, ne kurtlar var(dı) (‘‘dı’’, çünkü büyük bir çoğunluğu zehirlenerek, saatlerce can çekişerek ölmüşler, buraya daha sonra değineceğim). Bazen bir çobanın üç koli eşliğinde sürü güttüğünü görüyorum.’’

Evet, gidip pet mağazalarından alınan köpekler, son kullanma tarihi gelmişçesine sahiplerince (sevenlerince demek mümkün değil) götürülüp bir atık gibi atılıyor. (Bunu Fransızlar’ın yaptığı bilinirdi. Tatile giderken arabalardan atılan köpeklerin öyküsü kimseye yabancı değil.)

Hayvan heveslileri, lütfen bir hayvanı eğer seviyorsanız alın. Sorumluluğunu taşıyabiliyorsanız alın. Kedi ya da köpek almak, her ne kadar bunun için para da ödeniyorsa, ‘‘almak’’ demek değildir. Onu yaşamınıza katmak demektir. Tıpkı çocuk gibi. Önemli bir karardır, bir seçimdir ve temelinde sevgi vardır. (Sözlerim ukalaca ya da bilgiçce gelebilir, ama her fırsatta ‘‘sevgi ’’ sözcüğünü dilimize doladığımız için ve asıl ikide bir sevmekten söz ettiğimiz için bir de farklı bir ses olsun istiyorum.)

Okurumuzun üzüntülerinden biri de, mahallelerinde köpeklerin, zehirlenerek can çekişip ölmeleri. İki üç köpek dışında köpek kalmamış. Sıkıntısını yetkililere dile getirdiğinde ise duydukları daha da acı vermiş kendisine: ‘‘Şikayet ediyorlar, biz de gidip öldürüyoruz.’’

Burada bir yanlış var değil mi?

Okurumuz bölgelerinde yılkı atlarının da ölüme terkedildiğini anlattı.

Manzara ürkütücü.

Manzaranın tek bir adı var.

Hayvan mezarlığı...

Çay bahçesi’nin öyküsü

SELİMİYE

21 Ocak 2000 tarihinde sütunlarımızda bir okuyucu şikayetine yer vermiştik. Konu bir çay bahçesinde ağaçların kesilmesiyle ilgiliydi. Yayınlanan şikayet üzerine çay bahçesinin sahibi, Vedat Özmen'den bir faks aldık. Gerek şikayette bulunanlar, gerekse konuyla ilgilenenler için bilgi verici olması nedeniyle aktarıyoruz:

‘‘21.01.2000 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nin İstanbul Eki’nde yayınlanan yazınızda, İskele Caddesi, Karlıbayır Sokak, Selimiye'de bulunan çay bahçesinde (Özmen Aile Çay Bahçesi) ağaç katliamı yapıldığı yazılmı.

İçişleri Bakanı Tantan’ın emriyle 8 ay önce İstanbul'da bulunan bütün çay bahçeleri (bizimki de dahil) kapatılmıştı. Biz de diğerleri gibi gereken tüm resmi makamlara (Valilik, Milli Emlak, Büyükşehir Belediyesi, Üsküdar Belediyesi, Üsküdar Kaymakamlığı, Emniyet, vs.) başvuruda bulunduk. Ve ruhsatımızı, gereken evraklarımızın tamamını aldık.

Burası kapalı kaldığı için perişan bir haldeydi. Biz ise daha önce de var olan yerlerin bakım ve onarımını başlattık. Üsküdar Belediyesi'nden bir ekip gelip kendilerine ait bölümün mevsimlik ağaç budamasını yaptılar. Sizin yazınızda belirtilen yer, Büyükşehir Belediyesi'ne ait olup, henüz budama yapılmadı. Yapılan kontrollerde ispatlı, tespitlidir.

Yedi yıl önce belediyeye başvurmuştum. Belediye bahçeyi bana, Şırnak'ta askerliğini yaparken şehit olan, tek oğlumun cenaze töreninde, Selimiye Kışlası'nın önerisiyle verdi. ‘‘Bahçeyi açın ve şehit oğlunuzun adını verin! dediler. Buranın tapusu Milli Emlak'a ait olduğu için başvurdum, kiraladım ve açtım. Şimdi ise her iki bölümü kullanıyordum. Halka ait park yeri açılsın diye kaymakama söz verdim. Çay ocağı, altta bulunan kapalı bölümün üzerine konulacaktır ve kaymakamlığa verilen söz de yerine getirilecektir.’’

Mesai yapan ATM’ler

MERTER

Genel kanı ATM makinalarının hayatımızı kolaylaştırmak üzere kullanıldığıdır. Bu sayede pekçok bankacılık işlemi için gişe önlerinde sıra beklemek zorunda kalmaz, mesai saatleri dışında, tatil günlerinde rahatlıkla para çekebilir veya yatırabiliriz. Ama Merter’de tüm bunlar geçerli değil. Merter Ziraat Bankası ATM’leri mesai saatleri dışında çalışmıyor. Gerekçesi ise geceleri meydana gelen dolandırıcılık olayları. Peki o zaman ATM makinalarının ne anlamı kalıyor?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!