Doğan Hızlan: Bir fotoğrafın yüzümüze vurduğu gerçek

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Hürriyet'in dünkü birinci sayfasında, Uğur Dündar'ın haberindeki fotoğraf; müzelerimizden daha çok eşya çalınmamasının hırsızların beceriksizliği yüzünden olduğunu ispatlıyordu.

Topkapı Sarayı Hazine Dairesi'ni hırsızlara karşı cansiperane(!) koruyan bekçinin perişan görüntüsü, bizim ciddiyetimizin derecesini de belgeliyor.

Bekçinin gaflet uykusunu bir yana bıraksak da, ayakkabısını çıkarmış, ayağını radyatöre dayamış halini görünce, bir tek çizgili pijamaları eksik diye düşündüm.

Emniyet Genel Müdürlüğü'nün hırsızlıklar sonucundaki kayıplar listesinden yola çıkarak, çalınan tarihi eserlerin, kitapların toplam sayısının fazlalığı karşısında şaşırmış, bunu yazmıştım.

Bu fotoğrafı gördükten sonra, şaşırmanın anlamsızlığının farkına vardım.

Bekçiyi oraya dikiyoruz. Oysa bu korunma sisteminde içiçe, birbirini denetleyen bir düzen kurulmalı.

Paha biçilmez eserleri bir bekçinin şekerlemesine teslim etmek zorunda kalmamak için.

Görselliğin belgeselliğini kanıtlıyor bu fotoğraf. Nasıl korunuyoruz değil, nasıl korunmuyoruz sorusunun cevabı.

***

TOPKAPI Sarayı Müzesi'nden el yazması Kur'an-ı Kerim çalındığında herkes, Jules Dassin'in yönettiği 'Topkapi' (1964) filmini anımsadı.

Ben, 'Topkapi' ile birlikte, kısa bir süre önce seyrettiğim bir filmi daha hatırladım.

Kurda Tuzak'ta Sean O'Connery ile Catherine Zeta-Jones hırsızlık yapabilmek için en ince bilgileri, deneyimlerini, laser'lara yakalanmamak için nasıl mücadele vereceklerini uzun uzun düşünüyorlardı.

O çalışmayı hatırlayıp, bir de bizim koruma yöntemimizi görünce gülmemek elde değil.

Elmasın, tarihi bir eserin çalınabilmesi için bunca teknoloji ve insanla mücadele edeceklerine, Türkiye'ye gelseler, kolaylıkla sanatlarını icra ederlerdi. İyi hoş da, 'Kurda Tuzak' da 15 dakikalık kısa metrajlı bir eser olurdu.

Hiç kuşkusuz ben, devletin, hükümetin bu konuya gereken önemi verdiğine inanmıyorum. Hatta önem vermiyor nerdeyse.

Devletin ekonomik kısıntıları buraya yansıtılmamalı. Yeni kadro verilmiyor, alarm sistemlerine gerekli para yatırılmıyor.

Adamsızlıktan, kütüphanelerin ne hale geldiğini ben kendim yaşadım.

Akaryakıt sıkıntısı döneminde, ünlü bir kütüphaneden gazete koleksiyonunu elime verdiler, git dışarda fotokopi çek dediler. Tam sayfayı bulduğumda, benden önce işini bilen birinin o sayfayı yırtıp almış olduğunu gördüm.

Teek nüsha cildi dışarıya gönderdiğinizde olacağı buydu.

Resmi bir çok kurumun; elindeki tabloların, tarihi objelerin envanteri yapılmamış.

***

UMUYORDUM ki bu fotoğraf, yeni düzenlemeler için bir uyarı sayılır.



Yazarın Tüm Yazıları