Emin Çölaşan: Oku Tansu oku

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Dünkü Sabah Gazetesi'nde, benim biricik ablam Tansu ile yapılmış bir söyleşi vardı. Aynen şöyle diyordu:

‘‘Ben son iki senedir hiç gazete okumuyorum. Yeni okumaya başladım.’’

Bu sözleri söyleyen ablam değil de başkası olsa, kendi kendime ‘‘Herhalde okumayı yeni söktü’’ diyecektim.

Öyle ya, bir parti genel başkanı düşünün ki, iki seneden beri gazete okumuyor. Ya ne yapıyor? Evde enişteme çorba mı pişiriyor?.. Yoooo!

Çocukların söküklerini mi dikiyor?.. Hayır! Ama ille de okumuyor.

Söyleşinin bir başka yerinde ise ‘‘Babam bana çok güvenirdi. Ona göre ben sekizinci dünya harikasıydım’’ diyor.

Böyle bir dünya harikasının iki seneden beri hiç gazete okumadığını babası hayatta olup duysaydı, valla küt diye düşüp bayılırdı.

Peki gazete okumaya ne zaman başlamış? Yeni başladığını söylüyor. Yani kongrede yeniden genel başkan seçilince mi? Niye başlamış? Belki de benim yazıları özlemiştir, canım ablacığım benim!

Ama beni özleseydi arardı! Kongre sonrasında yeni sayfalar açtığını söylemişti. Açtığı yeni sayfaların bir gereği olarak bütün köşe yazarlarını vakitli vakitsiz arıyor, geyik muhabbeti yapıyor. Aramadığı tek kişi benim.

Gece gündüz telefon başında bekliyorum, aygıt her çaldığında ‘‘İnşallah ablam arıyordur’’ diye açıyorum, karşıma hep başkaları çıkıyor. Yakınlarına ‘‘Onu asla aramam’’ demiş. Aşağılık duygusuna kapılıyorum!

Oysa bir arasa, aramızda ne güzel bir muhabbet olur. Her şeye sıfırdan başlarız! Birkaç gün önce şakacı bir gazeteci arkadaşımızı (uzun yıllar sonra) aramış ve aralarında aynen şu konuşma geçmiş:

‘‘Sayın Çiller saygılar, lütfettiniz, beni arayıp onur verdiniz...’’

‘‘Estağfurullah, o onur bana ait. Rahatsız etmedim ya, ne yapıyorsunuz?..’’

‘‘Nasıl söylesem, şu anda aganigi naganigi durumu vardı...’’

‘‘Aaaa, o halde ben şimdi kapatayım, daha sonra ararım. Ara vermeyin...’’

‘‘Yanlış anladınız yani, kapatmayın. Fındık yiyordum...’’

***

Sabah'taki söyleşide ablama soruluyor:

‘‘Kaç yaşındasınız?..’’

Ablam yanıt veriyor:

‘‘Söylemem. Ne gözüküyorsam oyum. Çünkü çok şey söylendi bu konuda.’’

Bana sorarsanız ablam ancak 30 gösteriyor. Ama kafa káğıdında farklı rakamlar var. Ablam işte bunu gizliyor... Çünkü kamuoyuna bu konuda bile yalan söyledi.

Aslında 1943 doğumlu olduğu halde, kendini üç yaş küçük gösterip 1946 doğumlu olduğunu iddia etti. Söylemekle de kalmayıp, Meclis Albümü'ne bile bu konuda kendi imzasıyla yalan bilgi verdi.

***

Ablama yine soruluyor:

‘‘Kendinizi güzel bulmuyor musunuz?..’’

Yanıt aynen şöyle:

‘‘Hayır, aynaya bile bakmıyorum...’’

Bu ablam nasıl kadındır ki, aynaya bakmazmış!.. Oysa bir baksa, bizim kendisiyle ilgili olarak yıllardan beri gördüğümüz, yazdığımız gerçekleri yüzünde, hem de damga gibi görecek.

***

Sevgili okuyucularım, bir parti genel başkanı düşünün ki, iki yıldan beri hiç gazete okumadığını kendisi itiraf etmektedir.

Peki sen gazete okumuyorsan, günlük gelişmeleri nereden izliyorsun? Haberleri, köşe yazılarını okumadığın halde, ortalığa nasıl çıkıp ahkám kesiyorsun?

Örneğin, 18 Nisan seçimleri öncesinde ‘‘kartel medyası’’ diye tutturmuştun. Gazete okumadığına göre, bizim ‘‘kartel medyasını’’ da izlemiyordun. O halde neye göre ve nerenden konuşuyordun?

Peki gazete okumayan bir kimse, acaba haberleri televizyonda izler mi? Hiç sanmam. Kaldı ki, bizde televizyon haberlerinin çoğu, o gün çıkan gazetelerde yer alan haberlerin bir tekrarıdır.

Benim ablam eğer televizyona bakıyorsa, olsa olsa pembe dizileri izliyordur. ‘‘Maraba televole’’ programlarını seyrediyordur.

İki yıldan beri gazete okumayan bir kimse, ekranda olsa olsa bunları izler.

***

O, Türkiye'nin hiçbir sorununu bilmiyor. Hiçbir şey okumuyor. Kitap okumuyor, gazete okumuyor. Pot kırıyor, gaf yapıyor, dil sürçmesine uğruyor, çam deviriyor, yalan söylüyor. Partisini bitiriyor, küçültüyor, hezimete uğratıyor.

Ama kabahat ablamda değil.

Onu siyasete sokanlarda da değil... Çünkü onlar, ablamın kim olduğunu bilmiyorlardı. Ablam koskoca bir prof. dr. unvanı taşıyordu. Göz boyaması iyiydi, satışı iyiydi.

Kabahat, onunla ilgili bütün gerçekler ortaya çıktıktan sonra bile ona hesap sormaktan korkan partililerde.

Yalanları, Amerika'daki serveti, potları, kocasının serüvenleri...

***

İki yıldan beri hiç gazete okumamış! Bunu herhangi bir Batı ülkesinde başbakanlık yapmış bir parti genel başkanı söylese, ortalık ayağa kalkar. O genel başkanı beş dakikada kapının önüne koyarlar, sonra ya Amerika'ya, ya da Kuşadası çiftliğine postalarlar.

Ablam dua etsin ki Türkiye'de siyaset yapıyor. 300 delegeye el köftesi yaptırdın mı oylar ceptedir, genel başkanlık çantada kekliktir.

Neler gördük biz. Bu ülkede böylelerini, ‘‘dünyanın sekizinci harikalarını’’ başbakan bile yapıyorlar!



Yazarın Tüm Yazıları